Sudan’daki katliamın perde arkası: İsrail gözünü Nil ve Kızıldeniz’e dikti!

Sudan’da yaşanan Cancavid milislerinin gerçekleştirdiği soykırımın arkasından İsrail ve Birleşik Arap Emirlikleri çıktı. İsrail, Kızıldeniz’e inme ve Nil Nehri’ni kontrol etmeyi planlıyor.
YILMAZ BİLGEN - Sudan’da darbeci Hızlı Destek Güçleri eliyle işlenen katliam trajik bir boyut kazandı. Yaşananların “iç savaş” olarak nitelendirilmesine karşı çıkan Sudanlı uzmanlar, 14 milyon sivilin göçe mecbur kaldığı son katliam dalgasının “sistematik soykırım” olduğunu söyledi. Sudan’da konuştuğumuz birçok isim, son katliam dalgasını yöneten ismin Ebu Lulu olarak tercih edilmesinin dahi çok büyük mesaj kapsadığını anlattı. Sudanlı akademisyen Doç. Dr. Tarıg Mohamed Nour Ali, Nisan 2023’te başlayan olaylarda binlerce sivilin acımasızca katledildiğini hatırlattı ve “Bu süreçte insanın aklını, malını ve hatta yurdunu hedef alan bir temizlik politikası izlendi. Bu savaş, başlangıçta sadece Hızlı Destek Kuvvetlerinin isyancı ve katil Cancavid milisleri (RSF) Sudan’ı ve kaynaklarını ele geçirme amacıyla yürüttüğü bir iç çatışma gibi görünse de aslında bu milisler bir araç olarak kullanılmaktadır. Bu aracın arkasında uluslararası güçler; başta Birleşik Arap Emîrlikleri (BAE), onun arkasında İsrail var. Netanyahu bir taraftan Gazze, Batı Şeria, Suriye-Lübnan-Yemen-Irak ve İran aksında arzımevut için saldırırken diğer yandan yine Sina ile birlikte kutsal hedef olarak gördüğü Kızıldeniz’e inmenin hesaplarını yapıyor. Teröristleri ve katliamı BAE finanse ediyor ama toplu göç, sahayı ıssızlaştırma, Müslümanlara dönük soykırım uygulamalarıyla tıpkı diğer coğrafyalar gibi Sudan’ı da kan gölüne çevirerek istikrarsızlaştırarak kontrol etmek isteyen güç İsrail” dedi.
SUDAN'I BEŞE BÖLME PLANI
Gazetemize konuşan Nour Ali şu önemli bilgileri paylaştı: Sudan’ın geleceği aslında bir hayli Filistin’e benziyor. Çünkü 2005’te ABD ve İngiltere himayesinde imzalanan Naivasha (Nifasha) Anlaşması ve 2011’de Güney Sudan’ın ayrılması topraklarımızı bölme emelinin en belirgin göstergeleridir. Küresel güçler Sudan’ı beşe bölme planı yaptı. Yaşanan soykırım, göç ve yıkım bu planın uygulama aşamasıyla ilgili. Bu taksimde yeni haritayı şöyle çizdiler: 1- Kuzey Sudan (Hartum merkezli), 2- Darfur (çoğunluğu Afrika kökenli, altın ve mineraller açısından zengin yer), 3- Doğu (Kızıldeniz - limanlar ve petrol bölgesi; bölgesel aktörler; BAE, Suudi Arabistan, Mısır hedefinde), 4- Nübe Dağları / Kordofan (tarımsal ve petrol kaynakları zengin sınır bölgesi), 5- Yeni Güney (Mavi Nil çevresi. Etiyopya ve Güney Sudan sınırında, su stratejisi açısından kritik.) Her şeyden önce bu bölünme İsrail’e yarar. Kızıldeniz üzerinde hâkimiyet sağlamanın yanında su, enerji kaynakları ile altın sahasını kontrol ve Afrika’yı Arap dünyasından ayırma işlevi görür.

(Katliamı yöneten kişinin Ebu Lulu olduğu belirtiliyor.)
KİMYASALLA ÖLDÜRÜYORLAR
El-Faşir kuşatmasında SİHA’larla, yasaklanmış kimyasal silahlar kullanıldı. Ordunun ve halkın direncini kırmak için bunu yaptılar. İsrail, bölgede kalıcı hâkimiyet kurmak, Nil sularının ve Sudan’daki doğal kaynakların özellikle uranyum ve altın dâhil tüm değerli madenlere el koymak istiyor. Bu yüzden Etiyopya ile iş birliği yaparak Rönesans Barajı projesini destekledi.
İSTİKRAR İÇİN TÜRKİYE'Yİ İSTİYORUZ
Sudan halkı ve yönetimi Türkiye’nin burada olmasını istiyor. Tıpkı Libya, Suriye, Karabağ ve Gazze’de olduğu gibi istikrar için Türkiye’nin varlığı şart. Türkler, Sevakin Adası’nda Osmanlı mirasını hatırlatan bir tarihî proje başlatmak istediğinde bile dünyada büyük bir tepki doğmuştu. Çünkü İsrail, bölgede Türkiye gibi güçlü bir devletin varlığını istememektedir. Türkiye’nin Afrika Boynuzu bölgesinde artan etkisi onları rahatsız etti. Bu yüzden Kızıldeniz’de güçlü bir Türk varlığına engel olmak istiyorlar.
Bu stratejinin bir parçası olarak İsrail, Kızıldeniz limanlarını kontrol ederek ticaret yollarını güvence altına almak istiyor. Aynı şekilde, doğu Sudan’da Faşaka bölgesindeki geniş tarım arazilerini “yatırım” adı altında ele geçirmek için Etiyopya ve uluslararası ortaklar aracılığıyla faaliyet yürütmektedir. Sudan’da yaşananlar sıradan bir iç savaş değildir. Bu, silahlı milislerin halka karşı yürüttüğü organize bir yıkım hareketidir. Bu milisler sadece insanları öldürmüyor; aynı zamanda gıda, ilaç ve insani yardımı da engelliyor. Yardım konvoyları saldırıya uğruyor, hastaneler yağmalanıyor, kadınlar kaçırılıyor. Bu bir vahşettir, bu insanlık dışı bir savaştır.

"GAZZE'YE DÖNDÜK"
Sudanlı uzman Maha Bakht, İsrail’in Kızıldeniz üzerinde hem teopolitik hem de jeopolitik hesapları olduğunu söyledi ve Suriye ve Irak’ta PKK-YPG ne ise Sudan’da Cancavidlerin o olduğunu, siyonistlerin emellerine hizmet eden saha aparatı olarak kullanıldığını anlattı. Gelinen noktada Sudan’ın Gazze’ye döndüğünü anlatan Bakht “Darfur-Faşir’de soykırım var. Hem de deller sabit” dedi. Bu sürecin 14 Nisan 2023’te başladığını belirten Bakht “İngilizler burada gizli özne. Silahları BAE üzerinden onlar veriyor. Teröristlerin üretim İHA/SİHA’ları da etkin biçimde kullanılıyor. BAE buradaki tüm altınları kaçırdı. İsrail tarafından maşâ olarak kullanılıyorlar. Burada katlam sürüyor. Görüntü yok, çünkü elektrik ve internet altyapısı yok edildi. Sadece canlı çıkabilenler felaketin boyutunu anlatıyor. Doğum hastanesine girdiler, hamile kadınlar ve tüm yenidoğanları öldürdüler. MOSSAD doğrudan bu vahşetin parçası. Hızlı Destek Kuvvetlerini onlar yönetiyor, aktif olarak sahadalar. El-Faşir ve Nyala’da MOSSAD üsleri var” dedi. Kurduhan’a bağlı Bab-Musa’nın abluka altında olduğunu, binlerce insanın aç, susuz durumda bulunduğunu belirten Bakht “Katlamı bitirme amaçlı ciddi adım yok. Sadece bazı gizli müzakereler sürüyor. İlginç olan ise ABD öncülüğünde kurulan, ABD-Mısır-BAE ve Suudi Arabistan’ın yer aldığı dörtlü bir insiyatifin çatışmalarla ilgili görüş alışverişinde bulunması. Oysa BAE zaten saldıran taraf. Aynı anda nasıl hakem olarak masada yer alabilir?” dedi.
ALTINLAR BAE'YE TAŞINIYOR
BAE’nin tek bir maden sahası dahi yokken dünyada altın rezerv açısından ikinci sırada olduğunu söyleyen Bakht “İsrail tüm soykırım ve işgalin merkezindeki ülke. Altını ve Port Sudan - Kızıldeniz’deki limanları istiyor. BAE ise İsrail adına vekâlet güç olarak sahada. İsrail Başbakanı Netanyahu, Cidde ve Osman Digne limanlarını çok seviyor. Nil ve Kızıldeniz siyonistler açısından tıpkı arzımevut kadar önem taşıyor. Türkiye’den çekiniyorlar. Erdoğan yönetiminin son yıllarda büyük önem verdiği Afrika yolunu tıkamak ve Kızıldeniz’e siyonist güdümüne vermek için çabalıyorlar. Kukla bir yönetim kurmak için her yolu deniyorlar. Katliamın başında Muhammed Hamdan Degelu ve kardeşi Abdurrahm Hamdan Degelu bulunuyor. Bu kısımda emirdek teröristlere açık bir biçimde ‘esri istemiyorum, kim görürseniz öldürün’ emri verdi. Erdoğan’ın son Sudan açıklaması hepimizi heyecanlandırdı. Hepimiz Türkiye’yi görmek istiyoruz. Çünkü Türkiye’nin gizli emelleri yok. Türkiye’nin şefkat elini uzatmasını bekliyoruz” ifadelerini kullandı.






