Yılda 200 milyon kişi acile başvuruyor

Türkiye’de günde 2 bin 500 hasta bakan acil servislerin olduğunu söyleyen Türkiye Acil Tıp Vakfı Yönetim Kurulu ve Mütevelli Heyeti Başkanı Prof. Dr. Şahin Çolak “Avrupa ve ABD ile kıyasladığımızda acil serviste bilimsellik ve hasta bakımı açısından çok ileri bir seviyedeyiz. Acil servislerde her gün kriz yönetiyoruz. Acillerimiz her türlü afete hazır” dedi.
ZİYNETİ KOCABIYIK - Türkiye’den ve dünyanın farklı ülkelerinden bir araya gelen 1.200 acil tıp doktoru, Türkiye Acil Tıp Vakfı tarafından düzenlenen 5. Uluslararası Acil Tıp Kongresi’nde sağlık sisteminin en ağır yüklerinden birini sırtlayan acil servislerin durumunu tartıştı. 1999 depremi, pandemi dönemi ve Hatay depremi ile Türkiye’nin afet tıbbında önemli sınavlar verdiğini söyleyen Türkiye Acil Tıp Vakfı Yönetim Kurulu ve Mütevelli Heyeti Başkanı Prof. Dr. Şahin Çolak “Türkiye acil tıp ordusuyla her türlü deprem, pandemi ve bunların oluşturduğu kriz durumuna hazır” dedi.
AFETLERE EN HAZIR ÜLKEYİZ
“Belki dünyada afete en hazır ülke Türkiye” diyen Prof. Dr. Çolak, sözlerini şöyle sürdürdü: Çünkü bizim günlük hasta başvurularımız, diğer ülkelerde ancak afet dönemlerinde görülebilecek kadar çok yoğun sayıda. Bu sayılar, Avrupa’nın herhangi bir ülkesinde ancak afet döneminde ortaya çıkabilir. Özellikle Avrupa ve ABD ile kıyasladığımızda acil serviste hem bilimsellik hem hasta bakımı açısından çok ileri bir seviyedeyiz. Biz İstanbul’da ortalama bir eğitim araştırma hastanesinde günlük olarak yaklaşık 1.000 civarında hasta karşılıyoruz. Bazı hastanelerimizde bu 2 bin 500 hastaya kadar çıkıyor. O açıdan baktığımızda afete en hazırlıklı sağlık ordusuna da sahibiz. Sağlık Bakanlığı ve diğer birimler tarafından yürütülen çok ciddi bir koordinasyon da var. Sağlık Bakanlığı, UMKE ve AFAD ve afet döneminde çok hızlı şekilde organize oluyor. Sahayı da en iyi şekilde yönetebiliyor. Yakın zamanda Hatay depreminde de bunu gördük. Sürekli olarak revize edilen ve geliştirilen hastane afet planları vardır. Bu planlarda acil servis hocaları uzmanları önemli pozisyonlarda yer alır. Afet durumunda da tüm hastaneyi organize etmek için önceden çalışırlar.

KANSER HASTALARININ BAŞVURUSUNDA ARTIŞ VAR
Mevsimsel olarak solunum sistemi hastalıkları acil servislerde biraz daha fazla yer tuttuğunu söyleyen Sultangazi Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi Acil Tıp Kliniği İdari ve Eğitim Sorumlusu Prof. Dr. Özgür Söğüt “Şehir hastanesine kanser hastaları, toksikoloji hastaları fazla gidiyor. Eğitim araştırmalara koroner hastalar ve travma daha fazla gelir. Havanın soğuması ve kışın gelmesiyle birlikte aralık ocak şubat gibi dönemde bizim hasta sayımız günlük 1.600-1.700’lerden 2.300’lere çıkıyor. Ancak son yıllarda kanser hastalarının acil servislere başvurusunda artış var” dedi.
"TÜRKİYE ACİL TIPTA İLERİ SEVİYEDE"
Dünyanın hiçbir ülkesinde Türkiye kadar hızlı hasta bakılan, yoğun hasta kapasitesi olan, hastaya değer verilen ve A’dan Z’ye bütün tetkiklerinin ücretsiz olarak yapıldığı sağlık kurumları olmadığını söyleyen Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi Acil Servis Klinik Şefi Doç. Dr. Nihat Müjdat Hökenek “Bu model geliştirilmeye de devam ediyor. Biz Türkiye Acil Tıp vakfı olarak sadece mevcut işleyişin devamını değil yapılacak yenilikçi çözümler alternatif yöntemler hasta bakım kalitesini artıracak çözümler de üretiyoruz. Bunları gerek bürokrasiyle ve gerekse akademiyle birleştirip, çalışıyoruz. Dünyaya örnek olabilecek şeyler de çıkarıyoruz. Bu acil servis alt yapısının akademik birlikteliği ile birlikte aslında bu model Türkiye’de çalışmaya başladı. Bunu görüyoruz çok daha iyi sonuçlar da göreceğiz yakında” değerlendirmesini yaptı.
"BOŞ YERE MEŞGUL EDEN HASTA DİYE BİRŞEY YOK"
Zaman zaman randevu bulamayan hastaların acile gittiği gibi açıklamaların yapıldığını aktaran Prof. Dr. Şahin Çolak “Kendini acil hisseden her hasta bizim için acildir. Hastaya kendini triyajlama yükü veremeyiz. Hasta da kendi durumunun acil olup olmadığını bilemez. Acil hissediyorsa acildir. Akut ya da kronik olarak ortaya çıkan durumlarında hastaların acil servislere gelmemesi gibi bir durum söz konusu olamaz. Böyle bir beklentimiz de yok” dedi.
"BEKLEME SÜRESİ 1 SAATTEN AZ"
Yıllık acil servis hasta başvurusunun Türkiye Nüfusunun yaklaşık 2 katı olduğunu söyleyen 5. Uluslararası Acil Tıp Kongresi Başkanı Prof. Dr. Mücahit Kapçı “Acil servislere yılda yaklaşık 200 milyon başvuru oluyor. Bu başvuruların yüzde 70’ini yeşil alan dediğimiz daha hafif hastalıkların olduğu hasta grubu oluşturuyor. Yüzde 35-40’nı sarı alan dediğimiz daha biraz daha kritik hastalar yüzde 1-2’sini ise kırmızı alan dediğimiz çok kritik hastalar oluşturuyor” sıralamasını yaptı. Acile başvuran hastaların yeşil alanda en fazla 30 dakika 1 saat, sarı alanda 10 dakika bekledikten sonra doktorla görüşebildiğini belirten Prof. Dr. Mücahit Kapçı “Kırmızı alanda ise hiç bekletmeden müdahale yapılıyor. Bu süreler dünya standartlarının üzerinde” diye konuştu.
"HİZMET YÜKÜNÜ DEVLET SIRTLANIYOR"
Türkiye’de acil tıp kliniklerinin başta eğitim ve araştırma hastanelerinde olmak üzere üniversite hastanelerinde de yoğun bir şekilde faaliyet gösterdiğini söyleyen Türkiye Acil Tıp Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Mustafa Çalık, devlet hastaneleri ve sınırlı sayıda özel hastanede de acil sağlık hizmeti sunulduğunu söyledi. Doç. Dr. Çalık, acil başvuruların yaklaşık yüzde 70’inin eğitim ve araştırma hastanelerinde karşılandığına dikkat çekerek “Bu rakamlar, Türkiye’nin acil sağlık hizmetlerinde yüksek erişim oranına sahip olduğunu ve acil tıp kliniklerinin sağlık sisteminin en yoğun çalışan birimleri arasında yer aldığını gösteriyor” dedi.

ACİL TIP UZMANLARINDAN 'SARI SERUM' UYARISI
Havaların soğuması ile birlikte artan solunum yolu hastalıkları ve grip enfeksiyonlarıyla birlikte acil servislere başvurularında mevsimsel artışlar yaşandığını söyleyen Haseki Eğitim Araştırma Hastanesi Acil Eğitim Şefi Prof. Dr. Özgür Söğüt, hastalara “sarı serum” uyarısında bulundu.
Her grip döneminde sarı serum taleplerinin arttığını günde 300-400 kişiye ulaştığını ifade eden Prof. Dr. Söğüt “Sarı serum birtakım vitaminlerin ağrı kesicilerle karıştırıldığı bir sıvı. İçine katılan B vitaminleri sarı rengini veriyor. Çalışanlar, bir an önce ayağa kalkmak isteyenler talep ediyor. Oysa serumun ağızdan alınan ilaçlardan bir farkı yok. Serum yerine bu ilaçları ağızdan alıp, dinlenerek ve bol su içerek bu enfeksiyonlar kolaylıkla anlatılabilir” dedi.
Bu ilaçların çok da masum olmadığını ifade eden Prof. Dr. Söğüt “B vitamini gibi basit bir ilaç bile alerjiye yatkın kişilerde anaflaksi dediğimiz ciddi alerjik reaksiyonlara neden olabiliyor. Tansiyonu düşürebiliyor; şoka sokabiliyor; astım krizi gibi çok ciddi solunum sıkıntısına sokabiliyor. O yüzden herkesin serum tedavisine ulaşması tıbbi olarak da çok uygun değil. Dahası biz bir damar yolu açıyoruz. Damara giriyoruz, damarın patlaması, damar iltihabı gibi bir komplikasyonlar oluşabilir. Enfeksiyon riski olabilir. Oysa o hasta ağızdan bir ilaç alabiliyorsa, aynı içerik verdiğimiz serumun yerine geçebilir” dedi.
Bu tür tedavilerin evde yapılmasının çok daha tehlikeli olduğunu aktaran Prof. Dr. Söğüt “Biz serum takmak istemediğimizde ‘Siz çok yoğunsunuz yazın da biz evde yaptırırız’ diyen hastalar da oluyor. Meydana gelebilecek herhangi bir anaflaktik şoka hemen müdahale edilmesi gerekir. Ev ortamında bu mümkün değil. O yüzden bir sağlık personeli tarafından bile olsa ev ortamında kesinlikle uygulanmamalıdır” diye konuştu.






