Doğa Sigorta Yönetim Kurulu Başkanı Nihat Kırmızı: Korkuyla sigorta yapıyoruz, poliçeler de yenilenmiyor

Afetlerin ardından poliçe satışlarında artışlar yaşandığını dile getiren Doğa Sigorta Yönetim Kurulu Başkanı Kırmızı “Maalesef bu artışlar çok kısa süre sonra normal seyrine dönüyor ve yeni bir deprem yaşanana kadar sigortalanma görülmüyor. Yasal zorunlulukla yapılan poliçeler de yenilenmiyor” dedi.
ÖNDER ÇELİK - Türkiye deprem riski yüksek ülkeler arasında yer almasına rağmen, DASK’a ilgi depremden öteye gidemiyor. İstanbul’da 23 Nisan’da meydana gelen depremin ardından DASK yaptıranların sayısı artarken, korkunun sona ermesiyle deprem sigortası normal seyrine dönüyor. Depremin Türkiye’nin gündeminden hiç düşmemesi gerektiğini ifade eden Doğa Sigorta Yönetim Kurulu Başkanı Nihat Kırmızı “Son yıllarda yaşanan depremler, modelleme çalışmalarının ne kadar hayati olduğunu gösterdi. Doğa Sigorta olarak, düzenli aralıklarla senaryo bazlı modellemeler yaptırıyor ve bu modellemelerin öngördüğü seviyenin üzerinde reasürans koruması alarak hazırlıklı bir yapı oluşturuyoruz. Geçmiş afet deneyimlerinde olduğu gibi, sektörümüz reasürans koruması anlamında güçlü bir sınav vermiştir. Ancak, yaşanacak büyük bir Marmara depremi durumunda ortaya çıkacak mali hasarların çok yüksek seviyelerde olacağı aşikâr. Bu nedenle sadece sektörün değil, kamu kurumları ve bireylerin de bütünsel bir hazırlık içinde olması kritik önem taşıyor. Bütün yapıların depreme dayanıklı hâle getirilmesi gerekiyor. Deprem konusunda toplumsal bir bilincin geliştirilmesi de şart” diye konuştu.
SİGORTALILIK YETERSİZ
Depreme karşı sigortalılık oranını hâlâ istenilen düzeyde olmadığını belirten Kırmızı “Zorunlu deprem sigortası yaptıranların oranı yüzde 56. Ancak bu oranın büyük bir bölümü kamu hizmet süreçlerinin zorunluluğundan kaynaklanıyor. Yani vatandaşın büyük kısmı zorunluluktan dolayı sigorta yaptırıyor, sigorta bilincinden dolayı değil. Deprem korkusunun en fazla hissedildiği İstanbul’da DASK sigortalılık oranı sadece yüzde 62. Aslında bu oranın ciddi bir kısmının elektrik, su gibi devlet dairelerinin baskısı doğrultusunda oluştuğu ve bilinçli tüketicinin çok daha düşük bir oranda olduğunu da belirtmek gerekir. İstanbul’da yaklaşık 4 milyon 153 bin konut var bunun sadece 2 milyon 581 bini sigortalı. Sadece yasal zorunlulukla yapılan poliçeler de genelde yenilenmiyor” ifadelerini kullandı. Afetlerin ardından poliçe satışlarında artışlar yaşandığını ancak bunun kısa vadeli bir artış olduğunu dile getiren Kırmızı, şöyle konuştu: Maalesef bu artışlar çok kısa süre sonra normal seyrine dönüyor ve yeni bir deprem yaşanana kadar bilinçli bir sigortalanma görülmüyor. DASK poliçelerini tamamlayıcı nitelikte olan konut sigortalarında ise sigortalanma oranları çok daha düşük. Hâlbuki çok yüksek rakamlardan da bahsetmiyoruz. İstanbul’un deprem riski yüksek olan bölgelerinde 100 metrekarelik bir evin sigorta primi yıllık 2.300 lira civarında. Yani aylık 200 liranın altında kalan bir maliyetten bahsediyoruz. Bu tutar deprem riski daha düşük bölgelerde daha az.
SİGORTA YAPMAK BİR YATIRIMDIR
Konut ve iş yerlerini güvence altına alan kapsamlı sigorta çözümleri sunduklarını aktaran Nihat Kırmızı “Konut sigortası, DASK’ın yanı sıra bina, eşya, yangın, hırsızlık, su hasarları gibi birçok riski kapsarken, iş yeri sigortası da işletmelerin faaliyetlerini kesintisiz sürdürebilmesi için güven ortamı sağlıyor” dedi. Sigortanın geleceğe yapılan önemli bir yatırım olduğunu vurgulayan Kırmızı “Aylık küçük bir bütçeyle hem konutunuzu hem de iş yerinizi güvence altına alabilir, afet durumunda büyük kayıpların önüne geçebilirsiniz” diye konuştu.
İKLİM, POLİÇEYİ ETKİLİYOR
Kırmızı, iklim değişikliğinin sigorta sektörünü doğrudan etkileyen önemli bir faktör olduğunu dile getirdi. Orman yangınları, sel felaketleri, aşırı dolu yağışı gibi olayların hem sıklık açısından hem de şiddet açısından önemli bir artış gösterdiğini belirten Kırmızı, şöyle konuştu: İklim değişikliğine bağlı hasarların artışı, reasürans kapasitesini de etkiliyor ve artan riskler karşısında daha yüksek primler talep ediliyor. Sigorta şirketlerinin risk analizleri ve portföy yönetimi stratejilerinin yeniden gözden geçirilmesi gerektiği bir dönemdeyiz.