Enflasyon için hedef belli! Cevdet Yılmaz 2026'da yüzde 20, 2027'de 'tek hane' dedi

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, 2026’da enflasyonun yüzde 20’nin altına, 2027’de ise yeniden tek haneli seviyelere düşürülmesinin hedeflendiğini söyledi. Yılmaz, temel mallarda ilerleme kaydedildiğini ancak hizmet sektöründe, özellikle kira ve eğitim kalemlerinde geriden gelindiğini belirtti.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, CNNTürk'te enflasyon hedefleri, Türkiye ekonomisinin mevcut durumu ve küresel gelişmeler hakkında önemli açıklamalarda bulundu.

2026'NIN HEDEFİ YÜZDE 20'NİN ALTI, 2027'DE İSE YENİDEN TEK HANE
Yılmaz, "2026'nın hedefi yüzde 20'nin altı, 2027'de ise yeniden tek hanelere ulaşmak. Programımızın hedefi bu" ifadelerini kullandı. Temel mallarda hedeflenen seviyelere gelindiğini, ancak hizmet kalemlerinde, özellikle kira ve eğitim alanlarında, geriden gelindiğini belirtti.
Yılmaz, "para politikası, maliye politikası ve yapısal dönüşümlerden oluşan üç sütunlu bütüncül bir program" yürüttüklerini vurguladı.
Deprem harcamalarına da değinen Yılmaz, "90 milyar dolar harcama yaptığımız halde mali disiplini koruyoruz. Bu rakamlar en güçlü ekonomiyi bile sarsacak düzeyde. Konutlar, yollar, okullar, altyapılar yeniden inşa ediliyor" dedi.
2025 bütçesinde bir sapma olmadığını belirten Yılmaz, arz yönlü politikaların ve yapısal dönüşümlerin önemine dikkat çekti.

ENFLASYON AŞAĞI İNİYOR
Enflasyondaki düşüş sürecine değinen Yılmaz, "Enflasyon aşağı doğru iniyor. Vatandaşlarımız bu düşüşü bazı gruplarda görüyor. Gıda tarafında kuraklık ve don nedeniyle etki sınırlı ama enflasyon düşmeye devam edecek" şeklinde konuştu.
Küresel ekonomiye ilişkin değerlendirmelerde bulunan Yılmaz, "Dünya eski dünya değil. Çok farklı bir konjonktür var. Gerçekçi olmazsak bir noktaya varamayız. Türkiye siyasi istikrarı ve öngörülebilir politikalarıyla pozitif bir ayrışma gösteriyor" dedi.
Emeğin milli gelirden aldığı payın tarihin en yüksek seviyesine ulaştığını belirten Yılmaz, "Bu pay geçen yıl yüzde 39 oldu. 2025’in ilk yarısında yüzde 35,9. Aynı zamanda istihdamı da koruyoruz" ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin gelir seviyesindeki yükselişe dikkat çeken Yılmaz, "Dünya Bankası ülkeleri dört kategoriye ayırıyor. Türkiye, 2025’te ilk kez yüksek gelirli ülkeler ligine girecek. AK Parti iktidara geldiğinde alt gelirli ülkeler grubundaydık" dedi.
KİŞİ BAŞINA GELİR
Avrupa ile gelir farkına da değinen Yılmaz, "AB’de kişi başına gelir 100 ise, bu rakam bizde geçmişte 30’du. Bugün 70 oldu. Bu farkı kapatacak hamleyi yapacağız" ifadelerini kullandı.
Açıklamasını liderlik vurgusuyla tamamlayan Yılmaz, "Fırtınalı zamanlarda liderlik bir kat daha önemlidir. Türkiye bu dönemde liderlik problemi olmayan bir ülke olarak hedeflerine ulaşacaktır" dedi.
Ayrıca büyüme modeline ilişkin olarak, "Büyümeyi tüketim üzerinden değil, yatırım üzerinden yapıyoruz. Bu, dezenflasyonist bir büyüme modeli. Kadın ve genç istihdamı bizim için çok önemli. Bu alanda ilerleme sağladık ama hâlâ alınacak yol var" değerlendirmesinde bulundu.
"DÜNYADA EN AZ BORCA SAHİP ÜLKEYİZ"
Yılmaz, ayrıca şu açıklamaları yaptı:
Dünyada en az borca sahip ülkelerden biri Türkiye. AB kriterlerine göre kamu borcumuzun milli gelire oranı yüzde 25’in altında. Bu AB ülkelerinde yüzde 80’ın üzerinde, dünyada yüzde 60’ın üzerinde.
Türkiye borçlu bir ülke değil, kamu borcu da hane halkı borçları da şirketlerin borcu da daha düşük dünyaya göre. Hepsini toplasanız bile yüzde 100’ü bulmuyor. Birçok ülkede yüzde 200’ler, 300’ler civarında. Kişi başına borç 3 bin 753 dolar, Almanya’da 44 bin 500 dolar, Fransa’da 69 bin dolar, ABD’de 105 bin dolar. En büyük avantajlarımızdan biri bu. Borcun milli gelire oranı en düşük ülkelerden biriyiz. Burada da argümanın hiçbir geçerliliği yok.
Tasarrufu uygulayabileceğiniz kalemler var, uygulamayacağınız kalemler var. Esnekliğini olan kalemler haberleşme, görevlendirme, araç, temsili ağırlama, yeni bina yapımında tasarruf yapılabilir. Bana göre en büyük tasarruf verimlilik, kaynağı verimli kullanmaktır.
Tasarruf genelgesi yayınladık ve ilk kez izleme ve denetim sistemi kurduk. 257 kamu idaresinde 1958 denetim yaptık. Son 10 yılda tasarruf genelgesine konu harcamalar bütçe içinde 4.6 imiş, geçen yıl bunu 3.1’e düşürmüşüz. Az bir düşüş değil. Bundan sonra da dikkatli takip edeceğiz. Tasarruf toplum olarak dikkat etmemiz gereken bir şey. Dolaylı vergilerin milli gelire oranı Türkiye’de 10.7, OECD’de 10.4, AB’de 13. Dolaylı vergilerimiz çok yüksek değil. Dolaysız vergilerimiz düşük.
Dolaysız vergiler de Türkiye’de 12.8, OECD’de 23.6. Dolaysız vergilerin yükselmesi lazım. Savunma bizim için olmazsa olmaz. Önümüzdeki dünya güvenlik risklerinin yükseldiği bir dünya, güç mücadelecinin ön planda olduğu bir dönem. Buraya yeterli kaynakları vermeliyiz. Cumhurbaşkanımızın öngörüsünü takdir etmek gerekir, 22 yıldır çok ciddi bir irade koydu. Yüzde 20’den yüzde 80’a çıktı yerli üretim, buna kendiliğinde oldu diye bakamayız.
SAVUNMA SANAYİNİN ÖNEMİ
Savunma sanayine yapılan yatırım üç başlık altında görüyorum: Güvenlik, bağımsız dış politika, ekonomik refah. Savunma sanayi teknoloji düzeyi yüksek üretimdir, geçen yıl 7.2 milyar dolar ihracat yaptık. Geçmişte parasını verip alamadığımız ürünleri bugün atıyoruz. Kamu-özel işbirliğinde doğru politikalar yürüttüğümüze inanıyorum. Muhalefet politikaları karalamaya çalıştı. Eksik olabilir ama büyük resme bakıldığında keşke daha fazla yapılsaydı. Bunları şimdi yapsanız maliyetler çok daha arttı. Muhalefet sadece mali etkisine bakıyor, bu projelere ekonomik ve sosyal etkiye de bakmak lazım. Yüksek hızlı kalkınmayı yapabilir miydik.
Hastanelerimiz olmasa pandemide bedel öderdik. Yanlış eksik yapılar varsa onlara da bakarak modeli geliştirmeliyiz. Bütçedeki parayla iş yapıp oturalım diyebilecek bir ülke değiliz. Önemli hedeflere gidiyoruz ve farklı enstrümanları kullanma zorundayız. Muhalefet bunu gördüğü için bunun üzerinden gölgeleme çabasındalar ve günah ve kötü bir şeymiş gibi algı oluşturmaya çalıştılar.
Türkiye büyük bir ülke, bölgesel kalkınma perspektifini de göz önünde tutmamız gerekir. Her bölgenin kendine göre üstün tarafları var, illerin de öyle. Yeni bir teşvik sistemine geçtik, il bazında teşvikler verilecek. Bölgeye özgü destek. 4 başlık belirledik. Deprem bölgesinde 90 milyar dolar para harcadık son 3 yılda, dünyanın en büyük şantiyesi bizim deprem bölgesinde.
Bunun faydası şu, bütçemizi ve imkanlarımızı zorluyor olsa da bu şehirlerimizi geleceğe hazırlıyoruz. Bunu bir yandan da tüm Türkiye’de yaygınlaştırma çabası içindeyiz.






