Eşi evi terk etti diye boşanma davası açtı, şoke oldu! Hukukçulardan Yargıtay'ın tartışılan kararıyla ilgili kritik uyarı

Yargıtay'ın bir boşanma davasında verdiği karar dikkat çekti. Yüksek mahkeme, kadının eşinin bilgisi dışında evi terk etmesini "evliliğin temelinden sarsılma sebebi" olarak görmedi. Bu durum tartışmalara neden olurken, Hukukçular Derneği Genel Başkan Yardımcısı Av. Özlem Öztekin söz konusu kararı Turkiyegazetesi.com.tr'ye değerlendirdi. Hukuki yönden ince bir noktaya parmak basan Öztekin, "Haklıyken, mağdur duruma düşmeyin" diye uyardı.
TÜRKİYE GAZETESİ/Mesut Şahin- Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Nazilli'de açılan bir boşanma davasında dikkat çeken bir karara imza attı. Yüksek mahkeme, "kadının uzun süreli olarak erkeğin bilgi ve rızası dışında aile konutundan ayrılması erkek eş için evliliğin temelinden sarsılma sebebi olamaz" dedi.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, kadın eşin, erkek eşin bilgi ve rızası dışında uzun süreli olarak aile konutundan ayrılmasının, Türk Medeni Kanunu’nun 166. maddesi gereği, evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebi olmadığını ayrıca erkek eş tarafından terke dayalı açılmış bir boşanma davası bulunmadığından, erkek eş tarafından açılan boşanma davasına ilişkin hükmün bozulmasına karar verdi.
TARTIŞMAYA NEDEN OLAN KARARI SORDUK
Kadının, erkeğin bilgisi dışında uzun süre aile konutundan ayrılmasıyla ilgili verilen karar tartışmaları da beraberinde getirdi. Kararla ilgili Hukukçular Derneği Genel Başkan Yardımcısı Av. Özlem Öztekin, merak edilenleri Türkiyegazetesi.com.tr'ye anlattı.

YARGITAY HÜKMÜ NEDEN BOZDU?
Öztekin, açılan davada teknik bir detaya dikkat çekti. Davanın "evlilik birliğinin bozuma" nedeni ile açıldığını belirten Öztekin, "terk nedeniyle boşanma" nedeniyle açılmadığı için Yargıtay'ın hükmün bozulmasına karar verdiğine dikkat çekti.
"HUKUKİ YÖNDEN ASLINDA FARKLI BİR NOKTAYA İŞARET EDİYOR"
Tartışma konusu olan kararı yorumlayan Öztekin, "Aile, toplumun en temel yapı taşı olarak kabul ediliyor. Devletin de aile bütünlüğünün korunması, huzur ve refahı için her türlü tedbiri almakla yükümlü olduğu biliniyor. Bugün gelinen noktada aile kurumunun sağlamlığını korumak ve işlevselliğini güçlendirmek, toplumun geleceği açısından hayati önem taşıyor. Bu çerçevede Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin dikkat çeken bir kararı gündeme geldi. İlk bakışta bir eşin, diğerinin rızasını almadan uzun süre ortak konuttan ayrılmasını mazur gören bir karar gibi değerlendirilen içtihat, hukuki yönden incelendiğinde aslında farklı bir noktaya işaret ediyor." dedi.
TERK NEDENİYLE BOŞANMA DAVASI
Açılan davanın nedenine dikkat çeken Öztekin, "Evlilik, eşlerin aynı çatı altında yaşamaları esasına dayanıyor. Ancak her birliktelik sorunsuz yürümüyor. Türk Medeni Kanunu, bu noktada boşanma sebeplerini ayrıntılı biçimde düzenliyor. Bunlardan biri de 'terk nedeniyle boşanma'. Mevzuata göre eşlerden biri, haklı bir sebep olmaksızın ve diğer eşin bilgisi dışında ortak konuttan ayrılırsa; bu ayrılık en az altı ay sürer ve yapılan ihtara rağmen dönülmezse, terk gerekçesiyle boşanma davası açılabiliyor.
Yargıtay kararında, davacının terk sebebine değil, 'evlilik birliğinin temelinden sarsılması' gerekçesine dayandığı, ancak eşin ortak konutu uzun süreli terk etmesinin tek başına bu kapsamda değerlendirilemeyeceği vurgulandı. Mahkeme, davanın 'terk' gerekçesiyle açılması halinde bunun boşanma sebebi sayılabileceğini ifade etti." şeklinde konuştu.
HAKLIYKEN MAĞDUR DURUMA DÜŞMEYİN
"Bu kararın altını çizdiği noktalar dikkat çekici" diyen Öztekin sözlerine şöyle devam etti:
"Boşanma davalarında doğru hukuki sebebe dayanmak büyük önem taşıyor.
Haklı olunsa bile yanlış hukuki vasıflandırma davanın reddine yol açabiliyor.
Bu durum, davacının haklı olduğu bir konuda mağduriyet yaşamasına sebep olabiliyor.
Sonuç olarak, Yargıtay’ın kararı, boşanma davalarında hukuk tekniğine bağlı kalmanın ve mevzuata hâkimiyetin önemini bir kez daha ortaya koydu."