İsmi malum cismi meçhul saldırı...

A -
A +
Svetlana Aleksiyeviç, pek çok kişinin öldüğü çok daha fazla insanın kansere yakalanmasına, çocukların hastalıklı ve sakat doğmasına yol açan büyük felaket “Çernobil” nükleer felaketini ve sonrasını anlattığı “Çernobil Duası” adlı kitabında olayı; yaşayanların “gözle görülmeyen, kokusu ve sesi olmayan, cisimsiz bir şeye karşı savaşı” olarak tanımlıyor.
Son yıllarda bizde “ismi belli cismi meçhul” bir şeyin kıyımına uğruyoruz. Genç kuşak üzerinden yaşadığımız intihar, cinayet, uyuşturucu alışkanlığı ve diğer yaygın suçlar toplumu gözle görülmeyen kokusu olmayan bir saldırının kurbanları yapıyor. Öyle bir cinnet hâli ki, yaşanması durumunda sahip olduğumuz bütün zenginlikler sıfırlanıyor.
Sömürgecilerin yazılı ve görsel medyayı kullanarak yaptığı dışı şeker içi zehir kaplı bu sinsi saldırılarının tahribatı “Çernobil” zehrinden daha acı verici. Tek hedefi var, kontrolsüz kalan gençler üzerinden cemiyeti çökertmek. Gençlerine sahip çıkmayan toplum geleceğe el sallar…
Önceki gün 16 yaşında bir gencin intiharı yaşadığım küçük kentte bir kez daha sebepleri farklı da olsa bizi “genç intiharları” ile yüzleştirdi. Çok geçmeden dün gazetelere yansıyan “Bursa’da 16 yaşındaki lise öğrencisi yaşıtı kız arkadaşını sınıfta diğer öğrencilerin gözleri önünde silahla başından vurup öldürdükten sonra intihara teşebbüs etti” haberi ile sarsıldık.
Yaşananlar bize cephe açan bu görünmez düşmanla hesaplaşmaya mecbur kılıyor. Uzak yakın fark etmeden hayatımıza kara bir leke gibi düşen bu olayları sıradanlaştırmak çözüm değil, geleceğe ihanettir. Zaten hasarın nasıl kan lekesi gibi büyüyüp yaygınlaştığı ortada. 
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, çocukların karıştığı ve mağduriyet yaşadığı suçlarda cinsel suçlar, uyuşturucu bağımlılığı, kasten yaralama ve öldürmenin açık ara önde gittiği görüldü. 2015 yılında ülke genelinde 12 bin, 2016, yılında ise 17 bin çocuk suça karıştı, 14 binin üzerinde çocuk ise mağdur olarak zarar gördü. Ortaya çıkan rakamların doğruluğu tartışılır çünkü bir de polise yansımayanlar var.
Suçun önlenmesi için “Nereden başlayalım”a gelince her kafadan bir ses çıkıyor. Meseleyi güvenlik sorunu olarak görenler her okula güvenlik kamerası konulması gerektiğini söylüyor. Sonunda her sınıfa bir kamera, uçaklardaki gibi “sınıf polisi” görevlendirmeye kadar götürecek bir anlayış.
Beyler!.. Genç nesil şaşırtıcı bir hızla ruh sağlığını kaybediyor. Atalarından, babalarından gelen ahlaki değerlere sırt çeviriyor. Çernobil’in radyoaktif serpintisinden daha tahripkâr daha dehşet, ağır ve bulaşıcı bir narsisizm, enaniyet, saldırganlık salgın hâlinde yayılıyor. Kaygılı, öfke ve nefret dolu bir toplum hâline dönüşüyoruz.
Tamam, belki tüm eğitim sistemini sil baştan yapacak hâlimiz yok ama hani okullarda müfredat değişecekti? Çocukları sadece matematik, fizik öğrensin diye mi okullara gönderiyoruz? Değerler eğitimi nerede kaldı? Hayatta en önemli şey olan dürüstlük, çalışkanlık, gayretli olmak, vefakârlık ve başkalarına saygılı davranmanın yaptığınız sınavlarda karşılığı var mı?
Bu gidişat devam ederse ki; akşam haberleri sürekli "kan olmazsa haber olmaz" kafasıyla ekran işgal ederken, RTÜK bunu seyrederken(!) TV’ler genç yaşlı herkesin başına gelebilecek haberleri servis yaparken, sürekli başımıza bir felaket geleceği hissi ile yaşarken (okullarda bile eğitim yerine kameralı takip sistemini, sınıflara polis koymayı konuşursak) edeceğe benziyor.
Olayların başladığı ve bittiği yer “karakollar” değil “okullardır”. Başlayacaksak eğitim sisteminden başlanmalıdır. Bu yıkıcı sonuçların ezberci ve seküler eğitim sisteminin sonucu olduğunu hâlâ fark edemedik mi?
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.