Prag'da havası söndürülen Beşiktaş'ı bir haftadır bütün spor kamuoyu doldurdu da doldurdu... "Siz bunları parçalarsınız!" "Slavia da kim oluyor muş!" Öylesine gerdik ki Beşiktaş'ı, neredeyse kopma noktasına getirdik. İşte bu atmosferde çıkılan maçta; Kartal 40 dakikalık kış uykusundan çıkıp, bir ilke daha imza attı. Pancu'nun tek başına futboluyla... Daha maçın 13.dakikasında iki defa gitti neredeyse maç. Beşiktaş defansının bu kadar kötü oynadığı, böylesine gafil ve kolay avlandığı maç yoktur belki... Dün Zago'nun kıymeti bir kere daha anlaşıldı. Ali Eren, Ahmet Yıldırım ve önlerinde Tayfur ne kadar hata varsa, onları yapmaya başladı. "Herkesin gitti bu maç" dediği anda ise Pancu olaya el koymaz mı? Bir kaleci ancak böyle gafil avlanır. Bu gol, kötü futbol oynamak için adeta yarışan Beşiktaş'ı kendine getirdi. Hele devre biterken, İlhan'ın kaçırdığı o gol bir filelerle kucaklaşsa, cümbüş erken başlayacaktı. Ama "Vakit tamam" diyen hakem, Kartal'ın hızını, gücünü frenleyip Slavia'ya "ohh" dedirten düdüğü çalıverdi. İkinci yarıdaki Beşiktaş, ilk yarının aksine toparlanmış görüntüsüyle yürekleri daha su serpen futbol ortaya koydu. Slavia ise, 5 - 6 adamla geldiği hücumlarına bu yarıda fazla rağbet etmedi, edemedi... Beşiktaş'ın en büyük sıkıntısı olan iki yakasını birleştirici köprüsünün olmaması, bu yarıda da aynen hissedildi... Pancu koşacak, Pancu gol atacak, Pancu gol attırmak için didinecek. Yok öyle şey! Lucescu'nun dörtlü forvetle, rakibe bindirme riski zaman zaman orta sahanın Slavia'ya kaptırılmasına sebep oldu. Ama başka çare yoktu ki... Bu maç alınacaktı. Bu maçın telafisi yoktu. Kaybedilirse, ayıbı çoktu. Ama Ronaldo, Ahmet Dursun, İlhan ve hakem Messina bu ayıba fırsat tanımadı Böylece Pancu'nun gecesinde, Beşiktaş adını çeyrek finale yazdırdı.