Çöplükte bir çocuk yatıyor...

Çöplükte bir çocuk yatıyor...

KÜLTüR - SANAT Haberleri

Yönetmen Can Ulkay, başrolüne Çağatay Ulusoy’u koyduğu “Kâğıttan Hayatlar”da seyirciyi kâğıt toplayıcılarının enteresan dünyalarına dâhil ederek anne hasretiyle yoğrulan bir dram sunuyor.

MURAT ÖZTEKİN

Yaşantılarına uzaktan şahitlik ettiğimiz kâğıt toplayıcılarının dramatik göründüğü kadar esrarengiz de hayatları var… Şehrin akışının yanında kendi başına ilerleyen, üzerleri ter ve tozlarla örtülmüş bu bedenler, acaba nasıl hikâyeler saklıyor?
Daha evvel “Ayla” ve “Müslüm” gibi filmlerin yönetmenliğini yapan Can Ulkay, son eseri “Kâğıttan Hayatlar”da işte bu soruyla şekillenen bir dram sunuyor. Senaryosunu “Behzat Ç.”nin de senaristlerinden olan Ercan Mehmet Erdem’in kaleme aldığı Netflix orijinal filminde; Çağatay Ulusoy’un canlandırdığı bir kâğıt toplayıcısının anne hasretiyle şekillen hikâyesi merkeze alınıyor. Selen Öztürk, Emir Ali Doğrul, Ersin Arıcı, Turgay Tanülkü gibi oyuncular da eserde rol alıyor.

ÖTEKİ İSTANBUL’UN ÖTEKİLERİ
Filmdeki hikâye, İstanbul’un ana silüetinin hemen yanı başındaki kenar mahallelerden birinde geçiyor... Merkezde ise Mehmet (Çağatay Ulusoy) ismiyle tanıdığımız bir karakter var. Çoğu çocuk olan on kadar kâğıt toplayıcının başı olan Mehmet, gaddar bir istismarcı değil, bilakis babacan bir lider gibi resmediliyor. Zaten bir böbreği iflas etmiş durumda, her an ölümle burun buruna... Bir ailesi olmayan genç adamın en yakınında ise Gonzales lakaplı toplayıcı arkadaşı ve “Tahsin Baba” var...
Her akşam kâğıt arabaları depoya gelip atıklar yığılırken Mehmet bir gün arabalardan birinde küçük bir çocuk olduğunu fark ediyor. Genç adam, kendisine dayak atan üvey babasından kaçtığını söyleyen Ali isimli bu çocuğa, aşırı bir merhametle sahip çıkıyor. “Başına bela alırsın, polise teslim et” diyenleri de dinlemiyor. “Mehmet” ve “Ali”nin, şehrin sokaklarında birlikte koşup Boğaz’da beraber yüzdükleri maceraların sonunda ise yollar maziye ve annesinden uzakta kalan tek bir “çocuğa” çıkıyor...

KONTROLLÜ DRAM
Daha evvel popüler ama ağdalı sayılabilecek dramlara imza atan Can Ulkay, “Kâğıttan Hayatlar”da nispeten daha kontrollü bir eser ortaya çıkarıyor. Kâğıt toplayıcılarının hayatları üzerinden komedi ile dramı birlikte harmanlayan, kendini seyrettiren bir film bu... Annesizliğin acısı ve sıcak bir evden uzak kalmanın hasreti, filmin temel duygusal harçlarından oluyor. Buna zaman zaman müzikal sahnelerle “arabesk bir isyan” da zerk ediliyor. Ancak temelinde büyük bir sürprizin yattığı hikâye, gelişme kısmında bunun handikaplarıyla sarsılıyor. Böylece zaman zaman mana kazanamamış, tat vermeyen sekanslar ortaya çıkabiliyor. Öte yandan Tahsin Baba gibi filmin derinliksiz karakterleri de dikkatlerden kaçmıyor.
Oyunculuk cephesine baktığımızda genel olarak vasatın üzerinde performanslar seyrediyoruz. Çağatay Ulusoy’un yanında Ersin Arıcı da sahici oyunculuğuyla dikkat çekiyor.
Öte yandan filmde hikâyenin ruhuna uygun; bazen alacakaranlıklaşan, bazen sarı tonlara dayalı şahane bir görsellik mevcut. Şüphesiz bunda yönetmenin reklam kökenli olmasının tesiri büyük. Kenar mahallelerle birlikte İstanbul’un ikonik taraflarının da vurgulandığı esere, bazı endişelerle “otantik” ögeler arzı endam ediyor.  Neticede eser bir takım handikaplarına rağmen yerli Netflix filmleri arasında öne çıkıyor…

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...