Namazsız din olmaz

Namazsız din olmaz

Ramazan Haberleri

Cenâb-ı Peygambere kemâliyle tâbi olanların, o ni’metten, bu dünyada namazda nasipleri vardır. Namaz, Allahü teâlâya karşı has ibadettir. Namaz, maksatlardan olup, diğer ibadetler namaz için vesilelerdir.

Seyyid Abdülhakîm Arvâsî hazretleri, Namaz Risalesi’nde buyuruyor ki: Bismillahirrahmanirrahim. Namazsız din olmaz.
Namaz, İslam’ın beş şartından ikincisi olup, Fahr-i kâinatın “sallallahü aleyhi ve sellem” miracı teşriflerinde, en hayırlı ümmet olan ümmeti üzerine, Allahü teâlânın ezelî hitabı ile her gün beş vakit olarak farz oldu.
Namaz, dinin direğidir. Kim, namazı devam üzere, doğru ve tamam olarak eda ederse, dinini ikame etmiş, İslam binasını ayakta durdurmuş olur. Namaz kılmayanlar, Allahü teâlâ korusun, dinlerini ve İslâm binasını yıkmış olurlar. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”, (Dininizin başı namazdır) buyurdu. Başsız insan olmadığı gibi, namazsız din de olamaz.
Namaz, müminin miracıdır. Mirac olması bu ümmete mahsustur. Server-i âleme mirac gecesinde, Cennet’te Allahü teâlâyı görmek şerefi, dünyada, dünyaya uygun olarak, namazda nasip olmuştur.

ŞAŞILACAK GİZLİ ŞEYLER

Cenâb-ı Peygamber’e kemâliyle tâbi olanların, o nimetten, bu dünyada namazda nasipleri vardır. Külfet, zahmet ve zorluklar kalkar. Batın, yani kalb ve ruh baştan başa, zevk ve lezzet bulur. Namazda şaşılacak gizli şeyler ve anlatılamaz hâller hâsıl olur.
Bu hâller ancak sona varan Evliya zatlara nasip olup, Allahü teâlânın büyük nimetlerindendir. Namaz, Allahü teâlâya ve Resûlüne imandan sonra, bütün mukarreblerin amellerinin ve bütün ibadetlerin üstünde, en iyi bir ibadettir. Bir gün Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, imam-ı Ali’ye “kerremallahü vecheh ve radıyallahü anh”, (Ya Ali! Senin, namazın farzına, vacibine, sünnetine, müstehabına riayet etmen gerekir!) buyurunca, Ensar’dan bir zat dedi ki:
(Ya Resûlallah! İmam-ı Ali bunların hepsini bilir. Bize de bunların faziletini anlatır mısınız? Biz de ona göre amel edelim.)

AMELLERİN EN EFDALİ

Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki:
(Ey ümmet ve Eshabım! Şartlarına uygun olarak kılınan namaz, Allahü teâlânın razı olduğu bütün amellerin en efdalidir. Peygamberlerin sünnetidir. Meleklerin sevdiğidir. Marifetin, arz ve semavatın [yerlerin ve göklerin] nurudur. Bedenin kuvvetidir. Rızkın bereketidir. Duanın kabulüne sebeptir. Melek-ül-mevt [ölüm meleği] arasında şefaatçidir. Kabirde ışıktır. Münker ve Nekir’e cevaptır. Kıyamet gününde üzerine gölgedir. Cehennem ateşiyle kendi arasında siperdir. Sırat köprüsünü yıldırım gibi geçiricidir. Cennet’in anahtarıdır. Cennet’te başına taçtır. Allahü teâlâ müminlere, namazdan efdal hiçbir şey vermemiştir. Eğer namazdan efdal bir ibadet olsaydı, en önce müminlere onu verirdi. Zira Meleklerin kimi devamlı kıyamda kimi rükû’da kimi secdede kimi ka’dededir. Bunların cümlesini bir rek’at namazda toplayıp, müminlere hediye verdi. Çünkü namaz, imanın başı, dinin direği ve İslâm’ın kavli ve müminlerin miracıdır. Yer ve göğün nurudur. Cehennemden kurtarıcıdır.)
Namaz, Allahü teâlâya karşı has ibadettir.
Namaz, maksatlardan olup, diğer ibadetler namaz için vesilelerdir.
Namaz, Müslüman ile kâfir arasını ayırt edici bir ibadettir.
Namaz, İslamiyet’in yasak ettiği şeyleri işlemekten insanları men’eder. Günahların kefaretidir.

ASIL MAKSAT NAMAZDIR

Namazın güzelliği, diğer ibadetlerin aksine olarak iman gibi kendisindendir. Kendisinde en çok ibadetleri toplayan ve insanı Allahü teâlâya en çok yaklaştıran bir ameldir. Çünkü Allahü teâlâya namazda yalvarıp, Allahü teâlânın azamet ve celâlini müşahede edicidir. Namazı, huşû ve hudû, yani tevazu’ ve korkuyla, kalb huzuruyla ve tümaninete [rükû’ ve secdelerde, kavmede ve celsede, bütün uzuvların hareketsiz kalmasına] riayetle ve cemaatle, tezellül ile eda etmek, kurtulmanın başlıca sebeplerindendir. Bu suretle namazını kılan müminlerin kurtulacakları, âyet-i kerimede beyan buyurulmuştur.
Hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki:
(Beş vakit namazını kılan kimse, Malik-ül-mülkün kapısını çalıyor. Kapıyı çalmaya devam eden kimseye şüphesiz kapı açılır.)
(Beş vakit namaz, sizden birinizin kapısının önünde akan nehir gibidir ki, o nehirde her gün beş kere yıkansa o kimsede hiç kir kalmayacağı gibi, namazını devamlı kılanlar da öylece günahlardan pak ve temiz olurlar.)
(Farz olan beş vakit namazını, cemaatle kılan kimse, sırat köprüsünü parlak bir şimşek gibi geçenlerin ilki olacaktır. Ve sabikun olan ilk zümreyle Allahü teâlâ onu haşreder. Ve onun için her gün ve gecede bir koruyucu melek vardır. Ve Allahü teâlâ yolunda öldürülen bin şehit sevabı ona verilir.)
(Karanlıkta mescitlere yürüyerek giden, Allahü teâlânın rahmeti içinde yüzücüdür. Hak sübhânehü ve teâlâ, cemaatle namazı kılıp, sonra hacetini dileyen kulundan, duasından ayrılmadan önce isteklerini vermemeye hayâ eder.)
Yine hadîs-i şerîfte bildirilmiştir ki:
(Namazda kıyamda [yalnız kılarken] uzun okumak, ölüm anındaki şiddeti azaltır. Her uzvunu temizleyerek, mükemmel surette, mükemmel bir güzellikte abdest alıp, namaz kılmak maksadıyla mescide hazır olan kimse, elbette müjdelenir. Evinde kılan o namazın sevabına kavuşur. Eğer yakınındaki mescitte eda ederse, 25 namazın sevabı verilir. Eğer Cuma namazı kılınan mescitte eda ederse 500, Mescid-i Aksa'da eda ederse 5 bin, Mescid-i Nebevi’de eda ederse 50 bin, Mescid-i Haram’da eda ederse 100 bin namaz sevabı verilir. Eda ederken onun edeplerinden bir edebi terk etmeye bile razı olmamalı.)

YARIN: RÜKÜNLERİN MANASI

***

BİZE YALNIZ KİBRİTİ ÇAKMAK DÜŞTÜ

Son asırda Anadolu'da yetişmiş velilerdendir. Pir-i Samî diye de bilinir. Babası Erzincan'ın meşhur Kırtıloğulları sülalesinden İbrahim Efendidir. 1264 (m. 1848) yılında Erzincan'da doğdu. 1330 (m. 1912) yılında yine Erzincan'da vefat etti. Kabri, Eski Erzincan'da, Terzi Baba Mezarlığı’na giden yol üzerindeki dergâhının bulunduğu mezarlıktadır. İlim tahsiline memleketinde başladı. Daha da yükselmek için İstanbul'a gelip Fatih Medresesinde tahsilde bulundu. Bitlis şehrinin Nurşin köyünde bulunan Abdurrahman Tâğî hazretlerine intisap etti. İki sene hizmetten sonra kendisine hilafet vererek Erzincan’a gönderdi. Onun iki yıl gibi kısa bir zamanda hilafet alması, Abdurrahman Tâğî hazretlerinin diğer müridleri arasında intikal edince şöyle dedi: “Hacı Samî Efendi’nin hocaları, lambasının şişesine gazını koymuş, fitilini takmış, bize yalnız bir kibrit çakmak vazifesi kalmıştı. Biz de onu yaptık.” Hacı Muhammed Samî Efendi hazretleri , hilafet aldıktan sonra önce köyüne geldi. Zaman zaman Erzincan'a giderek Câmi-i Kebir’de yaptığı vâz ve nasîhatleriyle insanlara İslâmiyet’in emir ve yasaklarını anlattı. Birkaç yıl sonra Hınıs Rüşdiyesine muallim ve daha sonra Erzurum Rüşdiyesine muallim-i evvel tâyin edildi. Bu vazîfede dört yıl kadar kalıp talebe yetiştirdi. Said Eken

***

TEFEKKÜR

İnsan vücuduna ait hiçbir şeyden haberimiz olmadığı gibi, kâinattan da haberimiz yoktur. Allahü teâlâ oksijenin atmosferdeki yüzde 21’lik oranını 25 yapsa, her şey yanar, kül olur. Yine bunun gibi, karbondioksitin oranı, en fazla on binde 4’tür. Bu oran, on binde 5’e veya 6’ya çıksa, herkes zehirlenir, ölür. Atmosferdeki bu hassas dengeler denizlerle sağlanır.

SON ELBİSESİNİ VERDİ

Resûlullah (aleyhisse-lâm)ın komşusu, bir ihtiyar kadın vardı. Kızını, Sevgili Peygaberimiz (aleyhisselâm)a gönderdi. “Namaz kılmak için örtünecek bir elbisem yok. Bana, namazda örtünecek bir elbise gönder” diye yalvardı. Sevgili Peygamberimiz o anda başka elbisesi yoktu. Mübârek arkasındaki entâriyi çıkarıp, o kadına gönderdi. Namaz vakti gelince, elbisesiz mescide gidemedi. Allahü teâlâ, hemen İsrâ sûresinin 29. âyet-i kerîmesini gönderdi. Önce Habîbine meâlen; “Hasîslik etme, birşey vermemezlik yapma” buyurup, sonra da; “Sıkıntıya düşecek ve namazı kaçırarak, üzülecek kadar da dağıtma! Sadakada vasat davran” buyurdu.

ELİMİZDEN KURTULDU!

dünden devam
Allahü teâlâ, kimi muvaffak eder ve kimin kalbine hak sözü yerleşdirirse, der ki, (Sizi vekîl ederek bana kim gönderdi ise, Rabb’im odur. Benim Rabb’im Allah, Peygamberim Muhammed aleyhisselâm, dînim Dîn-i islâmdır.) Buna ancak, ilmi ile âmil olan hayrlı âlimler böyle cevâb verir. O zemân bunlar da der ki, (Doğru söyledi. Delîlini getirdi. Bizim elimizden kurtuldu.) Bundan sonra onun üzerine kabrini büyük bir kubbe gibi yaparlar. Onun için sağ tarafına iki kapı açarlar. Sonra da kabrini güzel kokulu fesleğenlerle döşerler. Cennet kokuları, o meyyitin üzerine gelir.

İBN-İ NEFİS

İbn-i Nefis (ö. 1288) “pulmoner dolaşım” ile birlikte kılcal damar ve koroner dolaşımları da ilk keşfeden kişi olmasıyla tanınmıştır. Zira bunlar dolaşım sisteminin temelini oluşturmaktadır. Nitekim kendisi bu buluşları sebebiyle dolaşımla ilgili fizyolojinin babası ve “Orta Çağın en büyük fizyoloğu” olarak görülmüştür. Ayrıca tecrübi tıb (deneysel tıp) ve metabolizma kavramını ilk tanımlayan kişi olan İbn-i Nefis, geliştirdiği yeni fizyoloji sisteminde vücut bölgelerini tasvir etmek için çeşitli şemalar, şekiller kullanmıştır. İbn-i Nefis, gözün yapısı ve görme olayını da inceleyerek modern anlama yakın olarak açıklığa kavuşturdu. Ona göre; göz organı, görmenin aleti olup, bizzat görücü olan göz değildir. Görme olayı aslında, gözde oluşan görüntülerin sinirler yoluyla beyine ulaşması sonucunda beyindeki anlayış bölümü tarafından algılanarak meydana gelir.

Namazsız din olmaz

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...