‘49’ canın hikâyesi | Sinemada bu hafta

- Güncelleme:
‘49’ canın hikâyesi | Sinemada bu hafta
Kültür - Sanat Haberleri

Terör örgütü DEAŞ’ın Musul Türk Başkonsolosluğunu basıp insanları rehin almasını işleyen “49” filmi, “Hollywoodvari” bir aksiyon…

Tarihler 2014’ü gösterirken Orta Doğu’da doğan esrarengiz terör örgütü DEAŞ, Musul Türk Başkonsolosluğunu basmış ve aralarında çocukların da olduğu 49 kişiyi rehin almıştı. Herkes şaşkındı… Ancak üç aydan fazla süren bekleyiş ve diplomasi çabalarından sonra Türk istihbarat birimlerinin yaptığı başarılı operasyonla rehineler Türkiye’ye getirildi...

Hafızalardaki yeri taze olan ama kamuoyunun arka planını tam olarak bilmediği bu hadise, adını rehinelerin sayısından alan “49” adlı filmle beyazperdeye taşındı. Daha önce TV dizilerinin kamera arkasında yer alan Hakan İnan’ın yönetmen koltuğuna oturduğu filmde, Musul operasyonunun yurt dışı cephesine odaklanılıyor. Eserde oyuncular İsmail Hacıoğlu, Hande Doğandemir ve Doğukan Polat, MİT’in saha ajanları rolünü canlandırırken; Kerem Alışık ‘Teşkilat’ başkanı karakteriyle seyirci karşısına çıkıyor.

‘49’ canın hikâyesi | Sinemada bu hafta

HADİSEYİ AYDINLATAN HİKÂYE

Türk sinemasında “casusluk ve aksiyon” türü zayıf… En son bu janrda yönetmen Serdar Akar’ın casus İlyas Bazna’nın hayatını işlediği “Çiçero” (2019) filmini görmüştük ve doğrusu pek tatmin olmamıştık. Aksiyonun daha çok öne çıktığı “49” ise farklı bir yerde duruyor. Herkesin bildiği hadisenin çok az kimsenin bildiği yönleri, değişik kurgularla birlikte filme yansıyor.
Eser DEAŞ’ın Musul’daki başkonsolosluk binasına yaptığı terör saldırısıyla açılıyor. Hikâye oldukça hızlı bir tempoyla gelişiyor. Teröristler, 49 kişi rehin alarak Türk devletini masaya çekmeye çalışırken MİT’in en başarılı ajanı Oğuz, operasyon için sahaya iniyor. Örgütün içerisine sızan Oğuz, DEAŞ’ın rehine oyununa, aynı dilden cevap veriyor. En yakınında ise Türkmen kızı Sahra ve ajan Zeki var…

“49”da Türk sinemasının hastalığı olan aşırı hamaset tuzağına düşülmüyor; katmanlı ve bol sürprizli hikâye ile “Hollywoodvari” bir film meydana getiriliyor. En başından itibaren yüksek tempoyla tatmin edici bir aksiyon sunuluyor. Fakat bazı “sürreal” yakın dövüş sahneleri bunun dışında kalıyor.

Eserin Feza Çaldıran imzalı oldukça başarılı bir görüntü yönetimi de var. Başvurulan çekim teknikleri, filmin temposuna uygun ve yerli sinema açısından yenilikçi…

Oyunculuklar ise Kerem Alışık dışında ortalamanın üstünde…

EKSİK PARÇALAR VAR

Ancak “49”da hadisenin yaşandığı dönemi ve aktörlerini anlamak adına eksik parçalar göze çarpıyor. Mesela ne yazık ki terörist militanlar İslami unsurlarıyla karikatürize edilirken DEAŞ’a dair -küçük vurgular dışında- derinlikli bir bakış sunulamıyor. “Terörist” ve “dindar” tipolojileri de birbirine karışabiliyor. Filmde Sahra karakteri üzerinden verilen feminist vurgular da dikkat çekiyor.
Bütün bunlara rağmen, “49” kendi janrında çıtayı yukarıya taşıyan, emek verilmiş, tesirli bir eser oluyor ki yakın mazimizde film olmaya şayan benzer istihbari hikâyeler var diye düşünüyorum…

HOLLYWOOD'UN KARANLIK DEHLİZLERİ

Dünyanın merkezi yavaş yavaş Doğu’ya kayarken Hollywood da eski şaşaalı günlerini çoktan geride bırakmış durumda ve sanki filmlerle o günlere ağıtlar yakılıyor… “Âşıklar Şehri” (La La Land) ile Hollywood’a nostaljik bir aşk mektubu yazan Damien Chazelle da bu defa “Babil” filmiyle Amerikan sinemasının karanlık dehlizlerine inmeye çalışıyor gibi... Brad Pitt, Margot Robbie, Diego Calva, Jean Smart, Jovan Adepo, Li Jun Li, P.J. Byrne, Lukas Haas ve Olivia Hamilton gibi meşhur oyuncuları bir araya getiren eser, Hollywood’un sessiz sinemayla başlayan ilk günlerinden sesli yıllara kadarki devre, karmaşık ve oldukça rahatsız edici bir hikâye ile bakıyor.

Filmde önce Hollywood’un çöl olduğu 1920’lerin başına gidiliyor. Sinema henüz seslenmemişken bile rezil hayatlar yaşanıyor, insanlar çekimlerde hiç uğruna ölüyor, haksızlıklar tavan yapıyor... Böyle bir ortamda kendini oyuncu olarak tanıtıp sinemacıların partilerine katılan Nellie LaRoy adlı kadın ile ona yardım eden Meksikalı garson Manny’nin beyazperdede yükselişine ve meşhur aktör Jack Conrad’la kesişen yollarına şahitlik ediyoruz. Sonrasında ise muhteşem dibe vuruşlarına…

SEFİH HAYATLAR

Filmde rahatsız edici hatta mide bulandırıcı sahnelerle eski günlerin sefahati gözler önüne seriliyor. Ancak yönetmen Chazelle, dağınık bir şekilde çok şey anlatmayı tercih ediyor ve bunlar homojen şekilde birleşmiyor. Chazelle’in kibirli bir üslupla meydana getirdiği “Babil”, nereye gittiği belli olmayan ama gösterişli bir tren gibi oluyor. Böylece üç saatlik uzun film, bir imtihana dönüşüyor.

Buna rağmen eserde başta Brad Pitt ve Margot Robbie’ninkiler olmak üzere üst düzey oyunculuklar seyrediyoruz. Hollywood’un ilk günlerini aydınlatan bazı kısımlar da enteresan… Fakat yine de bunlar “Babil”i sevimli kılmıyor. Eser, seyri zor ve iç karartıcı...

HAFTANIN DİĞER FİLMLERİ

> “Korsaj”
> “Benim Tatlı Diş Perim”
> “Kutsal Damacana 4”
> “Muhteşem Kedi Maurice”
> “Süper Yetenek 3: Büyük Yarış”

EN ÇOK SEYREDİLENLER

> “Rafadan Tayfa” 328 bin 98
> “İllegal Hayatlar” 152 bin 634
> “Avatar: Suyun Yolu” 128 bin 101
> “Servet Operasyonu” 44 bin 875
> “Sevda Mecburi İstikamet” 17 bin 320

MURAT ÖZTEKİN'İN HABERİ

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...