Ahmet Demirbaş

"Hazret-i Ebu Bekir’in üstünlüğü; önce imana gelmesi, din için herkesten çok mal vermesi ve canını tehlikelere atmasından dolayıdır."

Resulullah efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) Hazret-i Ali'ye daha hayatta iken kendisinin İbni Mülcem'in kılıcı ile şehid olacağını bildirmişti!

Sıkışık durumda olanlara, yiyecek içecek, giyecek ve barınacak şeyler için fahiş fiyatla mal satmak haramdır.

Peygamber Efendimiz buyurdu ki: "Kendinize, çocuklarınıza ve mallarınıza beddua etmeyiniz! Duaların kabul olduğu bir vakte rastlar da, bedduanız kabul olur."

Eshab-ı kirâmdan Hâtib bin Ebî Beltea hazretleri, Mekke'nin fethi için hazırlık yapılırken, oradaki müşriklere, bir kadınla mektup gönderir!..

Tebük Savaşı için hazırlık yapılıyordu. Eshabın zenginleri yardımda bulundu. Ancak fakir olan Sehl bin Hanîf hazretleri bir şey veremediği için üzülüyordu!

Bir Batılının itirafı: "Türkler son derece nâzik, son derece kibâr, son derece medenî insanlardı. Karşılaştığımız herkes, bize son derecede dost davrandı... "

Eğer gençler, İslam dinini iyi öğrenip, dinin emrettiği şekilde fen bilgilerine sarılırsa, dünyaya, tekrar adâlet, huzur gelir...

Noel ile yılbaşı farklı şeylerdir. Bir kudsiyet, manevi bir değer yüklemeden yeni bir yılı tebrik etmenin bir mahzuru yoktur.

Her devletin "madde" ve "mânâ" olmak üzere iki kanadı vardır. Bu iki kanat sağlam olursa fetih durmaz, zafer dinmez!

Mehmed Emîn Tokadî hazretleri buyurdu ki: "Ömürlerinde bir defa bizi ziyaret eden imanını kurtarmadıkça vefat etmesin!"

İki günü eşit olmamak, zarara girmemek demektir; bugün dünkünden daha çok ibadet yapmak değildir...

Şam’ın fethinde, Hâlid bin Velîd hazretleri, şehrin bir tarafından girdi. Hedefi, o zaman şehrin en büyük kilisesi olan, şimdiki "Emevî Camii" idi.

Osman Han, fakirlere karşı daima cömert ve şefkatli davranırdı. Tebdil-i kıyafetle İstanbul'da dolaşıp, halkın dertleriyle bizzat ilgilenirdi...

Başkasının kötü ahlâkından şikâyet eden kimsenin kendisi kötü ahlâklıdır. Bu huy, kendimizin kötü olduğunun alâmetidir.

Selamda sünnet şöyledir ki; rütbe ve nimeti çok olan önce selam verir. Büyük küçüğe, âmir memura, hoca talebesine, baba oğluna önce selam verir... 

Bir bedevî kızıl bir deve üzerinde gelip Hazret-i Alî'ye şöyle sordu: "Çabuk bana Ebû Bekr'den haber ver! O Cennette midir?"

"Ben öldükten sonra hazinedeki altınlar arabaya konulup yürütülsün. Defnedileceğim yere de ihtişamlı bir arabayla götürün!.."

“Kambur oluncaya kadar namaz kılsanız ve kıl gibi oluncaya kadar oruç tutsanız, haramdan kaçınmadıkça, kabul edilmez, faydası olmaz.” 

Sultan Ahmed Han ölüm hastasıydı. Kendisine şöyle seslendiler: "Sen, dünya ve âhiretin sultanlığını kendinde toplamışsın. Yarın Resulullaha kavuşacaksın!"