Eshâb-ı kirâma dil uzatanlar!..

A -
A +
Peygamberlerden sonra ve meleklerden sonra mahlûkların en efdali, en üstünü Eshâb-ı kirâmdır.
 
Davudzade Mehmed Efendi Halveti tarikatının büyüklerindendir. Kastamonu'nun Küre kazasında doğdu. Sultan İbrahim Han (1640-1648) zamanında İstanbul'a gelerek taliplerini yetiştirdi. “Hûda yehdi'l-Mudıllin ile'l-Hakkı ve'l-Ahkâmı ve'ş-Şerayi” isminde Arabî bir cilt tefsiri vardır. Bu eserinde şöyle buyuruyor:
Eshâb-ı kirâm Peygamberlerden sonra ve meleklerden sonra mahlûkların en efdali, en üstünüdür. Bazı kendini bilmez cahiller, Eshâb-ı kirâma dil uzatıyor ve taassubu, edepsizliğe kadar götürüyorlar. Eshâb-ı kirâmın üstünlüklerini bildiren âyet-i kerime ve hadis-i şerifler pek çoktur. Sûre-i Âlî İmrân’da meâlen buyuruyor ki: 
(Sizler, bütün insanlar içinde, en iyi bir ümmetsiniz, cemaatsiniz.) Yâni Peygamberlerden sonra, bütün insanların en iyisisiniz!
Sûre-i Tevbe’de meâlen buyuruyor ki: (Mekke-i mükerreme ehâlîsinden olup, Medîne-i münevvereye hicret eden Sahâbe-i kiramdan ve iyilikte onların izinden gidenlerden, Allahü teâlâ râzıdır. Onlar da, Allahü teâlâdan râzıdırlar. Allahü teâlâ onlara Cennetler hazırlamıştır.) 
Sûre-i Enfâlde, Allahü teâlâ, sevgili Peygamberine meâlen diyor ki: (Sana Allahü teâlâ yetişir ve sana tâbi olan müminler yetişir.) O zaman Sahâbe-i kiram pek az idi. Fakat Allahü teâlâ yanında dereceleri pek yüksek olduğundan, dîni yaymakta sana yetişirler buyuruldu.
Sûre-i Feth’de meâlen buyuruyor ki: (Muhammed Allahü teâlânın Peygamberidir ve Onunla birlikte bulunanların [yâni Eshâb-ı kirâmın] hepsi, kâfirlere karşı şiddetlidirler. Fakat birbirlerine karşı merhametli, yumuşaktırlar. Bunları çok zaman rükû'da ve secdede görürsünüz. Herkese dünyada ve âhirette her iyiliği, üstünlüğü, Allahü teâlâdan isterler. Rıdvânı, yâni Allahü teâlânın kendilerini beğenmesini de isterler. Çok secde ettikleri yüzlerinden belli olur. Onların hâlleri, şerefleri böylece Tevrâtta ve İncîlde bildirilmiştir. İncîlde de bildirildiği gibi, onlar, ekine benzer. İnce bir filiz yerden çıkıp kalınlaştığı, yükseldiği gibi, az ve kuvvetsiz oldukları hâlde, az zamanda etrâfa yayıldılar. Her tarafı îman nûru ile doldurdular. Herkes filizin hâlini görüp, az zamanda nasıl büyüdü diyerek, şaşırdıkları gibi, hâl ve şânları dünyaya yayılıp, görenler hayret etti ve kâfirler kızdılar.)
Bu âyet-i kerime, yalnız indiği zamanda bulunan Eshâbın değil, sonra îmana gelecek olanların da şânını bildirmektedir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.