Vehbi Tülek

Kara Kethudâ adında bir zât vardı. Bir gün büyük velî Pîr Muhammed Gencevî hazretlerine gelip "Benim ölümüm için bir işaret lütfeder misiniz?" diye sordu...

Nizâmeddîn Evliyâ'yı kıskanan bazı kimseler, Sultan Gıyâseddîn Tuğluk'a o büyüğü kötülediler. Sultâna bağlı âlimler ile Nizâmeddîn Evliyâ arasında bir münâzara yapılması kararlaştırıldı...

Seyyid Cemâleddîn hazretleri, vefâtının yaklaştığını anlamıştı. Halîfesi olan Muhyiddîn-i Dûstî'ye şöyle buyurdu: "Sen, uzaklara gidemezsin, Geylân civârındakileri irşâd eyle!.."

Sinirli bir gence, annesi sık sık öğüt verir; "Ey oğlum, senin için öyle bir gün vardır ki, sen hep o günü hatırla!" derdi. Ve gencin ölüm anı gelir! Annesi baş ucundadır...

Mustafa Bolevî Dördüncü Mehmed Han devri şeyhülislâmlarındandır. Buyurdu ki: "Vefa ile doğruluk ikiz kardeş gibidir. İkisinin de neticesi, iyilik ve din güzelliğidir."

Büyük velî Ebü'l-Abbâs'ın talebesi Safiyüddîn bir rüya görür. Hocası "Safiyüddîn senin hanımın benim kızımdır" der. Bu rüyayı hocasına nasıl anlatacağını düşünmeye başlar!..

Ebû Türâb-ı Nahşebî buyurdu ki: "Tevekkül, kendini kulluk denizine atıp, kalbini Allahü teâlâya bağlamaktır. Verirse şükür, vermezse sabretmelidir."

Ebû Hureyre hazretleri bir gün, yanında bulunanlara "Hiç namaz kılmadığı halde cennete giren kimseyi bana söyleyebilir misiniz?" dedi. Oradakiler "Bilmiyoruz, siz söyleyin?" dediler...

Allahü teâlâ, "tanrılık" davasındaki Nemrud'un zayıf bir kul olduğunu göstermek için üzerine sivrisinekleri gönderir. Bütün askerleri helak olur. Bir topal sivrisinek ise Nemrud'un peşine düşer!..

Muhammed Şâzilî hazretleri, bir sohbetten sonra Ali bin Vefâ hazretlerinin talebelerine şöyle dedi: "Efendinize duâ ediniz. Çünkü onun Allahü teâlâya kavuşması yakındır!.."

Kuşadalı İbrahim Halvetî, bir âyet-i kerîmenin tefsîri üzerinde çalışıyor, fakat bir türlü anlayamıyordu. Medrese arkadaşı Mustafa Efendi onu Beypazarlı Ali Efendiye götürdü...

Kerîmüddîn hazretlerinin bir talebesi vefat etmek üzereydi. Bu sırada orada bulunan ve tasavvuf ehlinin hâlini inkâr eden bâzı kimseler merakla neticeyi bekliyorlardı!..

İbrahim Hayranî Efendi bir gün talebelerinden Ahmed Dede'ye, Selîmiye Dergâhı içerisindeki kütüphâne yanında bir yer gösterir ve şöyle der: "Vefâtımdan sonra beni buraya defnedin!"

Anadolu'da yetişen velîlerden olan, Şeyh Burhâneddîn, âlim ve fazîlet sâhibi bir âileye mensuptur. Annesi şöyle demiştir: "O doğduğunda kırk gün beşiğinde zikretti..."

Allah adamlarından Abdullah Fahri Baba, bir gün talebeleriyle otururken uyku hali gelir ve kendinden geçer. Uyandığında sakalında su damlacıkları oluştuğunu görür!..

Halîfe Mensûr, Cafer-i Sadık'a "Bu adam, tahtımda gözün olduğunu söylüyor" dedi. İmam, adama şöyle sordu: "Benden bu hususta bir şey duydun mu?" Adam "Yemin ederim ki duydum" dedi!..

Osmanlı devletinin kurucusu Osman Gazi, 656'da Söğüt'te doğdu, 726 [m. 1326]'da vefât etti. Türbesi Bursa'dadır. 1284-1326) yılları arasında devletin başında bulundu...

İsrailoğullarından, zulmüyle meşhur biri, hanımıyla baş başa idi. Birisinin kapıdan içeri girdiğini gördü. Onu hiddetle karşılamak üzere yerinden fırladı. Gelen Azrail aleyhisselamdı!..

Molla Câmî, hacca gidiyordu. Çölde bir bedevî ile karşılaştı. Molla Câmî'nin güzel bir devesi vardı. Bedevînin hoşuna gitti ve kendisi bir fiyat biçerek o deveyi satın almak istedi...

Abdünnebî isminde bir âlim vardı. Bu zât bir gün, Kerîmüddîn hazretlerine "Bana büyükler yolunu tâlim eyleyin" dedi. O mübarek de; "Mescide gel, orada sana arzu ettiğini vereyim" buyurdu...