Vehbi Tülek

Kerîmüddîn hazretlerinin bir talebesi vefat etmek üzereydi. Bu sırada orada bulunan ve tasavvuf ehlinin hâlini inkâr eden bâzı kimseler merakla neticeyi bekliyorlardı!..

İbrahim Hayranî Efendi bir gün talebelerinden Ahmed Dede'ye, Selîmiye Dergâhı içerisindeki kütüphâne yanında bir yer gösterir ve şöyle der: "Vefâtımdan sonra beni buraya defnedin!"

Anadolu'da yetişen velîlerden olan, Şeyh Burhâneddîn, âlim ve fazîlet sâhibi bir âileye mensuptur. Annesi şöyle demiştir: "O doğduğunda kırk gün beşiğinde zikretti..."

Allah adamlarından Abdullah Fahri Baba, bir gün talebeleriyle otururken uyku hali gelir ve kendinden geçer. Uyandığında sakalında su damlacıkları oluştuğunu görür!..

Halîfe Mensûr, Cafer-i Sadık'a "Bu adam, tahtımda gözün olduğunu söylüyor" dedi. İmam, adama şöyle sordu: "Benden bu hususta bir şey duydun mu?" Adam "Yemin ederim ki duydum" dedi!..

Osmanlı devletinin kurucusu Osman Gazi, 656'da Söğüt'te doğdu, 726 [m. 1326]'da vefât etti. Türbesi Bursa'dadır. 1284-1326) yılları arasında devletin başında bulundu...

İsrailoğullarından, zulmüyle meşhur biri, hanımıyla baş başa idi. Birisinin kapıdan içeri girdiğini gördü. Onu hiddetle karşılamak üzere yerinden fırladı. Gelen Azrail aleyhisselamdı!..

Molla Câmî, hacca gidiyordu. Çölde bir bedevî ile karşılaştı. Molla Câmî'nin güzel bir devesi vardı. Bedevînin hoşuna gitti ve kendisi bir fiyat biçerek o deveyi satın almak istedi...

Abdünnebî isminde bir âlim vardı. Bu zât bir gün, Kerîmüddîn hazretlerine "Bana büyükler yolunu tâlim eyleyin" dedi. O mübarek de; "Mescide gel, orada sana arzu ettiğini vereyim" buyurdu...

Buyurdu ki: "Emirleri hafif tutmak, o emri veren âmiri az tanımaktan ileri gelir. Eğer kul, emir veren, âmir olan Allahü teâlâyı tam hakkı ile tanırsa, emirlerini hafif görmez..."

Hüseyin bin Ahmed, Suriye ve Irak'ta yaşamış velîlerdendir. Aslen Haleb'li olduğu halde Musul'a gelip yerleştiği için "Musulî" diye anıldı. "İbn-i Atânî" diye de bilinir...

İbn-i Asâkir, fıkıh, hadis, kırâat ve nahiv gibi birçok ilimde söz sâhibiydi. Fakat hadis ilmindeki üstünlüğü diğer ilimlere göre daha fazlaydı. Hadîs ilminde "İmâm" idi.

Ebü'l-Hasen Mağribî; İmâm-ı Gazâlî hazretlerinin "İhyâ" kitabını beğenmiyordu. Hatta, Müslümanların evlerindeki kitapların toplanıp yakılmasını emretmişti. Ancak, o gece bir rüya gördü!..

Şeyh Sa'dî Şirâzî, evliyânın büyüklerindendir. Bostan ve Gülistan adlı iki eseri pek meşhurdur. Bostan kitabında ibret alınacak çok hikâye anlatılır. İşte onlardan biri...

Semnun Muhib, evliyânın büyüklerindendir. Allahü teâlâya âşık olması ve aşkına dâir sözleri ve yaşayışının dilden dile dolaşması sebebiyle, kendisine "Muhib" (âşık) denilmiştir.

Ahmed bin Ebü'l-Havârî, Ebû Süleymân Dârânî hazretlerinin talebesidir. Ona talebe olduğunda, kendisine hiçbir zaman muhalefet etmeyeceğine söz vermişti. Peki, sözünde durabildi mi dersiniz?..

Ukbe bin Ebi Muayt, Kelime-i şehadet getirmişti. Ancak, müşrik dostları onu tekrar kendi saflarına çektikleri gibi; Resulullahın üzerine tükürmeye gönderdiler!..

Behâeddîn Zekeriyyâ, 1169 (H.565) senesinde Hindistan'da doğdu. Yüz sene ömür sürdükten sonra, 1266 (H.665) senesinde orada vefât etti. Namazını Hâce Nizâmüddîn-i Evliyâ kıldırdı...

Sultan Rükneddin'in, Mevlânâ Celaleddin-i Rûmi hazretlerine büyük bir bağlılığı vardı. Sık sık onun sohbetlerine gider, istifade etmeye çalışırdı. Ve bir gün...

İzmir'e çıkan Yunanlılar, ortalığı kasıp kavuruyordu. Yok etmek istediklerini kurdukları göstermelik bir mahkemede yargılayıp idam ediyorlardı... Gerisini Yunanlı komutanın hatıratından dinleyelim...