Vehbi Tülek

Abbasilerin Beşinci Halifesi Harun Reşid, teşkilatçı bir devlet adamıydı. Vilayetleri küçülterek daha kolay idare edilir bir hale getirdi. İmam-ı Ebu Yusuf hazretlerini de "Baş Kadı" tayin etti...

Büyük mutasavvıf Abdullah-ı Dehlevî hazretleri buyurdu ki: "Rüyâmda Resûlullah efendimizi gördüm. Bana (Bizi seven, Cehennem'e girmeyecek) buyurdu..."

Muzaffer Burûcerdî hazretleri; fizik, kimya, astronomi alanlarında zamanının en büyük ilim adamlarındandı. Bunun yanı sıra hadis ilminde de söz sahibi olmuştu...

Avusturya ordusunun kumandanı, büyük bir cenaze merasimi tertip ettirmişti. Ancak, şaşılacak olan şu ki; önlerinde saygıyla eğildiği cenazeler Yahya Ağa ve sekiz serdengeçtiye aitti!

Ulubatlı Hasan, İstanbul fethedilirken surlara çıkan ve Türk bayrağını burçlara ilk diken askerdir. Çok genç yaşta şehit olan bu kahraman, padişah duasına mazhar olmuştur...

O zamanki adıyla Ayıntab'da bir fırın vardı. Derviş Hacı adında bir garip, her gün fırının önünde durur, ekmekler piştikten sonra, fırıncının kendisine verdiği ekmekle evine dönerdi. Yine bir gün...

Büyük velî Ebû Abdullah el-Mukrî buyurdu ki: "Kişi, din kardeşlerine ve dostlarına hizmetinden dolayı böbürlenirse, Allahü teâlâ ona öyle bir alçaklık verir ki, kat'iyyen ondan kurtulamaz..."

Ebü'l Ferec Yusuf et-Tarsusî buyurdu ki: "Ey Kardeşim! Nefsine karşı Allahü teâlâdan kork. Nefsine karşı hazırlıklı ol. Daima nefsinin yenilmesi için çalış. Nefsi, kişinin kimliğidir."

Hükümdarlardan biri, seyahate çıkacaktı. En sevdiği elbisesini giydi, en beğendiği atına atladı ve yola koyuldu. Giderken pejmürde birisi "senden bir dileğim var" diyerek atının dizginine yapıştı!..

Abdülkerîm Cîlî, Bağdad'da yetişen İslâm âlimlerinden ve büyük velîlerdendir. Ehl-i sünnet âlimlerinin ve evliyânın en büyüklerinden olan Seyyid Abdülkâdir-i Geylânî hazretlerinin torununun oğludur...

"Üsküdarlı Sâfî", babası Reşidefendizâde Bey Yanya'da defterdarlık görevindeyken doğdu. Maceralı bir hayatı olan Mustafa Sâfî Efendi, Halep'te vefat etmiştir...

Bir genç, bir kadına çirkin bir teklifte bulundu: "Benimle gelirsen sana şu kadar para veririm." Bunu duyan bir ihtiyar "Benimle gelirsen daha çok para veririm" dedi. Yaşlı adam nasıl bir ders vermek istiyordu?!.

Köprülü Mehmed Paşa'nın son nasihati: "Kadınların tesirinden sakının! Orduyu daimî surette seferber halinde tutun ve nihayet, seçilecek vezirin çok zengin bir kimse olmamasına dikkat edin!.."

Cengiz Han, askerine Belh'i yerle bir etmelerini emretti. O sırada, Bahaeddin Veled hazretlerinin bir talebesi orada idi. Belh'in büyükleri, duasını almak üzere onun yanına gittiler...

Abdülazîz Revvâd hazretleri sokakta giderken bir kadın telaşla yaklaşır ve "Ey efendi! Şurada bir hasta var, ölmek üzere. Yanındakiler ise hep kadın, hiç erkek yok!" deyince mübarek hemen koşar...

İsa aleyhisselam, kör ve kötürüm bir kimse gördü. Şöyle dua ediyordu: "Ey nice zenginlere vermediği nimeti bana ikram eden Rabbim! Sana ağaçların yaprakları sayısınca şükürler olsun!.."

Abdullah Ayderûs, cömert, ikrâm sâhibi bir zat idi. Herkese durumuna göre muâmele eder ve herkesin seviyesine inerdi. Konuştuğu kimse onun en çok kendisini sevdiğine inanırdı...

Türk-İslâm târihinde meşhûr üç "Şems" vardır. Biz bugün, Üçüncü Mehmed Han ile birlikte Eğri Seferine katılan Şemseddîn Ahmed Sivâsî'den yani "Kara Şems"ten bahsetmek istiyoruz sizlere...

Abdullah ibn-i Mübarek, cephede, düşman askeriyle teke tek çarpışmaktadır. Mücadelede birbirine üstünlük sağlayamazlar. Namaz vakti geçmek üzere iken, Abdullah ibn-i Mübarek rakibine bir teklifte bulunur!

Batmanlı Hüseyin Ağa ağılında bir nur görüp, ona doğru ilerledi. Elini dokunduğunda, nurun hizmetçi kadının oğlu Hasan'ın başında parladığını fark etti! Hasan'a o günden sonra "Nurânî" dediler...