LGS üzerinden algı operasyonlarına eğitimcilerden cevap geldi

Liselere Geçis Sistemi (LGS) ve Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) sonuçları üzerinden yapılan algı operasyonları ve manipülasyonlara hakkında uzman eğitimciler bir bildiri yayınladı. Maarif Platformu’nun öncülüğünde 16 maddelik bildiri yayınlayan uzmanlar, öğrencilere karşı yapılan itibar suikastlarına ve Milli Eğitim Bakanlığı Maarif Modeli’ne yapılan saldırılara cevaplar verdi.
100’ün üzerinde akademisyen, eğitimci ve uzman isimle “Yeni Bir Ölçme ve Değerlendirme Vizyonu” adlı çalıştay ve sonuç raporuyla Türkiye’deki sınav sistemine dikkat çeken Maarif Platformu, LGS sonuçları üzerinden yapılan itibar suikastlarını değerlendirdi.
Eğitimciler LGS sorularının sızdırıldığı, belli öğrencilere torpil yapıldığı ithamıyla Milli Eğitim Bakanlığı’nı hedef alan linç kampanyasına cevap vererek çağrıda bulundu.
Yapılan çağrıda öğrencilere saldıranlara eğitim sisteminin ana problemlerine dikkat çekildi.
16 maddeden oluşan “LGS ve YKS Üzerinden İtibar Suikastı ve Yönlendirilen Algı Operasyonlarına Dair” başlıklı bildirinin giriş kısmında şunlar ifade edildi:
Son günlerde Liselere Geçis Sistemi (LGS) ve Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) üzerinden ortaya atılan bazı iddialar — açıkça yalanlanan ve belgelerle çürütülen örnekler olmasına rağmen — başarıyı, emeğiyle elde eden öğrencilerimizi, onların fedakâr ailelerini ve eğitim kurumlarımızı hedef alan organize bir linç kampanyasına dönüşmüştür.
Bu yaşananlar, basit bir yanlış anlaşılma ya da bireysel bir hata değil; kökü ideolojik ön kabullere dayanan, bilinçli bir itibar suikastı ile karşı karşıya olduğumuzu göstermektedir.
Eğer bu çevreler gerçekten samimi olsaydı, yıllardır eğitim sistemini zayıflatan temel sorunları gündeme getirir, şu soruları tartışmaya açarlardı:
- Neden eğitim yalnızca sınavlara indirgeniyor?
- Türkiye nasıl bir “sınavlar ülkesi”ne dönüştü?
- Müfredat ve öğretmen emeği neden test ekonomisinin çıkarlarına kurban edildi?
- Okullar nasıl asli işlevini yitirip sınav merkezine dönüştü?
Bu soruları dile getirmelerini beklemiyoruz; çünkü yangını çıkaranlardan şimdi itfaiyecilik yapmalarını istemek, hem akla hem vicdana terstir. Materyalist zihniyet, yanlış tarih anlatısı, zorunlu eğitim dayatması, müfredat tekeli ve merkezi sınav sistemi gibi eğitimdeki sömürü araçlarının arkasındaki kurucular ve koruyucular, hâlâ bu düzenin görünmez muhafızlarıdır. Kimileri bu yapının doğrudan mimarı, kimileri ise değişim tekliflerine gösterdikleri dirençle onun bekçiliğini üstlenmiştir. Dolayısıyla, memleketin hayrına yönelik önerilere bu çevrelerden çözüm odaklı bir yaklaşım beklemek, çöl ortasında serapla susuzluk gidermeye çalışmak gibidir.
Nitekim “zorunlu eğitimle” ilgili, raporumuzun ortaya koyduğu eleştirel tespitler, bazıları için neredeyse bir tür dokunulmazlık alanına yönelmiş bir “saldırı” gibi algılandı. Biz de bu vesileyle, söz konusu refleksleri dikkate alarak yeni bir değerlendirme metni daha kaleme aldık. Bu yeni rapor, yalnızca bir cevap değil; aynı zamanda meselenin felsefi, pedagojik ve sosyolojik boyutlarını derinlemesine ele alan ve zorunlu eğitime bir an önce çözüm bulunması gerektiğine dair güçlü bir çağrıdır.
“Yeni Bir Ölçme ve Değerlendirme Vizyonu” Çalıştayı, alanında uzman 100’den fazla eğitimcinin katkısıyla bir ayı aşkın süre boyunca kolektif akılla şekillendirilmiştir. Bu yoğun emeğin ürünü olan rapor, ölçme ve değerlendirme sistemine dair yerli, gerçekçi ve bütüncül çözüm arayışında olanlar için kıymetli bir yol haritası sunmaktadır.
Raporumuzda açıkça ifade edildiği gibi, eğitim sistemine mana, yön ve şahsiyet kazandırılamadığı sürece elimizde kalan tek şey; çocuklarımızı bir yarış pistine sokan, ruhu örselenmiş mekanik bir sınav düzeni olacaktır.
Yine raporda bir çok defa dikkat çekildiği gibi, eğitimi, testlerden ve sınavlardan ibaret hâle getiren ve gölge-paralel müfredat doğuran mevcut merkezi sınav sistemine dayalı yapı acilen ıslah edilmelidir. Aksi takdirde kötü niyetli insanların elinde krizlere vesile olmaya devam edecektir.
LGS ve YKS gibi merkezi sınavların alternatifi ve çeşitlendirilmiş olmaması ve tek merkezden hazırlanması yapılan reformalarla dinamizm kazanmış eğitim sisteminin eksik kalan tarafıdır. Artık bu milletin çocukları tek bir sınavla değil süreç ve durum temelli olacak şekilde çok boyutlu bir ölçme değerlendirme yaklaşımıyla yetiştirilmelidir. Bu yaklaşımı temel alan eğitim kurumlarındaki iklim çocuk ve gençlerimiz hayata hazırlanmalıdırlar. Gerçek hedef, sınava hazır bir genç yetiştirmek değil hayata hazır bir insan yetiştirmektir.
LGS TARTIŞMALARI ÜZERİNDEN BAŞARIYA SALDIRI: İDEOLOJİK BİR MANİPÜLASYON
LGS sınavı üzerinden birçok bilgi kirliliği ve dezenformasyon içinde yürütülen tartışmaları hayretle izlemekteyiz. Bu saldırıların temelinde, artık başarısı görünür hâle gelen İmam Hatip Okullarının başarısının hazmedilememesi yatmaktadır. Özellikle Proje İmam Hatip Okullarının ortaokuldan liseye uzanan yapıları, üniversite kampüsü kalitesindeki fiziki imkânları, donanımlı öğretmen kadroları ve nitelikli öğrenci profili güçlü bir sinerjinin ortaya çıkmasına vesile olmuştur.
MAARİF MODELİ: TEKNİK DEĞİL ZİHİNSEL BİR DEVRİM
Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Yusuf Tekin şahsında somutlaşan yoğun medya ve sosyal medya saldırıları, yüzeyde bireysel hedeflemeler gibi görünse de arka planda daha derin bir reform karşıtlığının ve zihinsel bir vesayet direncinin işaretlerini barındırmaktadır. Eleştirilerden öte, açık bir linç kampanyasına dönüşen bu süreç, aslında Türkiye’nin maarif alanında yerli ve milli bir dönüşüm yoluna girmesini hazmedemeyen çevrelerin topyekûn bir karşı hamlesi olarak da okunabilir. Buna şaşırdık mı? Hayır. Zira bu ülkenin insanının özgün başarısına düşmanca muhalefet eden gedikli bir zümrenin, formatlı muhalif bir zihniyetin varlığı bilinmektedir.
Uygulamaya konulan “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli”, salt teknik bir müfredat güncellemesi değil, bir zihniyet değişiminin, bir medeniyet perspektifinin, bir kültür ve kimlik inşasının başlangıcıdır. Bu model, yıllardır eğitim sistemine dışarıdan empoze edilen; köklerinden koparılmış, evrensellik kisvesi altında dayatılan yabancılaşmış müfredat anlayışına karşı yerli bir alternatif geliştirme iddiasını taşımaktadır.
Tam da burada, yapılan sistemli ve yoğun saldırıların asıl nedeninin, modelin teknik içeriğinden ziyade, temsil ettiği zihinsel dönüşüm olduğunu belirtmek gerekir.
SAYIN BAKAN'I LGS ÜZERİNDEN ELEŞTİRENLERE AÇIK ÇAĞRIDA BULUNUYORUZ:
Bu ülkenin çocuklarının geleceği tek bir sınava endekslenemez. Merkezi sınav sistemleri, artık ne pedagojik açıdan savunulabilir ne de toplumsal ve ahlaki bakımdan sürdürülebilir durumdadır. Bu yapay ve acımasız rekabet ortamı, hem çocuklarımızın ruh sağlığını zedelemekte hem de eğitimin gerçek niteliğini gölgelemektedir.
Sayın Bakan’ı yalnızca LGS sınavı üzerinden eleştirenlere bir çağrımız var:
Eğer gerçekten samimiyseniz, eğitimin asıl sorunlarını gündeme getirin. Gelin, eğitim sistemimizi adaletli, güvenilir, yerli ve insani değerlere dayalı bir ölçme-değerlendirme anlayışıyla yeniden inşa etmek için birlikte çalışalım.
Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’yle bütünlük içinde tasarlanmış, çağın ihtiyaçlarına cevap verecek yeni bir sınav sistemini birlikte kuralım.
Ama çağrımız bundan daha derin ve köklüdür: Başarı anlayışımızı yeniden düşünmek, hatta kökten dönüştürmek zorundayız. Çünkü eğitimde gerçekten mesafe almak istiyorsak, öncelikle mevcut başarı ölçülerinin dar ve sığ kalıplarından çıkmamız gerekiyor.
Bugün başarı denildiğinde; fazilet değil menfaat, hak ve adalet değil rekabet ve güç, tevazu değil kibir ve gösteriş anlaşılıyor. Bu anlayış, insanı insan yapan değerleri zayıflatıyor, bireyi sadece kendi çıkarına odaklayan bir bencillik düzeni oluşturuyor. Oysa gerçek maarifin hedefi; güzel ahlak, sağlam karakter, topluma fayda ve yüksek bir ruh terbiyesidir. Bu iklimde, maarifin özü zayıflamaktadır.
Bugün “nitelik” yalnızca diploma, makam, unvan ve kazançla ölçülüyor. Oysa bizim medeniyetimizde gerçek başarı; tevazu, hizmet bilinci, adalet, edep, hayâ, merhamet ve hakikate bağlılıkta aranır.
Sınav odaklı bu yapay başarı düzeni, eğitimi bir eleme-sıralama aracına dönüştürüyor; hayatı bir yarış pistine, okulu ise sadece sınava hazırlık merkezine çeviriyor. Bu anlayış, maarif değil; mekanik bir seçme sistemidir.
Gelin, insanı sadece “başarıyla ölçülen” değil; “olgunlaşan, ahlakla bütünleşen, güzelliği kuşanan ve hayra hizmet eden” bir varlık olarak gören köklü bir maarif anlayışını birlikte inşa edelim.
Ancak bu dönüşümün ilk adımı, öğretmenle başlamalıdır. Çünkü gerçek dönüşüm, öğretmeni yeniden yetiştirmekle mümkündür. Geçmişimizin âlim ve ârif insan yetiştiren köklü birikiminden ilhamla, evvela öğretmeni yetiştirecek bir sistemi birlikte kuralım.
Ve artık vakit kaybetmeden; sadece bilgi yığınlarını ölçen değil, ilim ve irfanı, şahsiyet ve hikmeti esas alan yeni bir ölçme-değerlendirme sistemine geçelim.