Kartalkaya'da facia otelde çocuklarını kaybeden anne ve babalar konuştu: "Yanlarında kendime de mezar aldım"

78 kişinin hayatını kaybettiği Grand Kartal Otel yangınına ilişkin dava 6’ncı gününde müşteki beyanlarıyla sürüyor. Müşteki sıfatıyla beyan veren acılı anne ve babalardan yürek bukan sözler geldi. Yangında hayatını kaybeden Doruk (13) ile Nehir'in (15) annesi olan Duygu Can, "Çocuklarımın yanında kendime de mezar aldım" derken, oğlu gelini ve 2 torununu kaybeden Sıdıka Ersin Doğan, "Ölmekten değil, ölmemekten korkuyorum. Çok yalnız kaldım. Bu acıyı hissedin." dedi.
Grand Kartal Otel yangınına ilişkin aralarında otelin sahibi ve belediye yetkililerinin de bulunduğu 19'u tutuklu 32 sanığın yargılandığı dava, 6. gününde müşteki beyanlarıyla devam ediyor. Mahkemede acılı anne ve babaların sözleri yürekleri burktu.
"ÇOCUKLARIMIN ADINI DUYUNCA BEYNİM KARINCALANIYOR"
Yangında oğlu Yılmaz Sarıtaş (51) ile torunları Doruk (13) ve Nehir'i (15) kaybeden Gülizar Sarıtaş ile Ali Sarıtaş, müşteki olarak beyanda bulundu. Doruk ve Nehir’in annesi Duygu Can ise, verdiği beyanla salonda bulunanları duygulandırdı.
Suçluların en ağır cezayı almasını istediğini söyleyen Gülizar Sarıtaş, "Yakınlarımın hayallerini yıktılar, çocuklarımın adını duyunca beynim karıncalanıyor. Vicdansızlar, katiller. Hepsinden şikayetçiyim, en ağır ceza hangisiyse çarptırılmasını istiyorum. Sabah kalkıyorum resimlerle konuşuyorum" dedi.
"YANLARINDA MEZAR ALDIM"
Çocuklarının mezarının yanında kendisi için mezar yeri aldığını söyleyen müşteki Duygu Can, "Ben bir anneyim, aynı zamanda öğretmenim. Edep kelimesi ahlaktan gelir. Buradaki sanıkların hepsi en az lise mezunu, edepten sınıfta kalmışlar. Hayatım, umudum ve inancım kayboldu. 04.35'te bana bir ses kaydı bırakmış umudu tükendiğine dair, ‘Anne seni çok seviyorum’ diyor. Bunlardan bir kişi elindeki kurtarın, tahliye edin, boşaltın demiyor. Tercih etmediler ama benim oğlum büyüdü ve vedalaştı. Bugün ne söylesek eksik, ne ceza verirsek vereyim yarım ama yine de susmuyorum, başka çocuklar ölmesin, başka aileler üzülmesin. Ben çocuklarımın mezarına çiçek bırakırken yanlarında kendime de mezar aldım beni çeksin diye. Bu bir ihmaller zinciri. Bu salon onların masumiyetini çekmek zorunda. Nehir, hukuk okumak istiyordu, savcı olacaktı. Ben herkesten şikayetçiyim. O gece yaşananlar görev kusuru değil, insanlık kusuru" şeklinde konuştu.
ÖLMEKTEN DEĞİL ÖLEMEMEKTEN KORKUYORUM
Yangında oğulları Mert, gelinleri Duygu ve torunları 9 yaşındaki Doğa ile 7 yaşındaki Mavi'yi kaybeden Uğurtan ve eşi Sıdıka Ersin Doğan, acı çektiğini söyledi.
Doğan, oğlunun başarılı, sevgi dolu, değerli bir genç olduğunu anlatarak, "20 Ocak Pazartesi günü saat 12.00'de 'Grand Kartal Otel'e vardık. Şimdi kar pistine inecek çocuklar.' en son konuşmamız o oldu. Akşam mesajlaştık, yattılar uykuya ve son uykuları oldu. Son haberleşmemiz o oldu." diye konuştu.
Yangından önceki hafta sonu torunlarının kendilerinde kaldığını dile getiren Doğan, şöyle devam etti:
"Onların pijamalarını yıkamıyorum, kokluyorum. Evlerine gidiyorum, hepsinin yastıklarını kokluyorum. Onlarla iletişimim artık kokuyla. En son yangında üstlerinden çıkan malzemeleri getirdiler. Bir de onları kokluyorum. İs kokusuna adeta bağımlı oldum. O koku geçecek diye korkuyorum. Emine hanım, (şirketin yönetim kurulu üyesi tutuklu sanık Emine Murtezaoğlu Ergül) 'Torunlarıma bakıyorum.' dediniz. Benim torunlarım yok, gittiler, toprağın altındalar."
Eşinden başka kimsesinin olmadığını belirten Doğan, "Ölmekten değil, ölmemekten korkuyorum. Çok yalnız kaldım. Bu acıyı hissedin." dedi.
ADİL BİR KARAR ÇIKACAĞINA İNANIYORUM
Yangında hayatını kaybeden Yiğit Gençbay'ın babası Danıştay 9. Daire Başkanı Abdurrahman Gençbay, yangına ilişkin davayla ilgili, "Mahkemenin yargılama usulünü de süreci de çok adil, tarafsız ve yansız buldum. Buradan çok adil kararın çıkacağına inanıyorum." dedi.
Duruşma çıkışında AA muhabirine açıklama yapan Gençbay, otel sahiplerinin, kendi yakınlarını ve "ayrıcalıklı misafirleri"ni çıkartırken "kaos olur" endişesiyle hiçbir kapıyı çalmadığı gibi sesli uyarılar ve alarmları çalmayarak oradaki insanları kaderlerine terk ettikleri bilgisinin bilirkişi raporunda yer aldığını aktardı.
Duruşmadaki beyanında ilgili bakanlıkların yanı sıra valilerin olaydaki sorumluluğu ile ilgili konuştuğunu anlatan Gençbay, "Bu otel 70'li yıllarda adeta 'kibrit kutusuna' benzer şekilde yapılmış. İlk yapıldığı andan itibaren otelin bir tarafına itfaiye aracı giremiyor. Buna rağmen bu otele birden fazla kez yangına uygunluk raporu verilmiş. İnşaat ruhsatları verilmiş, yapı kullanma izinleri verilmiş, tahsisler yapılmış. Yetmemiş bu otelin 2018 ya da 2019 yılında 49 yıllığına tahsisi uzatılmış. Yani bir tabut, bir kibrit kutusunun kalmasına müsaade edilmiş ve bu tahsis uzatılmış. O zamanlarda bu müdahale edilip engellenmeye çalışılmış olsaydı, bu hukuka aykırılıklar görülseydi, bugün biz bu acıyı yaşamayacaktık." ifadelerini kullandı.
"BİR POŞETE KOYMUŞLAR, KEFEN BİLE NASİP OLMADI"
Yangında hayatını kaybeden Süleyman, eşi Seden Nurgül ve çocukları Ela ile Buse Dayı'nın yakını müşteki Ayşe Ekici ise, "Dört evladımı kaybettim. Benim çocuklarım 3 günlüğüne gittiler. Bir gün kaldılar, ikinci gün yandılar, üçüncü gün geleceklerdi. Ertesi gün 20 saat çocuklarımızı bulamadık. Biz babasıyla giderken oğlum aradı, ‘Anne biz ablamı Ankara’da bulduk’ dedi. DNA istediler, bir poşete koymuşlar, kefen bile nasip olmadı, çocuklarımı tabutla gömdüler. Biz ağlayarak yatıp ağlayarak kalkıyoruz. Ben evden çıkmıyorum 6 aydır, bunlar keyif yapmışlar. Böyle insanlık olmaz. Sonuna kadar davacıyım" şeklinde konuştu.