Mahmud İncirfagnevî büyük âlim ve velî, Nasihati herkese olurdu faideli. Bir gün bir kimse geldi, bu zâtın huzuruna, Dedi ki; (Bir nasihat buyurun lütfen bana.) Buyurdu ki; (Kardeşim, tavsiyem şu ki sana, Merhameti elinden bırakma her insana. Günahlardan uzak dur, kork ve titre Rabbinden, Dünya muhabbetini, çıkarıp at kalbinden. Eğer İslâmiyete, uymaz ise işlerin, Yarın mahşer gününde, geçmez hiç mazeretin. Kurtulmak istiyorsan, Cehennemden, ateşten, Uzak dur büyük küçük, günah olan her işten. Nitekim bir müslüman, bilmek isterse eğer, Rabbimiz kendisine, ne kadar verir değer? Baksın hergün yaptığı, iş ve amellerine, Ne kadar değer verir, o, Rabbinin emrine? Öyleyse âhirette, iyilik bekliyorsan, Bu dünyada herkese, yap iyilik ve ihsan. Rabbinden bekliyorsan, nasıl bir muâmele, Onun mahlûklarına, sen dahi davran öyle.) Bir gün de huzuruna, gelmişti bâzı zevât, Onlara "Farz" hakkında, şöyle etti nasihat: (Allah''ın sevgisine, insanı kavuşturan, Farzlar ve nafileler, vardır ki dinde şu an, Çok büyüktür bilhassa, Farz''ın ehemmiyeti, Hiç kalır farz yanında, nafilenin kıymeti. Bir farz, vakti içinde, yapılırsa ihlâsla, "Bin sene" nafileden, sevaptır daha fazla. İster namaz ve oruç, isterse zikir, fikir, Herhangi bir nafile, olsa da yine birdir. Eğer farzlar yapılır, haramdan kaçılırsa, Ve bütün mekruhlardan, tamam sakınılırsa. O zaman nafileyi, yapmak da güzel olur, Eğer böyle olmazsa, hiçbir kıymeti yoktur. Meselâ bir müslüman, yarım gümüş alarak, Bir müslüman fakire, verse "Zekât" olarak, Dağlar kadar altını, nafile niyetiyle, Dağıtmaktan kat be kat, iyidir hattâ bile. Çünkü zekât, islâmın, farzlarından biridir, Yâni Hak teâlânın, bize mühim emridir. Nafile sadaka ve, hayratın çoğu ise, Çok defa riyâ olup, tatlı, hoş gelir nefse. Amellerin doğru ve, düzgün olması için, Emir ve yasakları, öğrenmek lazım ilkin. Meselâ namaz, oruç, hac, zekât, nikah, talâk, Bütün bu bilgileri, öğrenmeli muhakkak. Bunlar bilinmedikçe, ameller doğru olmaz, Yanlış yapılınca da, hiç sevap kazanılmaz.)

