O "Gizli el" benim!

Mesut Yılmaz, "son zamanlarda AB'ye girmemize engel olmaya çalışan bir gizli el var!" demiş... İtiraf edeyim; o "gizli el" benim... daha doğrusu Türkiye'yi yangından mal kaçırır gibi, Avrupa Birliği'nin "furgonuna" takmak isteyen "gaflet ve ihanet" cephesine karşı, oluşmakta olan "Kuvayi Milliye" cephesi... "Avrupacılığın" etkili sivil toplum örgütü TESEV'in (Türkiye Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Vakfı) kamuoyu araştırması bulguları açıklandı. Bu araştırmayı yönetenlerin dürüstlüğünden kuşku yok. Ama baz olarak hangi kesimleri nasıl araştırmalarına esas olarak kullanmış oldukları önemli. Sonuç TESEV açıklamasından sonra bazılarının sandıkları, umdukları ve göstermeye çalıştıkları gibi, "medya başlıklarında yansıtıldığı gibi, "İdam kalksın AB'ye girilsin" şeklinde tek düze değil. Bulguların ayrıntılarını dikkatle incelemek, irdelemek gerek! İlkede tereddüt yok Özellikle Türkiye halkının %64'ünün AB'ye girmeyi destekledikleri bulgusu üzerinde durmak gerekir. Bir defa bu %64 içinde ben ve bizler de varız; çünkü ilke olarak AB'ye girmeye taraftarız. Ama neden ve nasıl? Püf noktası ve "Avrupacıların" yutturması bu noktada. Aynı araştırmaya göre halkın %76'sı AB'yi bilmiyor. Bu konuda, körlerin filin hortumu konusundaki bulguları gibi rivayetler muhtelif. Herkes başka bir şey umuyor ve bekliyor. AB'ye girmekle. Ülkeye ve ceplere paraların akacağını, serbest dolaşımın hemen mümkün olacağını sanıyorlar. Kısacası AB'ye girersek nelerin "götürülebileceği" konusunda halkta tam bir bilgi ve vuzuh yok.. Kürtçe anadilde eğitim ve yayına karşı çıkanların oranının %58 olması da halkın sağduyusunu gösteren olumlu bir işaret... İdam cezası konusundaki yorumlu yani anca "müebbet hapis cezası kabul edilip af çıkmayacağı kesinleşirse." İdam cezasının kaldırılmasına taraftar olanların oranı %62.. Müebbet cezasının gerçekten müebbet olacağına ve asla af çıkmayacağına kim hangi siyasetçi, hangi devlet adamı, geçmiş tecrübelere göre, garanti edebilir ve bu garantiye kim inanır. Yarın, gene AB'nin baskısı ve liboşların gayretleriyle "ülke çıkarları böyle gerektiriyor" diye bu hükümlerin de kaldırılmayacağını ve binlerce insanın katili APO'nun salıverilmeyeceğini kim taahhüt edebilir! Değişmez değişiyor! Burada bir saptama yapayım AVRUPACI bir köşe yazarı arkadaşıma, "değiştirilemez" denilenlerin, hatta Anayasanın "değiştirilmez" hükümlerinin bile değiştirileceğini söyledim ve Başbakan Ecevit'in APO idama mahkum edildikten sonra dosyasını tasdik için, TBMM'ye göndermeyip rafa kaldırırken açık seçik verdiği vaadi yani APO'nun artık hücresinde "asla konuşturulmayacağı" vaadinin nasıl kadük olduğunu ve APO'nun şimdi KADEK lideri olarak cayır cayır konuştuğunu hatırlattım, ve de Kürtçe anadilde eğitim ve yayın konusunda Anayasamızın "Türkçenin resmi tek dili" olduğu hususundaki "değişmez" hükmünün de, Kürtçe anadilde eğitim ve yayın kabul edilirse kadük olacağını söyledim. Meğer bu konularda ahkam kesen yazarımız, bu hükmün "değişmez" olduğunu bilmiyormuş; aç Anayasayı oku... dedim, derin bir sessizlik! TESEV bu araştırmayı yaparken, keşke "APO'nun hemen idamına taraftar mısınız?" diye de sormalı idi? Acaba bu çok ayrıntılı araştırmada bu soru niçin sorulmamıştır? Velhasıl Türkiye'nin, ilke olarak herkesin taraftar olduğu AB üyeliği, ayrıntılara inilince, şaibeli oluyor ve tam olarak yapılmayan kamuoyu araştırmaları zihinleri karıştırıyor. Ama Türk milleti sağduyu sahibidir. SPOR NOTU: Bine yakın şehidimizin yattığı Kore'de, etnik akrabamız Korelileri 3-2 yendik ve futbolda dünya üçüncüsü olduk. Bütün sporcularımızı, özellikle Rüştü'yü, İlhan Mansız'ı, Hakan Şükür'ü ve Şenol Güneş'i candan tebrik ederim. Geçen yazımda bazı yazarların Hakan Şükür'e büyük haksızlık yaptıklarını söylemiştim. Hakan son maçta ilk 10 saniye içinde ilk golümüzü atarak sonra da İlhan'ın 2. golü atmasına yardım ederek kendisini kanıtladı. Bakalım o yazarlarımız şimdi ne buyuracaklar! .