Amasra’da meydana gelen ve 41 can kaybına yol açan maden kazası toplumu yasa boğdu... Haber televizyonları saatler boyunca canlı olarak sel olup akan acıları yansıttı.
Kaza münasebetiyle birçok siyasi de Amasra’ya gitti; ailelerin üzüntüsünü paylaşmaya çalıştı. Kaza hakkında görüşlerini ve tespitlerini açıkladı. İktidar kanadı ilk gün üç bakanıyla, ikinci gün, ilâveten, Cumhurbaşkanı ile kaza yerindeydi. Cumhurbaşkanı idari ve adli soruşturma açıldığını ve varsa sorumluların bu soruşturma sonuçlarına göre cezalandırılacağını söyledi. Muhalefet ise sorumluluğu tamamen iktidara yıktı ve ölümlerin iktidar yüzünden vuku bulduğuna dair mesajlar verdi. Radikal sol bir parti olan EMEP’in lideri ile Kemalist CHP’nin lideri Kılıçdaroğlu kazadan sadece iktidarı sorumlu tutmakta birleşti...
Özellikle patlama yaşanan maden kamu işletmesi olduğu için iktidarın sorumlulukları olduğu inkâr edilemez. Açılan soruşturmalar iktidarın bu sorumluluk zincirinin neresinde ve nasıl bulunduğunu ortaya çıkaracaktır. Büyük bir ihtimâlle asıl sorumluluğun maden içerisinde bilfiil görev yapan şahıslara ait olduğu anlaşılacaktır. İktidarın sorumluğu ise madenlerin modernleşmesi ve kazaları azaltacak şekilde yenilenmesi için gerekli ve yeterli kaynakları temin etmemesiyle sınırlı kalacaktır. Başka bir deyişle iktidarın sorumluluğu dolaylı olacaktır. Netice itibarıyla iktidar da kazaların olmasını ve insanların ölmesini istemez. Hatta kazaların olmamasında iktidarın muhalefetten çok daha hassas olacağı ve bu tür olayların vuku bulmasını engellemek için elinden geleni yapacağı söylenebilir. Çünkü kazalar ister istemez iktidarları yıpratır, özellikle sorumsuz muhalefete ise iktidarı eleştirmek için yeni araçlar sağlar.
Ancak, iktidarın belli bir sorumluluğunun olması, ne yapılırsa yapılsın, özellikle kısa vadede, yani üç beş yıl içinde, bir daha bu tür kazaların olmayacağı anlamına gelmez. Kazalar, kaza kayıtlarının gösterdiği üzere, farklı iktidarlar zamanında da gerçekleşebilir. Başka bir deyişle bugünün muhalefeti yarının iktidarı olsa dahi muhtemelen yine kazalar ortaya çıkacaktır; çünkü kazaları önlemek veya tamamen bitirmek lafla değil güvenlik için ilave kaynaklar ayırmakla mümkündür. Bu ise ülkenin ekonomik gelişmişlik seviyesi ile doğrudan bağlantılıdır…
Maden kazaları maalesef tarihî ve insani bir gerçek. Tarih boyunca kömür madenciliği yapılan hemen hemen her ülkede çeşitli çaplarda maden kazaları meydana gelmiş. Kazaların azalması zenginleşen toplumlarda vuku bulmuş; çünkü kazaların önlenmesi için gereken teknik bilgiye ve teknolojik cihazlara bu ülkeler sahip olabilmiş. Bugün kömür madenlerini büyük ölçüde kapatmış olan Almanya’da ve ABD gibi ülkelerde bu tür kazalar hemen hemen yok gibidir. Buna karşılık Latin Amerika ve Çin gibi henüz ekonomik bakımdan yeterince gelişmemiş yerlerde çok sayıda maden kazası olmakta ve her yıl yüzlerce insan hayatını kaybetmekte. Kazaların teknoloji ve insan kaynaklı sebepleri var. İnsan kaynaklı hataları sıfırlamak ve kazaların insanlara zarar vermesini önlemek kömür madenciliğinin kritik yerlerinde robotların çalıştırılmasına bağlı…
Türkiye elbette bu tür kazaları mümkün mertebe azaltmak zorunda. Bunun için elinden gelen her şeyi yapmalı. Güvenlik için hem daha çok kaynak ayırmaya hem de en ileri teknolojiyi madenlere taşımaya çalışmalı. Ancak, bunun da ülkenin genel zenginleşmesine bağlı olduğu hatırdan çıkarılmamalı. Başka bir deyişle çok laf etmek kazaları önlemeye veya azaltmaya yetmez… Muhalefetteki siyasilere de hatırlatmak isterim ki ileri geri konuşmaları, öfkeyle iktidarı suçlamaları ileride kendilerinin de aynı şekilde suçlanması için bir zemin teşkil edecektir.
Kazada hayattan kopanlara Allah’tan rahmet ailelerine ve yakınlarına sabırlar dilerim.