Üç kalem pirzola bir porsiyon vicdan

Sesli Dinle
A -
A +
Habertürk'te bir sokak röportajı yayınlandı. Muhabir, et fiyatları haberi yaparken kasapta bir çocuğa mikrofon uzattı.
 
Çocuk "Annem karne hediyesi olarak et aldı" dedi. O anın videosu sosyal medyada yayıldı.
 
Muhalifler, beş kelimelik masumane cümlenin üzerinde tepindikçe tepindi. İfadeyi iki gazete manşetine taşıdı. Masum yavrucak yüzü açık verilerek ifşa edildi.
 
Sözleri acıtıcı mıydı? Hem de çok! Bir gösterge miydi? Hem de fazlasıyla! Ama fotoğrafı tam anlatmaya kâfi değil.
 
Türkiye'ye çok şaşırıyorum...
 
Annesinin "üç kalem pirzola"yı ödül aldığı bu çocuk da bir ülke gerçeği; 19 bin liralık restoran adisyonlarını sosyal medya hesabından paylaşan görgüsüzler de...
 
Lokantalar, alışveriş merkezleri dolu. Uçaklar ful. Mağazaların kasalarının önünde kuyruk var. Lüks tüketim almış başını gidiyor. Aşırı talep yüzünden bayilerde sıfır otomobil bulunmuyor. 4 gecesi 100 bin lira otellerde yer yok. On-yirmi milyonluk konutlar kapış kapış. Kadıköy'de bir daireye biçilen parayla İngiltere'de şato alınabiliyor. İstanbul'da 800 bin liraya koltuk takımı satıldığı haberleri yapılıyor. Estetik ameliyatlarda tarihin en yüksek seviyesine ulaşıldığı belirtiliyor.
 
Türkiye, görülmemiş bir zenginlikle geçmişte bin mislisine şahit olduğu 'pahalılık altında ezilen vatandaş' görüntülerini aynı anda yaşıyor.
 
Enteresanı, siyasal tercihlerinden dolayı fakirlere kızanların da bu ülkenin en güzel yerlerinde yaşayıp nimetlerinden sonuna kadar istifade edenlerin de aynı insanlar olması...

Yumurta bile...

Ali Babacan'ın millî savunma şirketi Baykar'ı hedef alan sözleri siyasetin ve medyanın bir numaralı gündemi oldu.
 
Fatih Altaylı, "Baykar’ın kuruluş tarihi 1984. ANKA'nın imalatçısı TUSAŞ’ın kuruluş tarihi 1973. Bu çalışmaların AK Parti döneminde olgun meyveler vermeye başlamış olması ne bu firmaların suçu ne de AK Parti’nin başarısı. Bir sürecin sonucu sadece. İktidarın bunları kendi varlığına bağlaması ise siyasi bir hamle" diye yazdı.
 
Ne kadar insafsız bir yorum! Sanayi Bakanı Mustafa Varank, cevabını verir diye bekledim ama sanırım umursamadı.
 
Civciv almak için bir yumurtayı folluğa atmak yetmez! Gerekli ısı ve nem ortamını sağlamak ve sürekliliğini muhafaza etmek lazım gelir. Embriyoya oksijen imkânı sunmak hatta yumurtayı arada döndürmek gerekir. Yumurta çatlamak için zamanını bekler. Ama ortamı sunulmazsa başında sittin sene gözle o civciv çıkmaz. AK Parti işte o şartları sundu. Hem yumurtayı sürüngenlerden korudu hem yeni yumurtalar attı folluğa.

Seçime gebe seçim

Altılı Masa'nın akıl hocası Anayasa profesörü İbrahim Kaboğlu'nun Cumhuriyet'te bir röportajı yayınlandı.
 
Kaboğlu, Millet İttifakı kazanırsa, üç senaryonun olduğunu söylüyor.
 
Bir: Muhalefet 400 ve fazlası milletvekili alırsa anayasa hemen değişir ve parlamenter sisteme dönülür.
 
İki: Altılı Masa, en az 360 milletvekili alırsa iş referanduma gider.
 
Üç: 301 ve yukarısı olursa müzakere yolu açılır.
 
Seçimi ezkaza muhalefet kazanırsa, Türkiye yeni bir seçime gebe kalır. Bu tariften onu anladım.

Kafesteki bülbül

Bir süredir, dijital platformlara giden filmler konuşuluyor. En son Ata Demirer'in "Bursa Bülbülü" Disney+'ta yayınlandı. Akabinde "salon" tartışması yeniden baş gösterdi. "Gişe kaygısıyla sinema bitiyor" haberleri yayınlandı.Kimi film sahiplerinin kendilerine güvenmedikleri kimi de peşin paraya tav oldukları eleştirisinde bulundu. Pandemide salon sahipleriyle yapımcılar arasında "mısır patlağı" krizi yaşanmış, hükûmet eser sahipleri lehine kanun çıkarmıştı. Demek ki mesele kanuni düzenleme de değilmiş, tamamen "duygusalmış". Gidip yine küresel ağa takılıp yem oldular. Hoş, salonda gösterildiğinde farklı mıydı, değildi. Orada da farklı bir kartelcilik var. Ama filmin hakları yapımcıların elindeydi...
Üç kalem pirzola bir porsiyon vicdan
Bursa Bülbülü'ne gelince... Orta ne güçlü bir hikâye var ne sahne... Filmden geriye hafızada müziğinin dışında bir şey kalmıyor. Tek orijinal yanı müzikleri.

Tarif

Soner Yalçın, popülizmden şikâyet ettiği "Kimi destekliyorum" başlıklı yazısını "Ekonomik bağımsızlığı hedefleyen, millî serveti artıran, refah sağlayıcı programlara oy veriniz" diye bitirdi.
 
Sözcü okuru kendisini dinler mi bilemem ama Yalçın'ın tarifine Rifkin'i danışman yapan CHP değil AK Parti uyuyor.Erdoğan, ekonomik bağımsızlık savaşı veriyor, millî serveti artırmak için denizleri bile didik didik ediyor... Sırf Karadeniz'de 56 gemi millî gaz için çalışıyor.

Paşa'ya ayıp olmasın

Seçim tarihi artık belli oldu. Demokrat Parti'nin "tek adam" rejimini tarihe gömdüğü 1950 seçimlerinin yıl dönümünde 14 Mayıs'ta sandık başına gideceğiz. Muhalif medya zor durumda. Demokrat Parti'nin "Yeter söz milletindir" sloganına sarılsalar "İnönü zamanında sözün millette olmadığını" ikrar edecekler... Söylemeseler tarihin anlamı kalmayacak!..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.