15 Temmuz gecesi sınır tanımaksızın meydanlarda kıyama kalkan ve darbe girişimini yerle bir eden kitlelerin 27 Mayıs gecesi başlayıp Adnan Menderes’in mağdur ve mazlum olarak idamı ile biten sürece neden müdahale etmediği merak ve tartışma konusu.
Kitlelerin 27 Mayıs darbesi karşısında sessiz ve teslimiyetçi duruşu özellikle darbeci aydınlar tarafından günümüze kadar milletin varlığını sadece sandık başında ifade edebilen "koyun sürüsü" diye etiketlenmesine fırsat vermişti. Oysa gerçek farklıdır ve o gün kitlelerin demokrasiye, seçtiği insanlara sadakati, moral değerlere bağlılığı bugünkünden arkada değildir. Ancak millî kıyam için özellikle haberleşme şartları ihtilalciler lehineydi.
Önceki gün “Denge Araştırma Şirketi"nin kamuoyu ile paylaşılan 15 Temmuz Darbe Girişimi ile ilgili anketi bu konuya da açıklık getiriyor: “Darbe girişimini nereden öğrendiniz?”
Bu soruyu önce 27 Mayıs darbesinde Menderes’e en yakın olanlara soralım:
“26 Mayıs 1960, Başbakan Adnan Menderes, Maliye Bakanı Hasan Polatkan, bazı bakan ve milletvekilleri büyük bir gövde gösterisi için Eskişehir’e geldiler.
Toplantılar, açılış törenleri ve ziyaretlerin ardından akşam fabrikada (Şeker) Ankara’dan gelenlerin, Parti teşkilatı ve Eskişehir devlet erkânının da katılacağı büyük bir ziyafet planlandı.
Akşamüzeri misafirleri fabrikada karşıladık. Bir süre sonra yemek salonuna gidildi, Menderes’e büyük ilgi vardı. Eskişehir asker hastanesinin başhekimi doktor binbaşı da davetliler arasındaydı. Doktor beyin ziyafetlerde biraz içtikten sonra kalkıp şeref misafirine hitaben nutuk çekme gibi bir alışkanlığı vardı.
O akşam da Menderes’i göklere çıkaran bir konuşma yaptıktan sonra elindeki gülü Başbakan’a takdim etti. Yemek sona erdiğinde Menderes ve yanındakiler yatak odalarına bizler de 100 metre ilerideki evlerimize gittik.
Gece saat 3-3.30 sularında Menderes ve bakanlara hizmet eden görevli telefon ederek 'Misafirler Ankara’dan gelen bir telefon üzerine arabayla fabrikadan ayrıldı…' dedi. Hemen hazırlanıp misafirlerin kaldığı ofis binasına gittiğimde, başta Eskişehir Hava Üs Komutanı olmak üzere birçok subay ve askeri karşımda buldum. Komutan 'askerî darbe' olduğunu bildirdi..." (Kaya Erdem-Demokrasinin ilk 50 yılı)
Aynı gece sabah 04.36’da tek haberleşme aracı olan Ankara Radyosu’ndan yapılan bir anonsla Türk milleti ihtilalle tanıştı. Aynı saatlerde Cumhurbaşkanı Celal Bayar Çankaya Köşkünde, Başbakan Adnan Menderes ise Kütahya’da Ankara yolunda gözaltına alınıyordu.
İhtilalcilerin işlediği cürümden evlerden toplamalar başlayınca millet haberdar oluyordu.
Aynı soru 15 Temmuz muhataplarına soruldu, cevap ise vatandaşın yüzde 72'si darbe girişimini televizyon ve radyodan, yüzde 12’si ise yine televizyon ve radyodan öğrenen eş, dost ve akrabadan öğreniyordu. Daha önemlisi aynı radyo ve televizyondan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kendisini meydanlara çıkarak darbeye karşı direnmeye davet eden çağrısına muhatap oluyordu.
Sonuç ise “öfkelendim, lanetledim ve sokağa çıktım…” oldu.
Şimdi; aynı çağrıyı Merhum Menderes’in o gece yaptığını düşünelim, acaba 15 Temmuz efsanesini inşa eden bu neslin babaları 27 Mayıs gecesi bağırlarında yıllarca taşıyacakları bu derin yaranın açılmasına sükût ederler miydi?