Kürt sorununda arabulucular mı, arabozucular mı?

A -
A +
Eğer bir yerde ciddi bir toplumsal sorun varsa,  diyalog her zaman siyasetin önünü açar; ama muhatap olarak doğru insanlar alındığında. Yanlış kişiler masaya oturursa, arabuluculuk değil arabozuculuk yapar. Geçmişten gelerek terör sorununun çözümünde hükümetler tek taraflı demokratikleşme çabalarını bırakıp sorunlu toplum kesimini temsil ettiğine inanılan kişileri de ortak yaparak meseleleri çözmeyi çok denedi. Ama bu kişilerin yanlış belirlenmesi ile tek taraflı egemenlik savunucuları arabuluculuk yapmadı, çözümü değil sorunu büyüttü.
“Terör sona ersin istiyorsanız onları (örgütü) tanıyın, onlarla konuşun” diyerek İmralı ve Kandil'i adres gösterenler “halkla konuşun” demeyi akıl edemediler mi? Bilerek, hinliklerinden halkı çözümün dışında tuttular. Kendilerini devletle eşitleyip itibar aradılar. Bütün hevesleri bölgede bir halk ayaklanması gerçekleştirmekti. Ama “haydi” dediklerinde, Kürtler birlikten yana tavır koyup silaha ve çatışmaya sırt çevirdiler, örgüt kaderi ile baş başa kaldı.
Olayın mağdurları durumundaki Kürt halkı son yaşanan olaylarda PKK’yı zulmünün sonuçları ile baş başa bırakıp bölgeyi terk ederek yalnızlaştırdı.
PKK sembolleri ile sokakta gösteri yapmayı egemenlik için meydan okuma olarak niteleyen ve daha birkaç ay önce “Kürtlerin öncelikli meselesi kimliklerinin tanınmasıydı, ama artık bize yetmez, temel mücadeleleri egemenliğin paylaşımına dönüştü. Bugün bölgede referandum olsa halkın yüzde sekseni özerklik lehine oy kullanır” diyen PKK’nın şehir siyasetini yürütenler, yanlarında durmasını bekledikleri Kürtlerin terk-i diyar etmeleri ile büyük hayal kırıklığı yaşıyor.
Şırnak, Cizre, Silopi, Silvan, Bismil, Sur’dan çevre köylere, il ve ilçelere, İstanbul, Mersin ve İzmir’deki yakınlarının yanına göç etti.
Halkın örgütü yalnızlaştırması, çatışmasızlık dönemine doğru giderken bölgedeki huzur ve asayişin sürdürülebilirliğinin sağlanması için devlete güçlü bir avantaj sağlamaktadır.
Başbakan Ahmet Davutoğlu önceki gün Mardin'de “Terörle mücadele ve Rehabilitasyon Eylem Planı”nı açıkladı. Terörün yol açtığı bölgedeki sosyal ve ekonomik tahribatın yaralarını sarma paketi diyebileceğimiz tedbirlerin uygulanmasında İmralı ve HDP gibi aktörler yerine bu defa doğrudan halkın temsilcileri muhatap alınacak. 
Bölgede kamu düzeninin sağlanması ve asayişin temini için halkın devlet yanında yer alması baştan beri gerekliydi. Bu defa diyalog ve müzakereler de "sivil destek” sağlanması için elinde silah bulananların değil Başbakanın deyimiyle “Tüm illerde ve ilçelerde herkesin saygı duyduğu kişilerden oluşan teşkilatlar kurulacak, herkesi muhatap alacağız. Ama eline silah alanları muhatap almayacağız” tanımlaması ile muhatap milletin kendisi olacaktır.
Elinde silahla müzakere masasına oturanlarla aynı masaya oturmak fikrin, sivil siyasetin zorbalığa teslimi olarak kabul edilir. Tarihte ve dünyada bu hep böyle olagelmiştir. Bölgedeki yangını büyüten, isyancıyı bölge aktörü yapan sorunun merkezini çözümün merkezi yapan geçmişteki bu yanlıştır.
Güneydoğuda uzun süredir devam eden şehir içi savaşta devletin isyancıya karşı aldığı tutarlı duruş sarsılan devlet-toplum ilişkilerini güçlendirip, örgütün kendisine sempati ile bakan belli kesimlerde de gerçek yüzünün inkâr edilmez biçimde fark edilmesini sağladı.
Bu devlete yakışır duruş, örgütü siyasal zeminde ve tüm zeminlerde de yalnızlaştıracaktır.
Umarız örgütün altından tabanını çekerek çökerten halkın barıştan yana olan bu tavrı, yine halkın içinden “kanaat önderi, aşiret reisi, din adamları” ile muhatap alınarak, karşılık bulacaktır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.