Başbakan Adnan Menderes’in idam edilişinin 55. yılında Topkapı’daki Anıt Mezar’da düzenlenen anma töreninde İçişleri Bakanı Süleyman Soylu yaptığı konuşmasında “27 Mayıs’ta açılan hesabı millet 15 Temmuz’da asil bir şekilde kapattı” dedi.
Yarım asır süren bu hesaplaşma, 1950 sonrası Türkiye’sindeki gelişmelerinden rahatsız olanların aynen bugün olduğu gibi içeriden dışarıdan kuşatma hareketine girişmeleri ile başlar. Darbecilerin türlü düzenbazlıklarla başlattıkları kalkışma hareketleri karşısında Başvekil Adnan Menderes 1 Mayıs 1960 günü yaptığı radyo konuşmasında;
“Çok partili hayat birtakım müşkülata rağmen devam edip yerleşmekte...
Ve her memleket meselesini milletin rey ve iradesiyle halletmek veya istikametlendirmek şuuru vicdanlarda kökleşmekte iken, feleğin kahrı uğursuz bir nefes gibi üstünde dolaşmakta, sanki zehirli bir çöl rüzgârı gibi onun güzel renklerini soldurmaya çabalayarak esmekte...
Ne için sevgili vatandaşlarım?
Bu kin, bu husumet, bu ihtiras, bu kıskançlık ne için kurutucu bir çöl fırtınası gibi bu güzel vatanın üstünde estirilmek istenmekte?..” diyerek ihtilal çığırtkanlığı yapanları millete şikâyet etmişti.
Darbeden birkaç gün önce de kendisini darbe tehdidine karşı ikaz eden dostlarına sitemkâr bir tavırla Meclis kapısındaki nöbetçi eri işaret ederek “Bana darbeyi bu kapıdaki evladım mı yapacak?" diyen Menderes 27 Mayıs 1960 gecesi Ankara yolunda tutuklandı. Utanmadan “Menderes, yanında tonlarca altınla birlikte kaçarken yakalandı” diye iftiralara maruz kalıp, darbeci efendilerin düzenlediği uyduruk Yassıada duruşmalarında idama mahkûm edildi.
17 Eylül 1961 günü İmralı Adasında ikindi sonrası beyaz kefen giymiş Menderes cellâtlarıyla baş başa bırakıldı. Darağacının gölgesinde son sözlerini yazmak için kâğıt kalem istedi. Darbeciler tarafından derdest edildiği andan darağacının başına gelinceye kadar asla katillerinden merhamet dilenmeyen ama adalet bekleyen Başvekil Adnan Menderes, darbecilere hitaben şunları yazdı:
“Sizlere dargın değilim.
Sizin ve diğer zevatın iplerinin hangi efendiler tarafından idare edildiğini biliyorum.
Onlara da dargın değilim. Kellemi onlara götürdüğünüzde deyiniz ki; 'Adnan Menderes hürriyet uğruna koyduğu başını 17 sene evvel almadığınız için sizlere müteşekkirdir.'
İdam edilmek için ortada hiçbir sebep yok.
Ölüme metanetle gittiğimi, silahların gölgesinde yaşayan kahraman efendilerinize acaba söyleyebilecek misiniz? Şunu da söyleyeyim ki, milletçe kazanılacak hürriyet mücadelesinde sizi ve efendinizi yine de 1950’de olduğu gibi kurtarabilirdim.
Dirimden korkmayacaktınız.
Ama şimdi milletle el ele vererek Adnan Menderes’in ölüsü ebediyete kadar sizi takip edecek ve bir gün sizi silip süpürecektir.
Ama buna rağmen merhametim sizlerle beraberdir.”
Darbeciler hep günahlarının bir gün gelip kendilerini yakalayacağının korkusu içinde yaşadılar.
17 Eylül 1961'de Adnan Menderes’in idamına engel olamayan Türk halkı,15 Temmuz gecesi darbeyi canı pahasına önleyerek bu utancın tekrarına izin vermedi. Darbecilerin hedefindeki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Milletimi sokağa, meydanlara çağırıyorum” çağrısı üzerine 27 Mayıs 1960’ta, zamanın imkânsızlıkları nedeniyle darbeyi ve idamları engelleyemediği için yarım asırdır travma yaşayan millet, 15 Temmuz’daki FETÖ’nün maşa yapıldığı darbecilerin planını bozdu ve darbe girişimini püskürttü.
Menderes’in ruhu, takibi ebediyete kadar sürdürmedi 15 Temmuz gecesi milletle beraber olup darbecileri silip süpürdü.