Kibirden ve ucubdan kurtulmak için tevâzu sahibi olmaya çalışmalıdır. Kavuştuğu nimetleri kendinden bilmeyen kurtulur.
Ucub, bir Müslümanın yaptığı ibadetleri, iyilikleri beğenmesi, bunlarla övünmesi demektir... İnsanı yaptıklarını beğenmeye sürükleyen sebeplerin başında cehalet ve gaflet gelir. Bu kötü huydan kurtulmak için, “her şeyin Allahü teâlânın dilemesi ve yaratması ile meydana geldiği” unutulmamalıdır. İlim, akıl, ibadet, mal, evlâd, makâm gibi nimetlerin Rabbimizin lütfu ihsanı olduğunu hatırlamalıdır.
Eshab-ı kiramdan (aleyhimürrıdvan) bazıları Huneyn Gâzasında askerin çokluğunu gördüler ve “biz artık mâğlup olmayız” dediler. Bu sözler Resulullah Efendimize (sallallahü aleyhi ve sellem) mâlum oldu, çok üzüldüler. Nitekim harbin başlangıcında Cenab-ı Hakkın yardımı gelmedi, sıkıntılı anlar yaşandı. Sonra Rabbimiz merhamet etti, nusret-i ilahi imdada yetişti...
Bir zamanlar bir abid vardır. İbadetlerinde adaba dikkat eder, namazını düzgün kılar... Gencin biri ona hayran hayran bakınca “Bak evlâdım” der; “Şeytan da uzun yıllar ibadet etti. Akıbeti mâlum... Mühim olan sondur. İbadetlerimin kabul olup olmadığı meçhul. Kaldı ki kabul olsa bile bir gözümün şükrünü edaya yetmez!”
Bunun için demişler ki: “Sonu tevbe ile biten bir günah, sonu ucubla biten bir ibadetten daha hayırlıdır.”
M. Said Arvas'ın önceki yazıları...