Türkiye, 2025’in kavurucu sıcağında ciddi bir sınavdan geçiyor.
Barajlarımızdaki suyun her geçen gün biraz daha azalması kaygılarımızı çoğaltıyor. Bir damla su, artık her zamankinden daha değerli hâle geldi. Ankara başta olmak üzere pek çok ilde geriye sayım başladı ne yazık ki! Barajlarımızın çoğu kritik eşikte…
Türkiye, iklim değişikliklerinin etkilerini derinden yaşıyor. Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün verileri, 2024 yılı yazının son 53 yılın en sıcak yazı olduğunu söylüyor. Yağışlar, 1990-2020 ortalamasının %40 altında. Haziran 2025’te sıcaklıklar mevsim normallerinin 6-9 derece üstünde geçti. Ege, Akdeniz, Marmara… Her yerde sıcak hava dalgaları hayatı zorlaştırıyor. Dünya Doğayı Koruma Vakfı’nın Türkiye’ye uyarısı net: 2030’dan itibaren yaz sıcaklıkları 6 °C artabilir! Ama o gelecek, şimdiden kapımızda.
Barajlar, Türkiye’nin hayat damarları. İçme suyu, tarım, enerji… Hepsi bu sulara bağlı. Ama 2025 yazında barajlarımız tek tek alarm veriyor! İstanbul, İzmir, Antalya, Tekirdağ, Bursa… Her ilde su seviyeleri düşüyor.
İstanbul’da baraj doluluk oranı Ömerli Barajı %46,92, Alibey Barajı %26,74... İstanbul 20 milyonluk şehir, susuzluk riskiyle karşı karşıya. İzmir’de Tahtalı Barajı’nda doluluk %12,78; geçen yıl %27,47’ydi. Çeşme’de Kutlu Aktaş Barajı’nda 30 günlük su kaldığı yazılıyor. Antalya’da tarım ve turizm, su kıtlığından ciddi anlamda etkilenecek. Tekirdağ’da Naip Barajı’nda doluluk %1’in altına düştü. Bursa ve Çanakkale’de barajlar “kuraklık alarmı” çalıyor.
Peki neden? Öncelikle iklim değişikliği (iklim krizi) bu tablonun ana etkeni. Azalan yağışlar, artan sıcaklıklar, buharlaşma… Ama sadece sorun yağış düzeninde de değil! Su yönetimindeki eksiklikler, tarımda vahşi sulama, sanayide savurganlık, plansız kentleşme vs. Dünya Doğayı Koruma Vakfı’nın (WWF) Türkiye raporu çarpıcı: Türkiye, “su fakiri” bir ülke olma yolunda. Kişi başına düşen su 1.500 m³/yıl seviyesinde. İç Anadolu’da çölleşme, Akdeniz’de yangınlar, Marmara’da kıtlık… Bu, bir çevre meselesi değil, çok daha önemli bir sorun…
Tarımda verim kaybı %30’lara ulaşabilir! Buğday, zeytin, mısır ve diğer tarım ürünleri tehdit altında. Orman yangınları, 2021’deki gibi bir felakete dönüşebilir. Maalesef 20 yıllık orman kaybını sadece o yıl bir yazda yaşadık; aynı acıyı tekrar kaldırma lüksümüz yok! Enerji üretiminde hidroelektrik santrallerinin verimi de düşebilir!
Evet karamsar bir tablo önümüzde duruyor lakin bu sınavdan geçmek için umutsuzluğa kapılmaya gerek yok. Türkiye, nice zorluğu aşmış bir devlet. Elimizde pek çok çözüm var. Bireysel ve bilinçli tasarruf ilk adım: Sebzeleri kapta yıkamak, akan musluğu tamir etmek, duş süresini kısaltmak ve daha pek çok şey…
Hükûmet de su yönetimini güncellemelidir. Tarımda damla sulama teşvik edilmeli, sanayide su geri dönüşümü zorunlu olmalı. Okullarda, camilerde, meydanlarda suyun değeri anlatılmalı. Her il, kendi barajlarına özel planlar yapmalı.
Ve sulama göletlerine ve barajlarımıza takviye su yapılması yönünde acil adımlar atılmalı. Nehir yatakları temizlenmeli, arıtılmalı ve denize akan, başka ülkelere giden ırmaklarımızdan kuruyan göllere takviye yapılmalı. Petrol ve doğalgaz transferi yapılıyorsa su transferi de yapılabilmeli.
Bir damla suyun bile israf edilme lüksü yok! Denizlerimize akan ırmakların yönünü kuruyan büyük göllerimize, barajlarımıza doğru çevirebiliriz. Marmara bölgesinde yeni sanayi dallarına asla izin verilmemelidir zira yeni bir fabrika göç demek, göç, nüfus ve yeni yerleşim bölgeleri demek vs… Marmara bu anlamda kapasitesini doldurmuştur zira…
Hasılı, ülke olarak zorlu bir su imtihanındayız...
Meryem Aybike Sinan'ın önceki yazıları...