İngiltere’de Avrupa Birliği defteri kapandı. İyi mi oldu, kötü mü oldu, şu anda belli değil. Zira kırılan fay hatlarının ortaya çıkaracağı yıkım tablosunu bugünden görmek mümkün değil. Mülteci akını, bardağı taşıran son damla oldu. Bulgaristan, Romanya, Polonya gibi AB’ye sonradan giren ve ekonomisi bozuk olan ülkelerden her yıl binlerce insan İngiltere’ye AB çalışma izni yasası sayesinde çalışmaya geliyor. 5 kuruş vergi vermeden çalışıp kazandığı parayı kendi ülkesine götürüyor. Üstüne üstlük, ülkede 4 yıl kalabiliyor ve İngiliz kızlarla evlenerek asimilasyona yol açıyordu. Londra’nın, Brüksel'e teslim ettiği bazı yetkileri 'geri almak' için AB’den ayrılma kararı aldığı söyleniyor.. Bu konulardan biri çalışma saatlerini düzenleyen AB yönergesi. Yönerge haftalık çalışma saatlerini kısıtlıyor ve çalışanların her yıl belli bir süre tatil yapmasını kurala bağlıyordu. İngiltere, AB'nin güvenlik ve ceza hukukuna dair bazı önlemlerinin de dışında kalmayı istiyordu. İngilizlerin AB’den çıkma hikâyesi 1984 yılından beri süregelen bir konu. Gerek AB bütçesine yaptıkları ödemelerden ve gerekse Brüksel’den gelen emirlere uyma konusunda isteksiz olan İngilizler, patlak veren göçmen kriziyle de birlikte gemileri yaktı. Ama hesap ortada. İngiltere toplam 465 milyar dolarlık ihracatının yüzde 44’ünü yani 200 milyar dolarını doğrudan AB’ye yapıyor. AB’den çıkış kararı aldıkları için şimdi 28 AB üyesi ülkeyle tek tek ticari anlaşmalar yapmak zorunda kalacaklar... Tabii rakamlar bozulacak. Ama hemen hatırlatıyorum, henüz İngiltere AB’ye resmen ayrılma kararını iletmiş değil. Bu kararı ülkede erken seçimler sonunda göreve gelecek yeni hükümet başkanı verecek. Ve ayrılık sancısı 2 yıl sürecek...
Diğer yandan ABD’nin İngiltere’de 588 milyar dolarlık yatırımı var. Şimdi bu yatırımların geleceği sorgulanıyor. ABD, AB ile Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı adı verilen bir serbest ticaret anlaşması imzalamaya çalışıyor. İngiltere AB’yi terk ettiği için, İngiliz ekonomisiyle birlikte ABD’nin yatırımları da Transatlantik anlaşmasının dışında kalacak. Londra’nın küresel finans merkezleri içerisindeki ağırlığı tartışılmaya başlandı bile... İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden ayrılma kararı sonrası yatırımcıların emlak varlıklarını elinden çıkarmaya devam etmesinin ardından dört emlak fonu daha işlemleri durdurdu, fon sayısı 7’ye yükseldi. Emlak fiyatlarının düşeceğini öngörenler, panik hâlinde mallarını satıyor. Ofis fiyatları şimdiden %20 düştü. İngilizler, emlak fonlarındaki paralarını hızla çekiyor. Ortalık karışık.
Brexit kararından sonra büyük sarsıntı geçiren İngiltere’de faiz oranlarının 0.25 baz puana indirilerek, para musluklarının gevşetilmesi bekleniyor. Böyle bir karar, dolar karşısında 1.29’la son 30 yılın en düşük seviyesine inen Sterlin’deki kayıpları arttıracak. Yapılan tahminler 1.15 sterlinin 1 dolarla eşitleneceği yönünde.
İngiliz ekonomisini çok kötü günler bekliyor. Para değerinin düşmesi ülkede enflasyonu patlatacak, işsizlik artacak... Büyük Britanya parçalanacak. Berlin Duvarının yıkılması veya Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğinin dağılması gibi yıllarca devam edecek, siyasi bir kriz yaşanacak. Son söz: Kendi düşen ağlamaz!