Altılı Masa’dan biri cumhurbaşkanı olunca, diğerleri de cumhurbaşkanı oluyor mu?

Altılı Masa onuncu toplantısını 5 Ocak günü Ahmet Davutoğlu’nun genel başkanlığını yaptığı Gelecek Partisinin ev sahipliğinde yaptı.

 

9,5 saat süren toplantıdan sonra, her toplantı sonrasında olduğu gibi ortak imzayla bir açıklama yapıldı. Yapılan açıklamadan milletin merakla beklediği “Masa’nın adayı kim olacak?” sorusuna yine net bir cevap verilmedi. Adayın kim olacağını istişare etmek için saatlerce istişarede bulundukları anlaşıldı.

 

Kamuoyu toplantıdan sonra yapılan açıklamayı konuşmaya başlamıştı ki, devreye hızlı bir şekilde son toplantıya ev sahipliği yapan Davutoğlu girdi.

 

Davutoğlu yaptığı açıklamalarla Masa’yı ve alınan kararları gölgede bırakırken, nasıl bir cumhurbaşkanı ve yönetim modeli üzerinde çalıştıklarını açıkladı.

 

Aynen şunları söyledi;

 

 

 

 

 

 

 

Şimdi Davutoğlu’nun bu açıklamalarının ne anlama geldiğini yazalım;

 

Masa’da olmayı fırsat olarak gören, binde bir oyu olan partiler en az yüzde 50+1 milletin oyuyla seçilmiş yürütmeye çökmek istiyorlar.

 

Bunlar bir tane cumhurbaşkanı seçmek değil, hep birlikte cumhurbaşkanı olmak istiyorlar. En az altı kişiden oluşan eş-Cumhurbaşkanlığı sistemi gibi.

 

Kendi kontrollerinde olacak/olmayı kabul etmiş ve bunun için imza vermiş birini seçim sürecinde millete cumhurbaşkanı adayımız diye sunmaya hazırlanıyorlar.

 

Kendi aralarında anlaşarak, bir yol haritası belirlemek ve anayasayı rafa kaldırmak istiyorlar. “Oyunun kurallarını biz belirleyeceğiz” cümlesiyle, ülke yönetimini oyun zannettiklerini göstermiş oluyorlar. Oysa ki, ülke anayasa ve yasalarla yönetilir, oyunla değil.

 

Altılı Masa’nın kararlarını anayasa ve yasaların üzerinde kabul ederek hareket edeceklerini açıklıyorlar. “Senin yetkin var ama bizim de kurallarımız var” cümlesi bunun en net ifadesidir.

 

Açıkça “Oligarşik Vesayet” peşinde oldukları anlaşılıyor.

 

Milletin 16 Nisan 2017 tarihinde cumhurbaşkanına verdiği yetkiyi gasbetmek istiyorlar.

 

Destekleriyle seçilecek olan cumhurbaşkanını çalıştırmak amacı taşımıyorlar, Masa’ya mahkûm etmek amacındalar. Seçim sürecinde adaya imza attırıp yasal olmayan yetki gasbı peşindeler.

 

İşin en vahim yanı ise, önerdikleri modelin çok demokratik, çoğulcu, yasal, makul ve mükemmel bir örnek olduğunu anlatıyorlar.

 

En son bunları kim mi diyor?

 

Başbakanken yetkisini kullanma konusunda çok hassas olan biri diyor. Görevdeyken “Ben başbakanım. Görev bende” diyen biri şimdi kalkmış binde bir oyla milletin en az yüzde 50+1 desteğini almış cumhurbaşkanını kontrol etmek, kendine bağlamak, emrine almak istiyor.

 

Biri Davutoğlu ve onun gibi düşünenlere şunu hatırlatsın;

 

Destekledikleri kişi cumhurbaşkanı olunca, Masa’daki ortaklar da cumhurbaşkanı olmuyor. Üzgünüm ama onlar sadece seçilen kişiyi desteklemiş oluyorlar.

 

Destekledikleri kişi cumhurbaşkanı olunca, ortaklar onun yetkilerine ortak olamıyorlar.

 

Seçim sürecinde adaya nasıl hareket edeceği konusunda imza attırmak, sizi yetki kullanma konusunda yetkili kılmıyor. Onun bir geçerliliği yok.

 

Anayasa ve yasalar öyle diyor sayın Davutoğlu ve onun gibi düşünenler…

 

Yazıyı iki soruyla bitirelim;

 

Dediğinize göre cumhurbaşkanı sizden habersiz bir şey yapamayacakmış, peki siz ondan habersiz bir şeyler yapacak mısınız?

 

Desteğinizle seçilen cumhurbaşkanı karar verirken, sizin imzanızın yanında HDP’nin de imzası olacak mı?