Türkiye Gazetesi E-Gazete
Arama
Özetle Dinle
Kaydet
Köşe Yazıları 3 saat önce
Ekrem İmamoğlu'nun İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak görev süresi, siyasi bir kariyer hedefi doğrultusunda yürütülen ve CHP'nin yapısını değişiklikle şekillendirmeye çalışan stratejik adımlar içerirken, belediyeye yönelik soruşturma ve hukuki siyasi manipülasyon iddiaları, seçim takvimini ve adaylık açıklamasını hızlandırmıştır.
  • İmamoğlu'nun belediye başkanlığı görevini yürütürken ülke siyasetine yönelik bir strateji geliştirdiği belirtilmektedir.
  • İBB soruşturması, belediye kaynaklarının kullanımını ve ihale süreçlerini kapsayan kapsamlı bir iddianameyle sonuçlandı.
  • İmamoğlu ve çevresine yöneltilen suçlamaların hukuki zemininin açık ve şeffaf olduğu belirtiliyor.
  • CHP'nin mağduriyet söylemini savunan Özgür Özel'in cumhurbaşkanlığı adaylığı beyan etmesi, partinin figür odaklı ve tepkisel siyasete yönelme eğilimini ortaya koymaktadır.
Türkiye Gazetesi
Algıdan hakikate İBB perdesi aralanıyor
0:00 0:00
1x
a- | +A

2019’da Ekrem İmamoğlu İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak göreve başladığında, aklı yalnızca belediyeyi yönetmekle sınırlı değildi; onun hedefi Türkiye muhalefetinin lideri ve cumhurbaşkanı adayı olmaktı. İlk günden itibaren attığı adımlar, kurduğu iletişim ağları ve ortaya koyduğu“değişim”hamleleri, CHP’nin geleneksel mekanizmalarının ötesine, Türkiye siyasetine ve hatta küresel stratejik perspektife dönük bir vizyonun parçasıydı.

4 Temmuz 2023'egelindiğinde İmamoğlusadece İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, bir kamu görevlisikonumundayken “iktidar için değişim”manifestoları yayımlayarak bir kampanya başlattı. İmamoğlu’nun kendi manifestosunda belirttiği tespit ve vaat çerçevesinde:“Tespitim şu, CHP değişirse Türkiye değişir. Vaadim de şu olsun, CHP değişecek, Türkiye değişecek.”Bu sözler, yalnızca parti içi bir mesaj değil;ulusal siyasetin ve küresel dengelerin Türkiye’ye dayattığı zorlayıcı şartların bir yorumudur.9 Temmuz 2023'te Zoom toplantılarıyla partinin yapısını kendi liderliği etrafında şekillendirdi ve CHP’yi âdeta kendi kurumsal platformuna dönüştürdü. Bu kritik detay, onun sadece parti içi politika üretmekle kalmayıpbelediye başkanlığı görevini yürütürken aynı zamanda ülke siyasetine yön veren bir strateji geliştirdiğinigösteriyor.Bu süreç, CHP’yikişisel menfaat odaklı bir yapıya hapsetti.

Bu stratejik adımlar, CHP içindeki liderlik yapısını ve partinin kurumsal işleyişini kendi lehine şekillendirmesi kadar, dışarıdan gelecek olası hukuki ve siyasi baskılara karşı da bir hazırlık niteliği taşıyordu. Dolayısıylasiyasi tartışmalardan bağımsız ilerleyen yargısal hat, 17 Ocak 2025’te somutlaştı.İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Aziz İhsan Aktaş’ın yönettiği öne sürülen suç örgütünün, belediye başkanları ve üst düzey yöneticilere rüşvet dağıtarak ihale süreçlerini yönettiği iddiasıyla yürütülen soruşturma kapsamında Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat’ın da aralarında bulunduğu 23 kişinin tutuklandığını duyurdu. Beşiktaş ve Esenyurt belediyelerine uzanan dosyanın genişleyeceği bilgisi ise çok daha önce İmamoğlu’nun çevresine ulaşmış; bu tablo, onun seçim takvimini ve adaylık açıklamasını hızlandıran en kritik parametrelerden biri olmuştu.

Genel seçimlerin 2028’de yapılması planlanırken, İmamoğlu hiçbir gerekçe göstermeden6 Mart 2025’te cumhurbaşkanlığı adaylığını açıkladı, 23 Mart’ta CHP ön seçimini (tek aday) kazandı ve 27 Mart’ta resmen partinin adayı ilan edildi. Bu adım, cumhurbaşkanlığı adaylığını bilinçli bir stratejiyle açıkladığını, resmî olarak şüpheli konumda olmamasına rağmen soruşturmayıtoplumsal algıyı yönlendiren siyasi bir kalkan ve erken seçim hamlesi gibi kullandığınıgözler önüne seriyor.

Bu süreçte19 Mart 2025’teİstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan İBB soruşturması ise belediye kaynaklarının yıllar boyunca kullanımını, ihale süreçlerini, yapılan usulsüzlükleri kapsayan kapsamlı bir iddianameyle11 Kasım 2025'tesonuçlandı.23 Mart'taEkrem İmamoğlu ve beraberinde 48 kişiyle gerçekleşen tutuklamalar ve iddianame hazırlıkları,sürecin siyasi manipülasyondan çok hukuki ve idari bir gerçekliği barındırdığını gösterdi.CHP ise tüm bunları“iktidar operasyonu”olarak sunarak kamuoyunu mağduriyet algısına yönlendirmeye çalıştı.

Soruşturma ve tutuklamalar,partiler üstü bir hukuki süreç içinde yürütülmüş, yalnızca belirli siyasi çevrelerin anlatmaya çalıştığı“iktidar operasyonu” iddialarının aksine, somut delillere dayanan resmî bir süreç olarak kayıtlara geçmiş durumda.Bu çerçevede, İmamoğlu ve çevresine yöneltilen suçlamaların hukuki zemini, kamuoyunda sık sık tartışıldığı gibi tek taraflı veya manipülatif değil; aksine seçmene şeffaf bir şekilde açıklanabilir bir prosedürü temsil ediyor.

Özgür Özel, İmamoğlu’nun mağduriyet söylemiyle inşa ettiği liderlik imajını uzun süredir referans gösteriyor ve partinin bu tutumunu savunuyordu. Ancak Özgür Özel, önceki günkü mitingde Sayın Cumhurbaşkanı’na yönelik ‘Hadi gel yarın sandığa gidiyoruz, senin karşındayım!’çıkışıyla, henüz resmî bir açıklama yapmamış olmasına rağmen, cumhurbaşkanlığı adaylığı niyetini fiilen kamuoyuna duyurdu. Bu adım, partinin iç dinamiklerinde bir tezatı ortaya koyuyor:Uzun süredir İmamoğlu’nu mağdur gösterip kitleleri bu algı üzerinden mobilize eden bir figür, şimdi kendi adaylığıyla bu anlatının merkezine yerleşiyor.102 yıllık CHP’nin genel başkanının, ülkenin gündemini ve uzun vadeli stratejilerini kenara bırakıp, siyaseti tek bir söylem üzerinden kişiselleştirilmiş bir mücadeleye indirgemesi CHP’nin kolektif, ilkesel ve yapısal siyaset üretme kapasitesindeki zaafı, tepkisel ve figür odaklı siyasete yönelme eğilimini de gözler önüne seriyor. Mağduriyet üzerinden yürütülen mobilizasyon, kısa vadede etkili olsa da sürdürülebilir değil; partinin seçmen tabanında uzun vadeli güven kaybına yol açma riski taşıyor.

Sonuç olarak, İstanbul Büyükşehir Belediyesi soruşturması, CHP içindeki figür odaklı siyasetin ve mağduriyet söyleminin ötesinde, hukuki ve kurumsal gerçekliği ortaya koyuyor.Seçmen ve partiyi destekleyenler için net mesaj şudur:Siyasi algı ve kişisel hikâyelerle yönlendirilen bir mücadeleye değil, şeffaflık, hesap verebilirlik ve gerçek politik sorumluluğa odaklanmak gerekiyor.

Nur Tuğba Aktay'ın önceki yazıları...

ÖNE ÇIKANLAR