- Metinde, Seyrânî, Mevlâna, Neyzen Tevfik, Lokman Hekim, Farabi, Akşemseddin, Türk müşteri ve Fuat Paşa gibi farklı isimlerden alınmış hazırcevaplık örnekleri yer almaktadır.
- İsmlerden bir çoğunun tarihsel karakterler olması, metnin mizah anlayışını klasik Türk kültüründen beslendiği anlaşılmaktadır.
- Örnekler, hem gulututa hem de düşündürücü bir mizah anlayış anlayışını yansıtmakla birlikte, aynı zamanda insan ilişkileri ve karakter analizlerini de gözler önüne sermektedir.
Hitabet, özel bir yetenek, bir sanat. Ama hazırcevaplık apayrı bir sanat…
Hastalıktan ötürü gözleri kapanmış bir adam, halk şairi Seyrânî’ye:
“Bende dünyayı görecek göz mü kaldı” diye şikâyette bulununca, söz eri Seyrânî:
“Hiç üzülme dostum” demiş. “Zaten dünyada da bakılacak surat kalmadı…”
***
Mevlâna hazretleri talebelerinin biriyle yürürken, yol kenarında birkaç köpeğin sarmaş dolaş uyuduklarını görür.
Yanındaki talebesi:
- Güzel bir kardeşlik örneği, der. Keşke insanlar da bundan ibret alsa.
Mevlâna, tebessüm ederek karşılık verir:
- Aralarına bir kemik atıver de gör kardeşliklerini!..
***
Tanıdıklardan biri, yazdığı romanın müsveddelerini Neyzen Tevfik’e göstererek fikrini sorar. Neyzen, beğenmediğini ifade edince, adam:
- İyi ama siz hiç roman yazmadınız ki, der.
Neyzen Tevfik şu cevabı verir:
- Ben yumurtanın tazesini bayatını iyi anlarım. Ama bugüne kadar hiç yumurtlamadım.
***
Lokman Hekim’e:
- Hastamıza ne yedirelim, diye sorduklarında, şu cevabı vermiş:
- Acı söz yedirmeyin de ne yese olur.
***
Lafı uzatanlara ne yapmak lazım diye Farabi’ye sormuşlar, şöyle demiş; “Uzun konuşanı kısa dinlemeli…”
***
Fatih Sultan Mehmet, çocukluğunda biraz yaramazlık yapınca, babası II. Murat Han;“Ne kadar yaramaz bir çocuksun, senden adam olmaz!” diye çıkışır.
Orada bulunan ve velayet sırrıyla kalp gözü açık olan Akşemseddin hazretleri, hafifçe gülümseyerek şöyle der;
“Peder ne der, kader ne der…”
***
İngiliz garson Türk müşteriye; “Çanakkale de çok askerimizi öldürdüğünüz için sizleri pek sevmeyiz.” deyince. Bizimkinden gayet soğuk kanlı şu cevabı almış; “Orada ne işiniz vardı?!”
***
İngiliz elçisi dönemin Sadrazamı Fuat Paşa’ya sorar; “Girit'i kaça verirsiniz?”
“Aldığımız fiyata.”
“Yani? “
"27yıl savaş karşılığı! Var mısınız?”
Ninem diyor ki; Laf lafı açar, laf da kutuyu açar.

