Kaydet
a- | +A

Efem, yoğun talep üzerine, yine bir “deyimler, nasıl dendiler?” ile karşınızdayız. Buyurun sıradan gelsin;

Sokak berberleri zabıtayı görünce taslarını ve taraklarını toplar kaçarlarmış. Berberlerin eskiden tasları vardı. “Tası tarağı toplamak” deyiminin buradan kaldığı sanılmaktadır…

Leb demeden leblebiyi anlamak:
Medrese öğrencilerinden ukala bir molla varmış. Farsçadan imtihana girmiş. "Ne soracaklar?" diye öğretmenlerinin ağzına bakıyormuş. Hocalardan biri, Farsça, "dudak" anlamına gelen "leb" sözüyle işe başlamış. Ukala molla, "leblebi" diye lafa karışmış, "leb, leblebi kelimesinin bir hecesidir, efendim" demiş. İmtihandaki hocalar gülmüşler. Soruyu soran hoca; “Maşallah 'leb' demeden 'leblebiyi' anladın. Yine de lafın sonunu beklesen iyi olurdu, çünkü akıllı olan, icabında susmasını bilmeli…” demiş.

Darısı başına:
Eski Türkçede “tarık, tarı” ‘ekin’ anlamına gelen bir sözcüktü. Zamanla ‘darı, tarım, tarla’ sözcüklerini aynı kökenlidir. Tarlaya ‘darı’ tohumu atma beklenen, özlenen bir dönemdi. ‘Bu mutlu anı gelecek sene tekrar yaşayalım, sen de gör’ anlamında kullanılır.

Hanya’yı Konya’yı görürsün:
“Hanya” Girit’e uzun süre başkentlik yapan güzel bir şehirdir. Hanya yakınlarında “Gonya” şehri vardır ve iki şehir arasında dirisi eve dönmeyen kanlı savaşlar olur... “Hanya’yı, Gonya’yı görürsün” demekle, “İki nokta arasında yaşanan kanlı çarpışmalar içine düşersen, görürsün gününü” denmek istenmektedir. Bizim Konya ilimizle en küçük bir alakası yoktur.

Yelkenleri suya indirmek:

İlk zamanlarda yükseklerde uçan kimselerin daha sonra durumlarının farkına vararak eski hâllerinden vazgeçtiklerini anlatmak için kullanılan deyim.
Eskiden gemiler, rüzgârlı havalarda yelkenle yürütülürdü ve geleneğe göre bir gemi, yabancı bir ülkenin sınırlarına girdiğinde saygı gereği yelkenlerini indirmek zorundaydı.
Bir gün Fatih Sultan Mehmet, Rumelihisarı'nda gezerken bir Ceneviz gemisi hisara yaklaşır ancak yelkenleri indirilmez. Kaptana yelkenleri indirmesi hatırlatılmasına rağmen geminin yelkenleri indirilmeyince, Fatih'in emriyle gemi topa tutularak batırılır ve böylece “yelkenleri suya indirmek” deyimi dilimize geçer.

Fiyaskoyla sonuçlanmak:
Şişe imalatı Venedik’te başlar ve bu sözcük ‘hatalı üretim’ anlamında kullanılırdı. Daha sonra “hatalı, hatalı üretim, basitçe, emek harcanmadan, düzgün olmayan” her türlü imalat ve iş için kullanılmaya başlar.

Nato kafa nato mermer;
Yunanca bir deyim aslında, orijinali;
"Na to kefari, na to mermari"… Türkçeye, "işte kafa, işte mermer’ şeklinde tercüme edilmesi gerekirken; zor anlayan, algısı kıt, taş kafalı karşılığı olarak ‘Nato kafa nato mermer’ olarak geçmiştir…

Ninem diyor ki; Bilmemek değil öğrenmemek ayıp...

ÖNE ÇIKANLAR