Her lider, pir, uzman, her hoca, sana yalnızca yön gösterebilir.
Ama katedeceğin mesafe, senin gayretinle ölçülür. Ve; hangi yolu seçtiğin kadar, nasıl yürüdüğün de önemlidir…
Nasreddin Hoca, tarlasında çalışırken yoldan geçen bir genç seslenmiş:
-Kolay gelsin baba! Şu karşı köye kaç saatte varılır?
Hoca cevap vermemiş. Genç, sesini yükselterek tekrar sormuş. Hoca yine susmuş. Genç, homurdanarak uzaklaşmaya başlamış. Birkaç adım attıktan sonra Hoca arkasından seslenmiş;
“İki saate varırsın!”
Genç dönüp çıkışmış;
Madem biliyordun, neden en başta söylemedin?
Hoca gülümsemiş;
Evladım, yolu bilirim… Ama senin nasıl yürüdüğünü görmeden süre veremem ki! Yol aynı ama herkesin varışı farklıdır...
Hayatta da böyle değil midir? Aynı hedefe bakan insanlar, farklı zamanlarda ulaşır.
Kimi aceleyle yola koyulur ama çabuk yorulur.
Kimi ağırdan alır, ama adımlarında kararlılık taşır.
Kimi niyet eder ama hiç yerinden kalkmaz.
Kimi ise sessizce ilerler ve menziline varır.
Hedefe değil, hâline bak:
“Ne zaman başarılı olurum?”
“Bu işi kaç günde öğrenirim?”
“Allah’a yakın mıyım?”
Bu sorular sık sorulur. Fakat cevabı, sadece senin çaban belirler.
Duruşun, kararını gösterir.
Adımların, niyetini ispat eder.
Süre değil, istikamet önemlidir.
Hızlı olan değil; istikrarlı olan ve dengeyi kuran kazanır…
Ninem ki; Ahmak iti yol kocatır!..

