"Eshâbımın hepsi yıldızlar gibidir..."

A -
A +

Resûlullah efendimiz​ buyurdu ki: "Eshâbımın hepsi yıldızlar gibi nurludurlar. Bunlardan hangi birine uyarsanız, Allahü teâlânın sevgisine kavuşursunuz."

 

 
Tâcüddîn Ömer Fâkihânî hazretleri Fıkıh âlimlerindendir. 654 (m. 1256)’de Mısır’da İskenderiyye’de doğdu. 731 (m. 1331)’de orada vefât etti. “Şerh-ül-umde” isimli eserinde şöyle nakleder:
Resûlullah efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) buyuruyor ki: (Eshâbımın hepsi yıldızlar gibi nurludurlar. Bunlardan hangi birine uyarsanız, Allahü teâlânın sevgisine kavuşursunuz.) Bunun içindir ki, din imamlarımız, Sahâbe-i kiramdan her birinin sözlerini, hareketlerini, işlerini hüccet ve senet olarak almıştır. Server-i âlem, Sahâbe-i kiramdan birçoğunu, dîn-i İslâmı yaymak ve herkese bildirmek için, uzak memleketlere gönderdikleri zaman, tenbih buyururlardı ki: "Karşılaşacağınız vakaların, hâdiselerin nasıl yapılması lâzım geldiğini, Kur'an-ı kerimde ve hadis-i şeriflerde açık göremediğiniz vakit, âyet-i kerimelerin delâletinden, işaretlerinden, rümûzundan, ifâde şeklinden, uygun manalarından, muhâlif manalarından, emirlerinin icaplarından çıkarıp anlayınız ve anladığınıza göre yapınız ve yaptırınız!" Müctehidlerin vazifesi de budur. Sahâbe-i kiramın her birini bir yıldıza teşbih buyurdu ki, denizlerde, dağlarda, derelerde, tepelerde, sahrâlarda, çöllerde yollarını şaşıranlar, kıbleyi, diğer cihetleri arayanlar, bunların ziyası sayesinde yol bulabilsinler.
Zaman-ı saadetten sonra (Hulefâ-i râşidîn) ve bütün Eshâb-ı kirâm, böylece birbirlerini müctehid tanımışlardır. Birbirlerinin rey ve ictihâdlarına yanlış dememişlerdir. Sahâbe-i kiramın sohbetlerinde ve derslerinde yetişen Tâbiîn-i kiramın çoğu da böyle müctehid oldu. Bunların sohbet ve derslerinde bulunan Tebe-i tâbiînden bir kısmı da ictihâd derecesine yükseldi. İmâm-ı Azam Ebû Hanîfe, İmam-ı Mâlik, İmam-ı Şâfi'î, İmam-ı Ahmed bin Hanbel, İmam-ı Evzâî, Süfyân-ı Sevrî, Süfyân bin Uyeyne, Dâvüd-i Tâi ve benzerleri bunlardandır. Bunlar azala azala, üçüncü asrın sonunda, ictihâd yapabilecek derin âlim yetişemez oldu. Önce gelmiş müctehidlerden çoğunun da mezhepleri unutuldu. Şimdi, ancak dört imamın mezhebi kaldı. Bunlar da, İmâm-ı Azam, İmam-ı Şâfi'î, İmam-ı Mâlik ve imam-ı Ahmed bin Hanbel’dir. Onlardan sonra bu mertebeye, bu dereceye kimse vasıl olamadı. Onun için, mezhepler, dört olarak kaldı. Müslümanların hepsi, bu dört mezhepten birine uymaya mecbur ve memur oldu.