Türkiye Gazetesi E-Gazete
Arama
Özetle
Kaydet
Köşe Yazıları 2 saat önce
Hanefi fıkıh âlimi Necmeddîn Tarsûsî'ye göre, cenaze sonrası taziye etmek ve komşuların yemek göndermesi müstehapken, ölü evinden yemek dağıtmak, belirli günlerde özel merasimler düzenlemek ve yüksek sesle Kur'an okumak mekruh ve bid'attir.
  • Meyyit sahiplerine sabır tavsiye ederek taziye etmek müstehaptır; taziye üç günden fazla sürmemeli, cami veya kabir başında beklenmemelidir.
  • Cenaze çıkan eve komşuların ve akrabaların bir gün ve gecelik yemek göndermesi müstehaptır.
  • Ölü evinden yemek veya helva dağıtılması, özellikle belirli günlerde (1, 3, 7, 40 vb.) merasimler düzenleyip yemek verilmesi mekruh ve çirkin bir bid'attir.
  • Definden sonra sessizce Kur'an-ı Kerim okunur; yüksek sesle okumak mekruhtur.
  • Musibetlere sabretmeye sevap verilir, sabredilmese de günahların affına sebep olur; dua, hatim, sadaka gibi ibadetler hemen yapılmalı, belirli günler beklenmemelidir.
a- | +A

Cenâze çıkan eve komşuların, akrabâların, yemek göndermeleri müstehaptır.

Necmeddîn Tarsûsî hazretleri Hanefî fıkıh âlimidir. Aslen Tarsuslu olup 721 (1321)’de Şam’da doğdu. Arapça, fıkıh ve fıkıh usulü tahsil ettikten sonra İkbâliyye Medresesi’nde müderrisliğe, daha sonra da Şam Hanefî kâdılkudâtı nâibliğine tayin edildi. 758 (m. 1357)’de Şam’da vefat etti. “el-Fevâ’idü’l-fıkhiyye” isimli eserinde şöyle buyuruyor:

Meyyit sâhiplerinden büyük, küçük erkeklere ve yaşlı kadınlara rast gelince, taziye etmek, yani, başın sağ olsun demek gibi, sabır tavsiye etmek müstehaptır. Taziye için, (A’zamallahü ecrek ve ahsene azâek ve gafere limeyyitik) denir ki, (Allahü teâlâ, sevâbını, dereceni arttırsın ve güzel sabretmeni nasip eylesin ve meyyitinin günâhlarını affeylesin) demektir. Musîbetlere, elemlere sevap olmaz. Bunlara sabretmeye sevâb verilir. Fakat, elemlere sabredilmese de, günâhların affına sebep olurlar. Hastalık da musîbettir.

Meyyit sâhibinin, taziye için, üç günden az, bir yerde bulunması câiz ise de, câmide beklemesi ve kadınların hiçbir yerde beklemeleri câiz değildir. Definden sonra dua edilir. Sessiz olarak Kur’ân-ı kerîm okunur. Yüksek sesle okumak mekrûhtur. Sonra cemaat ve meyyit sâhibi, işleri başına dağılmalıdır. Üç günden sonra taziye yapmak mekrûhtur. Ancak uzakta olanlar ve yakın olup da, geç haber alanlar için mekrûh olmaz. İki kere taziye etmek ve kabir başında ve meyyit sâhiplerinin kapılarında taziye mekrûhtur. Taziye, mektup ile de olur.

Cenâze çıkan eve komşuların ve yakında oturan akrabânın, bir gün ve gecelik yemek göndermeleri müstehaptır. Ca’fer-i Tayyâr “radıyallahü anh” şehîd olunca, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” bunun evine yemek gönderilmesini emir buyurdu. Ölü evinden yemek, helva dağıtılması mekrûh ve çirkin bir bid’attir. Birinci, üçüncü, yedinci [kırkıncı ve elliüçüncü] gibi günlerde helva, çörek gibi şeyler yapmak ve kabir başında yemek dağıtmak ve hâfızları, hocaları, mevlidçileri toplayıp, okutup yemek vermek mekrûhtur. Bunların çoğu, gösteriş için, şöhret için yapılmaktadır. Bu bid’atler yapılırken, araya nice harâmlar da karışmaktadır. Bunların yapılmasını vasiyet etmek de bâtıldır. Dinlenmez ve günâhtır. Kırkıncı günü beklememeli, dua, hatim, sadaka ve mevlid okutmak gibi ibâdetler, hemen yapılıp, sevapları meyyitin rûhuna hediye edilmelidir.

Vehbi Tülek'in önceki yazıları...

ÖNE ÇIKANLAR