Müteahhitler “Biz sadece finansörüz” diyor

A -
A +

10 ilimizi vuran deprem felaketiyle gündemimiz yine müteahhitler…

 

Son depremde yıkılan binaların yüzde 98’i eski…

 

Yani 1999 depremi öncesi mevzuata göre yapılan yapılar.

 

Yeni yapılan binaların büyük kısmı ayakta ama yıkılanlar da oldu.

 

İlk tespitler gösteriyor ki, bunlarda da ana sebep mevzuata uymamak, zemin etüdünü dikkate almamak, onca sıkı önleme rağmen kalitesiz, yetersiz malzeme kullanmak.

 

Bazı uzmanların “Bunlar 7,0 ve üzerindeki bir depreme dayanacak şekilde yapıldı. Art arda 7,7 ve 7,6’lık depreme dayanmamaları normal” dese de sapasağlam duran TOKİ konutları bunun doğru olmadığını, mevzuata dikkat edilerek inşa edilseler bugünkü kadar hasar görmeyeceklerini gösteriyor.

 

Konunun uzmanı müteahhit bir okurumuz, aslında mevzuatımızın ne kadar sıkı önlemler getirdiğinden bahsetti geçenlerde.

 

Özellikle İstanbul’da çok sıkı şekilde uygulanan mevzuatın ne olduğunu aşama aşama anlattı.

 

Söylediği şu;

 

     ***

 

“Hedef tahtasına konulan müteahhitler, binanın sadece finansörüdür.

 

Çokça tartışılan demir ve çimento, inşaat maliyetinin sadece yüzde 20’si kadardır.

 

Bu sebeple tasarruf etmeye değer bir oran değildir.

 

Buna rağmen demir ve çimento kalitesinden çalmaya tenezzül edenler ve edecek olanlar yok mudur?

 

Elbette vardır ama mevzuatımız buna da sıkı tedbirler almıştır.

 

Zemin etüdü, demirin cinsi, sağlamlığı ve betonun kalitesi tamamen müteahhidin inisiyatifi dışında gerçekleşen işlemlerdir.

 

Zemin etüdü zaten belediyelerde var… Buna rağmen, inşaat aşamasına geçilmeden yeniden yapılır ve rapor belediyeye sunulur.

 

Belediye bu rapora göre temelin nasıl yapılacağını, zemini güçlendirmek için ‘kazık çakma’ dediğimiz sisteme gerek olup olmadığını, olacaksa ne kadar yoğunlukta ve derinlikte yapılacağını, bunlarla birlikte binanın en fazla kaç kat olacağını belirler.

 

     ***

 

Ruhsat aşamasında belediye ile mimar birlikte çalışır. Her şey yönetmenliğe göre yapılır.

 

İnşaat ruhsatı çıktıktan sonra Çevre ve Şehircilik Bakanlığı “yapı denetim” sorumlusu atamasını yapar.

 

Müteahhit, yapı denetimciyi asla belirleyemez, sistem otomatik atar.

 

     ***

 

Temelin kazılması ve derinliği harita mühendisleri nezaretinde yapılır.

 

Yapı denetim sorumlusu, inşaata gelen her demirden numune alarak laboratuvara gönderir.

 

Demir bağlantıları yapıldıktan sonra yapı denetim tekrar kontrol eder.

 

     ***

 

Beton, yapı denetim ‘olur’ verdikten sonra istenir.

 

Beton santralinden çıkış yapan her mikser çipli olarak inşaat sahasına gelir.

 

İnşaata döküm yapılmadan önce, yine yapı denetim tarafından numune alınır, ardından döküme başlanır.

 

Her mikserden alınan numune, demirde olduğu gibi laboratuvara gönderilir.

 

Şayet demirde yahut betonda uygunsuzluk tespit edilirse inşaat durur.

 

Bunlar sökülmeden ve problem giderilmeden inşaatın devamına asla izin verilmez.

 

     ***

 

Binalarda ana omurgayı oluşturan kaba inşaat bu şekilde tamamlanır.

 

Laboratuvarlar, yapı denetim sorumluları, binanın zemin ve yükseklik ölçümünü yapanlar, bakanlığa bağlı firmalardır. Burada üst denetçi ise belediyelerdir.

 

Şu süreçte müteahhit sadece finansör ve istekleri takip etmesi gereken kişidir.

 

Bunca tedbire rağmen ihmal, istismar yok mudur?

 

Elbette vardır ama bu mevzuatın eksiği değil, insanın suçudur ve gereğini yapmayan hesap vermelidir.

 

     ***

 

Peki müteahhitler malzemeden çalamaz mı?

 

Çalabilir, güvenilir firmaların farkı da burada oluşur zaten...

 

Bunlar, kara sıva vurmak yerine alçı sıva kullanmak, fayans ve musluk gibi malzemeleri düşük kalite kullanmak gibi unsurlardır.

 

Ancak ana donatı yani kaba inşaata mevzuatımıza göre asla müdahil olamaz.”

 

     ***

 

İşte günlerdir konuştuğumuz mevzuatla ilgili bir müteahhidin söyledikleri bunlardı.

 

1999 öncesi yapılan binaları bir kenara koyarsak, yeni inşaatların neden çöktüğü konusunda da konuşulacak o kadar şey var ki!

 

Yaparken bu sıkı önlemleri uyguladığımız binalarda, daha sonra kullanıcılar tarafından yapılan tadilatların tamamen kontrolsüz bırakılması gibi…

 

O da bir başka yazımızın konusu olsun.

 

 

 

 

Enver Ağabeye minnetle…

 

 

Patronluktan öte, aile büyüğümüz, her şeyimizdi…

 

Merhum Enver Ören Ağabeyimizi, vefatının 10. sene-i devriyesinde dualarla yâd ettik.

 

İyi insan, iyi Müslüman, iyi arkadaş, iyi dost, iyi patron, iyi hoca nasıl olur, O öğretmişti bize…

 

Hem de yaşayarak, yaşatarak.

 

Onu kaybedince bir dağ göçtü ardımızdan.

 

Yıkılan koca şehirler gibi viraneye döndük kendi dünyamızda.

 

Emaneti şimdi değerli evladı Mücahid Ören beyefendide.

 

     ***

 

Madem bugünlerde deprem afetini, binaları konuşuyoruz, Enver Ağabeyin buradaki hususiyetinden bahsetmemek olmaz.

 

Malum, inşaatçılık İhlas’ın en önemli iş kalemlerinden, hem de hakkıyla yaptığı işlerden biri.

 

Ömrüne bereket, Enver Ağabeyimizin yakın çalışma arkadaşlarından Zeki Celep’in başında olduğu İhlas Yapı’nın İstanbul’da imza attığı çok sayıda site var.

 

Şimdilerde Bizim Evler 9 ve Bizim Evler 10’un inşaatı sürüyor.

 

Enver Ağabeyin büyük zorluklarla yaptırdığı, şimdi içinde on binlerce insanın yaşadığı bu sitelerin ilki, İhlas Yuva idi.

 

Düşünün, 1999 Marmara depreminden yıllar evvel, 1990’da Enver Ağabeyin talimatıyla tünel kalıp, radye temel sistemle inşa edilmiş, o yıllarda Türkiye’de pek bilinmeyen bu sistemi uygulatarak, âdeta sektöre öncülük etmişti.

 

Sonraki inşaatların tamamı da aynı sistemle yapıldı ve yapılmaya devam ediyor.

 

TOKİ’nin Kahramanmaraş merkezli depremlerde tek hasar görmeyen binaları da işte bu şekilde yapıldığı için dimdik ayakta kaldı.

 

     ***

 

Kâra değil insan hayatına öncelik veren, tâ 90’ların başından bu yana tünel kalıp ve radye temel sistemi ile binalar inşa ettiren Enver Ağabey sektöre öncülük etmişti etmesine de…

 

Bir süre bunu taklit eden firmalar, hem maliyet, hem de bina dışındaki çıkıntılar yüzünden “göz boyama” amaçlı süslemeler yapılamıyor diye bu sistemi uygulamaktan vazgeçti.

 

Oysa, kolon ve kiriş olmayan, neredeyse tamamı taşıyıcı duvar olduğu için çivi çakmaya dahi müsaade etmeyen bu binalarla inşa etseydik bütün yapıları…

 

Bugün afet bölgesinde hiçbir zarar görmeyen TOKİ konutları gibi sapasağlam bir yapı stokumuz olurdu bütün şehirlerde.

 

Tünel kalıp duvarlar insan hatasına müsaade etmediği için, bugün yeni yapılarda oturanlar bile endişe etmez, çok daha güvenli ve huzurlu olurdu.

 

Yaptığı her işte olduğu gibi, inşaatta da çok hayırlı hizmetlere imza atan Enver Ağabeyi rahmet ve minnetle yâd ediyoruz.

 

Mekânı cennet, kabri nur olsun...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.