New York’taki BM zirvesi, mevcut dünya sisteminin varlık ya da yokluk imtihanıydı.
Katil Netanyahu’ya ‘dur’ denilmezse bir sonraki BM zirvesinde muhtemelen Gazze diye bir yer kalmayacağını, hatta belki Filistin diye bir yerden söz etmenin bile mümkün olmayacağını gazetemizde SON ÇAĞRI kapağıyla 8 dilde dünyaya duyurmaya çalıştık.
Ne yalan söyleyelim, Filistin’i tanıyacağını açıklayan ülkelere karşı Washington’un tavrı sebebiyle çok da umutlu değildik…
Ancak ABD Başkanı Trump’ın, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’la yan yana oturduğu; Suudi Arabistan, Katar, BAE, Mısır, Endonezya ve Ürdün’ün devlet ve hükûmet liderleri düzeyinde temsil edildiği masa, rüzgârı tersine çevirdi.
Ümidimizi artıran katılımcı ülkeler değil, masa başında Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın oturuyor olmasıydı.
Keza Hamassız Gazze, Netanyahu’suz İsrail formülü konusunda epeydir bir şeyler anlatmaya çalışmaktayız.
Türkiye, meselenin bölgesel bir savaşa dönüşmeden çözümü yolunda uzunca süredir büyük çaba harcamakta.
Öncelikle Gazze’deki vahşi soykırımın durması, Filistin devletini tamamen ortadan kaldırma planlarının bozulması ve üç dinin kutsal saydığı Kudüs’ün statüsünün korunması için yürütülen diplomatik çabalara Hristiyan dünyasının da destek vermesi, BM’deki önemli adımlardan biri oldu.
Ama bizim açımızdan en önemli hadise, Türkiye’nin bölgesel gücünü ilan eden 9’lu Gazze masası ve sonrasındaki Beyaz Saray görüşmesinde, ABD Başkanı Trump’ın, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a gösterdiği ihtimam oldu.
***
Ukrayna lideri Zelenskiy’yi kameralar önünde azarlayıp neredeyse Beyaz Saray’dan kovan…
Oval Ofis’te karşısına diktiği Avrupalı liderlere yapmadığını bırakmayan…
Aynı koltukta, İsrail’e yakınlığına rağmen Netanyahu’ya “Makul ol” diye çıkışan Trump’ın, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın güçlü liderliğine hayranlığını defalarca tekrarlaması, hatta görüşmedeki bakanları bile “Çok zekiler. Keşke bu kadar zeki olmasalardı” sözleriyle övmesi Türkiye’deki müzmin muhalifleri pek memnun etmese de, dünyada geniş yankı uyandırdı.
FETÖ’cülerin yol arkadaşı CHP’liler, Trump’ın kendi oylarının çalındığını anlatırken “O da biliyor” diyerek Erdoğan’ı işaret etmesinden başka yalanlar çıkarmaya çalışsalar da, yapılan konuşma herkesin gözü önünde.
Erdoğan oy çalmayı bilseydi, 2019’da İstanbul’u kaybetmezdi.
Şu yüzsüzlüğe bakın ki, listede satır kaydırma gibi bir sürü hilesi ortaya çıkan, sandıkların sadece yüzde 10’u sayıldığında bile Ekrem İmamoğlu ile Binali Yıldırım arasındaki farkın 29 binden 13 bine düştüğünü, CHP’lilerin bunun üzerine panikle gece yarısı hâkimleri adliyeye toplayarak ‘oyların sayımını durdurttuğunu’ unuttuğumuzu zanneden arsızlar, Beyaz Saray’daki görüşmede Türkiye’ye ve Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanına yapılan övgüden rahatsız olarak, Trump’ın sözlerini çarpıtmaya bile yeltenebiliyor.
Bu ağır ruh hastalarını bir kenara bırakacak olursak, New York’taki 9’lu zirveden ve Washington’daki Trump-Erdoğan görüşmesinden çıkan netice şudur;
Bölgesel güç Türkiye, artık sadece Gazze meselesinin çözümünde değil, Orta Doğu’daki bütün meselelerin çözümünde ‘ağabey’ rolü oynayacaktır.
O masaya oturanlar da artık zaten bunu kabullenmiştir.
Bu bize birilerinin lütfu, ihsanı değil; ortaya koyduğumuz kapasitenin sonucudur.
Hayırlı olsun.
Yücel Koç'un önceki yazıları...