Hem âlim hem sanatkâr… Osmanlı’nın müfessir şairi 300 yıldır iz bırakıyor!

Kaynak: Anadolu Ajansı
- Güncelleme:
Hem âlim hem sanatkâr… Osmanlı’nın müfessir şairi 300 yıldır iz bırakıyor!
Osmanlı, Şair, Hattat, Hadis, Tasavvuf, Haber
Kültür - Sanat Haberleri  / Anadolu Ajansı

Osmanlı’da yetişen büyük âlimlerden İsmail Hakkı Bursevi, vefatının 300. yılında yad edildi. Müfessir kimliğiyle öne çıkan Bursevi, aynı zamanda şair, hattat ve mutasavvıftı.

Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı tarafından İsmail Hakkı Bursevi'nin vefatının 300. yılına özel hazırlanan "İsmail Hakkı Bursevi ve Eserleri" anma toplantısı ve sergisi, TÜYEK Süleymaniye Külliyesi'nde düzenlendi.

TÜYEK Başkanı Coşkun Yılmaz'ın açılış konuşmasını yaptığı anma toplantısında, Prof. Dr. Ali Namlı, Prof. Dr. Necdet Yılmaz ve Doç. Dr. Murat Yurtsever, Bursevi'nin hayatı, eserleri, tasavvufi yönü ve şiirlerini ele aldı.

Prof. Dr. Necdet Yılmaz, Bursevi'nin çok yönlü bir insan olduğunu belirterek, "Bir âlim, şair, hattat ve sufi kendisi. Bu tür şahsiyetlerin mutlaka tanıtılması, gündeme getirilmesi gerekiyor. Ölümünden 300 sene geçmiş, hala çalışmalarını tam olarak gün yüzüne çıkarabilmiş değiliz. Bu kusuru kendimizde arayıp, eksiklikleri bir an önce nicelik ve nitelik itibarıyla tamamlamaya çalışmamız lazım" dedi.

10 BİNİN ÜZERİNDE ŞİİRİ VAR

Prof. Dr. Ali Namlı da Bursevi'nin yaşadığı dönemde hiçbir zaman toplumdan uzak kalmadığını anlatarak, "Tasavvufi olarak insanlara irşat etmiş, camide, bulunduğu her yerde kürsüden inmemiş, umuma vaaz ve nasihatte bulunmuş, dini, zahiri ilimlerden isteyenlere dersler vermiş... 'Ben sadece tasavvufla ilgilenirim.' dememiş ve en önemlisi hiçbir zaman kalemi elinden bırakmamış, çok eser yazmış. Eserlerini okumaya ömür yetmez. Biz birkaç eserini çalışabildik" diye konuştu.

Bursevi'nin bütün eserlerinde tasavvuf rengini görmenin mümkün olduğunu dile getiren Namlı, şunları kaydetti:

"Aynı zamanda onda tefsir, hadis, fıkıh, Arap dili ve edebiyatını görüyoruz ve bir şair kendisi. Bizzat kendisi 10 binden fazla manzumesi, şiiri olduğunu söylüyor. Özellikle kalbine doğan ilhamlar ve bunların izahına dair epeyce eseri var. Bütün bunları manevi işaretlerle yaptığını söylüyor. Manevi işaretle başlamış, manevi işaret gelince bırakmış. Birçok hacimli, irili ufaklı eseri var. Her peygamber, kendi kavmine o kavmin diliyle gönderildiği gibi, Türklere hitap ettiği için eserlerinin çoğunu Türkçe yazdığını söylüyor ama yarıya yakını da Arapçadır."

"KILICI ALIP DÜŞMANIN KARŞISINA ÇIKAN BİR MÜCAHİT"

Namlı, Bursevi'nin müstakil bir Farsça eserinin olmadığına ancak eserlerinde Farsçayı çok mahir şekilde kullandığına dikkati çekerek, "Yaşadığı döneme sonradan Lale Devri denilmiş. Lale Devri'nin dili, Türkçesi biraz ağdalı, ağırdır. Arapça, Farsça kelimeler bakımından yazdığı eserlerde daha sade, daha basit bir Türkçe kullanmış ama mektuplarında, bazı eserlerinde gerektiği zaman o günün ağdalı dilini de rahat bir şekilde kullandığını görüyoruz" ifadelerini kullandı.

Bursevi'nin bugün dini temsil edenler, âlimler, din adamları ve insanlar için ideal bir örnek olduğunu dile getiren Namlı, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Klasik Osmanlı döneminin çok yönlü yetiştirdiği son örneklerden birisi. Günümüzde de tam olarak böyle bir insan olmak kolay bir şey değil. Örnek insan olarak dini temsil eden, anlatan insanlar için bence en ideal örneklerden birisi. Bursalı bir gönül adamı ama aynı zamanda zahiri ilimlerden kopmamış, şair, hatta sanatkâr. Gerektiği zaman kılıcı alıp düşmanın karşısına çıkan bir mücahit ve çok yönlü bir insan."

Kaynak: Anadolu Ajansı

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...