Ressamın tuvalinde Boğaziçi en önde! İstanbul eşittir 'aşk'

Düzenleyen: / Kaynak: Türkiye Gazetesi
- Güncelleme:
Ressamın tuvalinde Boğaziçi en önde! İstanbul eşittir 'aşk'

Kültür - Sanat Haberleri  / Türkiye Gazetesi

Yeni kitabında İstanbul’u ressamların tablolarıyla anlatan Gül İrepoğlu “Bence bu resimlerde büyük bir aşk var. Boğaziçi ise her şeyden önde geliyor. Çünkü ressamlara müthiş manzaralar veriyor” diyor.

MURAT ÖZTEKİN'İN HABERİ-Tarih boyunca sanatçıların en çok alaka duyduğu şehirlerden biri İstanbul oldu. Şehrin benzersiz manzaraları önce gravürlerle sonra yağlı boyalarla kayıt altına alındı, benzersiz ışığının peşine düşüldü. Türkiye’nin tanınmış sanat tarihçilerinden Prof. Dr. Gül İrepoğlu ise kurucu küratörlüğünü üstlendiği Türkiye İş Bankası Resim ve Heykel Müzesinin koleksiyonundan yola çıkarak “İstanbul’un Resmi” adlı kitabı kaleme aldı. Biz de tablolarla şehrin ruhunun anlatıldığı eser vesilesiyle İrepoğlu’yla sohbet ettik… 

İstanbul şüphesiz dünyanın en çok resmedilen şehirlerinden biri. Bunu neye bağlıyorsunuz?

İstanbul hep dünyanın başkenti olmak için meydana getirilmiş bir yer olarak görüldü. Şehir, eski zamanlardan beri herkesin almak istediği yer oldu. Öyle stratejik bir konumda ve denizle öyle iç içe ki, 6. yüzyılda yaşamış Bizans tarihçisi Prokopius “Derya onu bir çelenk gibi sarar” der. Dolayısıyla herkes İstanbul’un bu güzelliğini muhafaza etmek istemiş. Fotoğrafın keşfedilmediği yıllardaki görsel muhafaza şekli ise ya gravür olmuş ya resim… Belki o zamanlar işin içerisine biraz da istihbarat girmiş…

Elbette devletler birbirlerinin her türlü özelliklerini tanımak ve bilmek ister. Sanatçılar her zaman elçi heyetleriyle birlikte İstanbul’a geliyorlardı. Bu gizli bir durum da değildi. Avrupalılar hem İstanbul’u hem de İstanbul’da yaşayanları merak etmişlerdi. Avrupalı sanatçılar 16. yüzyıldan itibaren İstanbul’u önce gravürler sonra yağlı boya resimlerle çok iyi betimlemeye başladılar. Yağlı boyalar daha çok 17. yüzyıldan itibaren yapıldı.

Galiba herkes İstanbul’da kendinden bir şeyler aradı. Oryantalist ressamların Harem tasvirlerini göz önünde tutarsak neler söylersiniz?

Doğu kültürü her zaman Batı’nın ilgisini çekiyor. Evet, oryantalist denilen ressamlar her zaman İstanbul’u doğru biçimde betimlemiş değiller; kendi hayal güçleri de işin içerisine girmiş. Osman Hamdi Bey ise bir oryantalist olarak görülüyorsa da bu kültüre içinden şahit olduğu gibi dışından da bakabilmiş.

Öte yandan Osmanlı İmparatorluğu’nda ilk resimler İstanbul’la iç içe... Türk resmi İstanbul tasvirlerinden mi doğdu?

Türk resmini İstanbul manzaraları başlattı da diyebiliriz. İstanbul, sanatın merkezi. Çünkü sarayın bulunduğu yer ve saray da sanatın destekçisi. Bunların hepsi zincir gibi birbirine bağlı.

Ressamın tuvalinde Boğaziçi en önde! İstanbul eşittir 'aşk'

İSTANBUL’UN RUHUNU  VERMEK KOLAY İŞ DEĞİL

Sonraki yıllarda ve cumhuriyet devrinde İstanbul resimlerde nasıl yer buldu?

İstanbul’da yaşamak zaten bir sanatçıya sonsuz ilhamlar veriyor. Buna karşı durmak imkânsız. Ancak İstanbul’u hakkıyla betimleyebilmek kolay bir şey değil. Evet, görünümünü aynen yapabilirsiniz ama İstanbul’un o derin ruhunu tuvallere yüklemek ustalık gerektirir.

Siz bu ruhu en çok hangi ressamların eserlerinde görüyorsunuz?

Hikmet Onat bunların başında geliyor. Avni Lifij de hemen anılabilir. Nazmi Ziya Güran ise İstanbul’un ışığını en iyi veren ressamdır. Feyhaman Duran’ın da müthiş İstanbul manzaraları vardır. İbrahim Çallı ise bu şehri insanları ile birlikte işlemiştir. 

Ressamların İstanbul resimlerinde hangi semtler öne çıkıyor? En çok nereleri sevmişler?

Boğaziçi her şeyden önde geliyor. Çünkü ressamlara müthiş manzaralar veriyor. Adalar da çok resmedilmiş. Haliç’in ışığı ve özel konumu çok tasvir edilmiş. Tarihî Yarımada’daki birçok yer de tuvallerde yer almış. Tabii, kıyılar öne çıkmış, şehrin iç tarafları daha az betimlenmiş. Şehirden insan manzaraları da günümüze doğru artmış. 

İSTANBUL EŞİTTİR 'AŞK'

Kaleme aldığınız “İstanbul’un Resmi” kitabı ve aynı isimli serginin kaynağı Türkiye İş Bankası Resim ve Heykel Müzesinin koleksiyonu. Bu koleksiyonun önemi nedir?

Bu koleksiyon Türk resim sanatının gelişimini farklı akımlarla çok “bilinçli bir şekilde” belgeleyebilmekte. Koleksiyonda 2 bin 700 eser var. Aralarındaki İstanbul resimleri ise o kadar çok ki tamamı müzeye sığmaz.

Bu İstanbul eserlerinde öne çıkan his nedir?

Bence bu resimlerde büyük bir aşk var. İstanbul eşittir aşk… Ondan sonra ışığı yakalama arzusu mevcut. Benim burada en sevdiğim İstanbul eseri ise Mehmet Ali Laga’nın bir Büyükada kompozisyonu. Ressamın 20. yüzyılında başlarında yaptığı resme bakınca belirli bir zamanı yaşıyorsunuz.

Manzaralar aynı zamanda bugün de kullanabileceğimiz önemli görsel malzemeler. Resimler sayesinde bir semtte hangi tarihte hangi yapıların olduğunu görebiliyoruz. Devamlı değişimde olan İstanbul gibi bir şehir için bu çok kıymetli.

Peki, kitabınızda neye odaklandınız?

Kitabın sergiye eşlik etmekten öteye gitmesini arzu ettim. İstanbul’u derli toplu bir şekilde anlatmasını istedim. O yüzden başında kendime göre İstanbul’un tarihini yazdım. Sonra tıpkı serginin düzeni gibi İstanbul’u tablolarla ele aldım.

İSTANBUL DENİLİNCE ERGUVAN AKLA GELİR

Prof. Dr. Gül İrepoğlu “İstanbul çiçeği diyebileceğimiz çiçekler var. İlk aklımız erguvan geliyor. Sonra lale… Lale burada yabani bir çiçek olmaktan çıkıp 16. yüzyılda artık bahçe çiçeği şeklini almıştır. Gül ise hem dünyanın hem de İstanbul’un çiçeğidir. Mimozalar İstanbul’u söyler, manolyalar şehrin her yerindedir. Bütün bunlar, ressamlar tarafından da göz ardı edilmemiştir” diyor.

Düzenleyen:  - Kültür - Sanat
Kaynak: Türkiye Gazetesi
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...