Ünlü yönetmenlerden çarpıcı 15 Temmuz itirafı: Sinemaya yansıtılamadı

15 Temmuz Darbe Girişimi'nin kültür ve sanat alanındaki durumunu değerlendiren ünlü yönetmenler Nazif Tunç ile Mesut Uçakan çarpıcı itiraflarda bulundu. Uçakan "Hepimiz için büyük vebal bu. Maalesef bunu anlatacak güçte olanlar, henüz sinemanın gücünü görebilmiş değil." derken Tunç, "Türk milleti adına ne olumluysa ne yazık ki uzak duruyorlar, ne zararlıysa hemen ona sarılıyorlar." dedi.
15 Temmuz'un kültür ve sanat dünyasındaki akisleri hakkında Türk sinemasının iki duayen ismi dikkat çeken değerlendirmelerde bulunuyor.
Yönetmen Nazif Tunç, 15 Temmuz Hain Darbe Girişimi'nin Türkiye'ye verdiği zarara dikkat çekerek, "Geçen zaman bize gösterdi ki Türkiye bir kıyametten kurtuldu. Bu ülkeyi neredeyse yüz yıl geri döndürecek bir darbenin savuşturulması söz konusu oldu. Allah'tan başka hiçbir kuvvetin, gücün, istilacının önünde diz çökmeyen Türk milleti, birtakım zorbalar ve darbecilerin taarruzunu engelledi. Bu çok kıymetli. Allah'tan başka hiçbir gücün önünde diz çökmeyen bu millet, istiklal sevdasını da bir kez daha göstermiş oldu." diyor.
"BU UNUTULMAYACAK BİR İBRET VE DERSTİR"
15 Temmuz'da milletin ortaya koyduğu mücadeleyi İstiklal Savaşı'nda Anadolu Müslümanlarının ortaya koyduğu dirilişe benzeten Tunç, şunları kaydediyor:
"Türk milleti başına geleni önceden gördü ve darbeye izin vermedi. Türk milleti böylesine bir coşku içindeyken, bağımsızlıkla ilgili bir yemin içindeyken ne yazık ki sanat çevresi Türk milletinin gösterdiği bu kararlılığı ve kahramanlığı gösteremedi. Biz de bu sanat çevresinin içinde olan insanları gördük ki bunlar sanki mandacı zihniyet ve işbirlikçi zihniyet içerisinde. Türk milletinin yine dizlerinin kırılmasıyla ilgili bir işbirliği içinde imişler gibi geldi bana. Bu unutulmayacak bir ibret ve derstir."
15 TEMMUZ ÇABASI YOK
Usta yönetmen, 15 Temmuz hain darbe girişimini "tiyatro" şeklinde nitelendirmeyi Türk milletine düşmanlık olarak değerlendirerek, "Sanat çevremizde 15 Temmuz darbe ve istila günlerinde sanatçıların yutkunması ve kekeme olması gibi kendi üretimlerinde de ne yazık ki 15 Temmuz'u değerlendirmekle ilgili bir çabaları söz konusu değil. Türk milleti adına ne olumluysa ne yazık ki uzak duruyorlar, ne zararlıysa hemen ona sarılıyorlar." şeklinde konuşuyor.
Nazif Tunç, darbe girişimine ilişkin layıkıyla bir filmin yapılmadığının altını çizerek, bu konuda Cumhurbaşkanlığı, TRT ve İletişim Başkanlığı dışında adım atanın olmadığını vurguluyor.
Türkiye'nin 200 yıldır darbelerle yönetilen bir ülke olduğunun altını çizen Tunç, sözlerini şöyle tamamlıyor:
"Ben 15 Temmuz'u neredeyse ikinci İstiklal Savaşı'nın kazanılması olarak görüyorum. Bu bilinç ve şuur 10 yıldan bu yana yepyeni birtakım ufuklara, özlenen şafaklara doğru Türk milletini yürütüyor.
Bu yürüyüş hevesi kursağında kalmayacak, saldıranın saldırısını bertaraf edecek, hücum edeni geri çevirecek, kınayanın kınamasına aldırmayacak, hainin ihanetine kılıç, silah çekecek, yumruk atacak bir vaziyette devam edecek.
Eğer 15 Temmuz'da bu duygular sindirilmiş olsaydı, Türk milletinin bir daha kıyamete kadar dünyaya nizam verecek ruhu canlanmazdı."
"GELECEK NESİLLERİ BİLE ETKİLEYECEK BİR DESTAN"
Yönetmen, senarist ve yapımcı Mesut Uçakan, 15 Temmuz hain darbe girişimine ilişkin, "Bir halkın, ülkeyi alenen işgal eden bir iktidara karşı ayaklanmasını tarihte yer yer görebiliriz ama bir 15 Temmuz ruhunu görmek pek mümkün değil sanıyorum." dedi. Uçakan, şunları kaydetti:
"O güne kadar 10 yılda bir darbelerle bastırılıp, susturulan halk, bu sefer Allah Allah diyerek şahlandı ve şehitler vererek o alçak kalkışmayı geri püskürttü.
'15 Temmuz ruhu' işte bu şahlanmadaki ruhtur. Temelinde asırların oluşturduğu bir medeniyet birikimi bulunan, bir anlamda Anadolu, Osmanlı ve şehitlik ruhu. O gün Sayın Cumhurbaşkanımız şahsında fışkıran tam bir milli kahramanlık ruhu... Bu basit bir vaka değil. Tarihin en büyük, en çarpıcı vakalarından biri. Gelecek nesilleri bile etkileyecek bir destan.
"BİR KÜLTÜREL SEFERBERLİK BAŞLATILABİLİR"
Aradan 9 yıl geçmesine rağmen böylesine büyük bir hadisenin yeteri kadar sinemaya yansımadığına dikkati çeken usta yönetmen, "Belgeselleri saymazsak bir iki film çekildi, o kadar. Onların da yaşanan olayları nakletmek dışında, 15 Temmuz ruhunu ne kadar yansıttığı tartışılır.
Meselenin, sektörün ileri gelenleri yani ana akım sinemacıları tarafından yeteri kadar anlaşılmadığı, içselleştirilmediği, belki de kabullenilmediği ortada. Önce bu sorunu çözmek gerekiyor.
Hepimiz için büyük vebal bu. Maalesef bunu anlatacak güçte olanlar, henüz sinemanın gücünü görebilmiş değil. Halkımız sağ olsun, onlar da çoğunlukla böyle olağanüstü bir olayı önemsemeyecek kadar sekülerleşti, parçalandı, ahlaki bir çöküşe sürüklendi.
Anlaşılan o ki genç neslin 15 Temmuz ruhunu doğru anlaması için şimdilik TRT'den gözlerini ayırmamaları gerekiyor.
15 Temmuz'u ulusal, hele ki uluslararası planda yeteri kadar anlatabilmek için pek çok içerik oluşturulabilir, bir kültürel seferberlik başlatılabilir ama bana göre öncelikli olarak sinema filmleri üretmekten daha etkileyici kalıcı bir eylem bulunamaz. Elbette bunu uluslararası standartlarda bir ekip, ekipman ve uluslararası starları da işin içine katarak yapmak şartıyla. Ne var ki bu o kadar kolay değil."
Mesut Uçakan sözlerini şöyle tamamladı:
"15 Temmuz darbe girişimine karşı halkın Allah Allah diyerek yaptığı, her şeyden önce arka planda küresel sermayeye, daha derininde Siyonizme karşı bir başkaldırı hareketidir.
Siyonizm ise malum bugün hegemonik yapısıyla dünyanın büyük baş ağrısı. O gücün, dünya sinemasındaki ağırlığını ve dağıtım gücünü hepimiz biliyoruz. Bu umutsuz olmayı gerektirmiyor tabii ama İslam aleminin hali de ortada. Bütün bunlara rağmen ben, bu lanetli gücün çok geçmeden yok olacağına inanıyorum. Bu lanetli kavmin, Gazze'de, Filistin'de karşılaştığı direnç, dökülen onca gözyaşı ve insanlığın gösterdiği muhteşem tepki, eminim sinemada da karşılığını bulacaktır ve ölü kalpler dirilecek, putlar tek tek yıkılacaktır. Hele ki kararlı adımlar atılmaya görsün."