Dert kapıyı çalınca...

Dert kapıyı çalınca...

KÜLTüR - SANAT Haberleri

Salgın bir hastalık hüküm sürerken birlikte yaşamaya başlayan iki ailenin ‘güven imtihanını’ işleyen “Gece Gelen”, hem orijinal hikâyesi hem de oyunculuklarıyla esaslı bir gerilim yaşatıyor.

MURAT ÖZTEKİN

İnsanlara olan güven hissimizin sarsılması, günümüzün en büyük çıkmazlarından. Belki de tarih boyunca bu denli itimat problemi yaşanılan bir devir olmamıştı. Peki ya böyle bir zamanda, bulaşıcı bir hastalık her tarafı sarıp zavallı insanlar kapınızı çalarsa ne yapardınız? Yönetmen Trey Edward Shults, “Gece Gelen” (It Comes at Night) isimli filminde, işte tam da bu soru üzerinden yol alıyor. Filmde dehşetli bir can pazarında bir araya gelen iki ailenin yaşadığı “güven bunalımı” merkeze oturtuluyor. Benzerlerinin aksine, orijinal bir hikâye sunan filmin oyuncu kadrosunda ise Joel Edgerton, Kelvin Harrison Jr., Carmen Ejogo ve Christopher Abbott var.

HASTALIK SARDI DÖRT BİR YANI
Yakın bir zaman diliminde geçen hikâyede, mahiyetini tam olarak kavrayamadığımız öldürücü bir sâri hastalık her tarafı sarmıştır. İnsanlar bu sebeple şehirlerden kaçmışlardır. Paul ve Sarah çifti de oğulları Travis ve evin dedesi ile birlikte ormanın içerisindeki bir eve sığınmıştır. Büyükbaba hastalığa yakalanınca damadı Paul, onu soğukkanlılıkla öldürüp cesedini yakar. Ancak aile, her an hastalıklı kişilerin evlerine girme korkusuyla yaşamaktadır.

AİLE DAVETİ…
Derken bir gece tıkırtıyla uyanırlar. Eve giren Will isimli garip adam, eşi ve çocuğu için kilometrelerce öteden su bulma ümidiyle geldiğini söyler. Önce bunu gerçekçi bulmayan Paul, en sonunda Will’e itimat eder. Üstelik suyu olmasa da keçileri ve epeyce gıdası vardır! Bu yüzden Will’in ailesini evlerine davet edip birlikte yaşamaya başlarlar. Birbirlerini tam olarak tanımayan iki aile, yavaş yavaş karşılıklı olarak güven duymayı ve beraber yaşamayı öğrenirler. Ancak tam “bir” olmaya başlamışken etrafta garip şeyler döner. Artık aralarındaki itimada dayalı münasebet, sıkı bir imtihana tabi tutulacaktır.  

Bu başka bir korku
Salgın hastalık temalı filmler Hollywood’un vazgeçilmezlerinden. Yönetmen Shults da “Gece Gelen” filminde aynı tema üzerinden ilerliyor ancak buna orijinal pek çok şey ilave ediyor. Hiç bilmedikleri kişilere ailesiyle birlikte evlerini açan Paul, bu iyiliğiyle fena hâlde test oluyor. Ben her ne kadar filmdeki mesajın tam tersini düşünsem de ortaya “ibretlik!” denilecek türden neticeler çıkıyor. Öte yandan eser, göründüğünün aksine sıradan bir korku filmi değil. Tabiatüstü canavarlara yer verilmeden realist bir korku meydana getiriliyor. Hatta yönetmen, korku filmlerinin klişelerini öne sürerek seyirciyi ters köşeye yatırmayı da ihmal etmiyor. Filmde “esaslı” oyunculuklar da var. Ama hassaten genç siyahi oyuncu Kelvin Harrison Jr.ın performansı dikkate değerdi. Neticeye ulaşamayan sahneler ve yavaş tempo ise eserin eksi hanesine yazılan bazı şeylerinden. Ama yine de “Gece Gelen”, seyircinin tüylerini ürpertmekle kalmayıp insanın yaşama hırsı üzerine düşünmeye sevk edecek tesirli bir film. Eserin ana vurusu ise: İnsan herhangi bir bulaşıcı hastalıktan çok daha tehlikelidir…

Predatorların dehşetli dönüşü
Arnold Schwarzenegger’in başrolünde olduğu 1987 yapımı ilk filmiyle hafızalara kazınan ve Amerikalı askerleri avlayan sırlı yaratıkların merkezinde olduğu “Predator” (Av) geri döndü. Serinin dördüncü filmi mahiyetinde olan “Predator”ın yönetmen koltuğunda Shane Black oturuyor. Filmin başrollerinde ise Olivia Munn, Boyd Holbrook ve Jacob Tremblay var. Eski bir özel kuvvetler askeri, ücretli vazifeye gittiği Meksika’da, Predator olduğunu öğrendiği esrarengiz bir uzaylı ile yüzleşir. Yaratıkların teknolojisinin bir kısmını ABD’ye geri gönderir; orada, oğlu Rory onları kontrol etmek için kullanılan dili çözer. Bu da onu, Predatorlardan gelen ciddi bir tehdide maruz bırakır. Hükûmetin, gördüğü şeyi ortaya çıkarmasını engellemenin bir yolu olarak psikiyatrik değerlendirme için sınırlanmış olan adam, Deliler adı verilen bir grup eski askerle oğlunu kurtarmak için kaçar ve daha büyük bir komployu keşfeder.

Peşin hükümlerin girdabındaki adam
Alman yönetmen Valeska Grisebach, “Western” isimli filminde Bulgaristan’ın taşrasına çalışmaya giden Alman işçiler ile mahallî halkın yaşadığı gerilim üzerinden ilerleyen bir hikâye anlatıyor... Alman işçi grubu, hidroelektrik santral inşa etmek için Yunan sınırına yakın bir bölgeye kamp kurarlar. Aşırı milliyetçi ekip, köylü bir kızı taciz edince Bulgarlarla aralarında problem başlar. Ancak inşaat işçilerinden Meinhard, arkadaşları gibi değildir. Bulgarlarla insancıl temaslar kuran adam, kısa zamanda onların güvendikleri biri olup çıkar. Almanlar tarihî reflekslerle köylülere işgalci gibi davranmaya devam edince, Meinhard iyice arada kalır. Film, peşin hükümler üzerine basit ama seyirciyi saracak bir hikâye anlatıyor. Eserde, problemlere, yüksek tondan cevaplar verilmiyor.

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...