Bahadır Yenişehirlioğlu: Yazarken hazine arıyorum

Bahadır Yenişehirlioğlu: Yazarken hazine arıyorum

KÜLTüR - SANAT Haberleri

Yeni romanına ‘Antikacı’ ismini veren Bahadır Yenişehirlioğlu “Aslında bütün yazarlar olarak hazine arıyor gibiyiz. Ama bu iki taraflı bir şey; kazıp bulduklarınızı okuyucuya ulaştırıyorsunuz. Keşfettikçe kendinize saklamıyorsunuz” diyor.

MURAT ÖZTEKİN

Kendisine daha ziyade sinema filmleri ve televizyon dizilerinden aşinayız ama Bahadır Yenişehirlioğlu usta bir edebiyatçı…  Onuncu kitabı “Antikacı” ile okuyucularını selamlayan Yenişehirlioğlu, Timaş Yayınlarından çıkan eserde antikacı Cemil’in yaşadıkları üzerinden cemiyete ayna tutuyor. Kitap, şiddeti yalnızca kadın üzerinden okumak yerine bir ailenin hikâyesiyle sebeplerine yoğunlaşıyor. Biz de Antikacı’yı yazarından dinliyoruz…

* Kısa sayılabilecek bir zaman zarfında onuncu eserinizi verdiniz. Sinema çalışmaları sizi yavaşlatmak yerine daha mı üretken kıldı?
Sinema ve edebiyat birbirini tetikleyen işler. Ama edebiyat benim daha önce hayatıma girmişti. Bu yüzden edebiyatı önemsiyorum, şifalı bir şey olarak görüyorum. Edebî eserleri okumanın büyülü bir yönü var ama yazmak ayrı bir serüven... Yazmakta biraz da kendinle yüzleşmek var. Sebebi bunlar olsa gerek.

KELAM SİHİRLİ BİR ŞEY
* Derdiniz kendinizle mi alakalı?
Edebiyat, sizin de içinde olduğunuz yepyeni bir dünya kurmak demek. Kelamın öyle bir “sihirli” gücü var; sizin serüveninizden meydana geliyor ama okuyucuya ulaştıktan sonra başka serüvenlere yol açıyor. Karşı kıyıdan ışığın size ulaşması ve okuyucuyla beraber bir şeyler paylaşmanız çok güzel. Yazmak bir noktada da ilahi hakikate bir ulaşma çabası… Aslında bütün yazarlar olarak hazine arıyor gibiyiz. Ama bu iki taraflı bir şey; kazıp bulduklarınızı okuyucuya ulaştırıyorsunuz, hazine keşfettikçe kendinize saklamıyorsunuz.

* Peki, yazarken ne gibi ritüeller uyguluyorsunuz?
Genelde edebiyatçılar bir şeyler kaleme alırken uzlete çekilirler. Açıkçası bende öyle bir durum yok. Bir aile babası olarak hem sorumluluklarımı yerine getiriyor hem de eserler yazıyorum. Hayattan kopmadan yazma safhasını canlı tutuyorum. Ama zihnimde bir alan var, oraya kimseyi dâhil etmiyorum. İlk romanımı elle yazmıştım. Çünkü klavyem zihnimin çalışmasına yetişemiyordu. Daha sonra senkron problemim çözüldü. Artık bilgisayarla çalışıyorum. Genelde romanlarımı gece yazıyorum. Sonra; asla elle not tutmam, duygularımı kayda almıyorum. Garip bir çalışma şekli ama zihnim otomatik olarak devamlı not tutuyor ve dosyalara ayırıyor.

* Son romanınıza gelirsek; Antikacı’da psikolojik tarafı yoğun bir hikâye var. Antikacı Cemil Bey ve ailesi etrafında gelişen hikâyede şiddeti merkeze alıyorsunuz. Nereden çıktı bu şiddet meselesi?
Şiddet yaşadığımız zaman diliminde öyle ya da böyle herkese sirayet etmiş durumda. Çünkü bulaşıcı bir şey. Bir yerde şiddet varsa doğrudan dâhil olmasanız bile tesir altında kalmamanız mümkün değil. Şiddet vücut saatimizi bozan bir şey. Hele çocukluğumuzdan itibaren maruz kaldığımız bir şey ise durum daha travmatik.

KİTAPLAR BOMBA GİBİ
Bahadır Yenişehirlioğlu “Edebî metinlerle bir toplumun imar ya da imha etme şansınız var. Artık toplarla tüfeklerle gerçekleştirilen büyük savaşlar geride kaldı. Ben global sömürücülerin edebiyat sahasında savaştıklarını görüyorum. Biliyoruz ki, edebî metin altında üç beş aklın kurguladığı proje eserler var. Her bir sayfasını çevirdiğinizde görünmez el bombaları patlıyor...” diyor.

Bahadır Yenişehirlioğlu: Yazarken hazine arıyorum

KADIN MESELESİNDE GLOBAL HESAPLAR VAR
* Artık şiddet denilince sadece kadınlar üzerinden bir okuma yapılıyor. Bunu doğru buluyor musunuz?
Ben şiddet yalnızca kadına uygulanıyormuş gibi bir algı meydana getirilerek üzerimizde bir oyun oynanmak istendiğini düşünenlerdenim. Şiddetin varlığını reddetmiyorum ama buradan yola çıkarak kadın üzerinden global hesaplar yapıldığını hissediyorum. Eserimde ortaya koyduğum şey ise başka; toplumun derinlerinde olan, katmalı bir sıkıntı. Dolayısıyla şiddetin cinsiyetini reddettiğim için meseleye fail erkek üzerinden bakıyorum. Şiddetin insanlara nasıl sirayet ettiğini, bir insanın problemlerini tespit ederek kendini ve oğlunu nasıl kurtaracağını anlatmaya çalışıyorum.

* Eser üç katlı bir mekânda geçiyor, ilk katı antikacı… Roman öncesinde antikacılarla hemhâl oldunuz mu?
Aslında kendim bir antikacı sayılabilirim, çok düşkünüm antika eserlere. Antika toplarım ve onları bir yerde toplamak yerine devamlı elimin altında olan yerlerde tutarım. Cemil Bey’in antikacı olmasının sebebi biraz da benden kaynaklanıyor. Eşyaların yaşanmışlıklarından gelen enerjileri vardır ve oradan size hisler aktarılır. Bu yaşanmışlıklar beni cezbetmiştir hep.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...