Terimler arasında sıkışan 'Zeytinyağı'! "Biz 12 bin ton üretiyoruz ama piyasada 100 bin ton var, nasıl oluyor?"

Kaynak: Türkiye Gazetesi
- Güncelleme:
Terimler arasında sıkışan 'Zeytinyağı'! "Biz 12 bin ton üretiyoruz ama piyasada 100 bin ton var, nasıl oluyor?"
Yaşam Haberleri  / Türkiye Gazetesi

Zeytinyağı üreticileri, ürünün Türkiye’de sanayi ürünü, AB’de ise tarım ürünü olarak sınıflandırılmasından kaynaklı bürokratik engellerle mücadele ediyor. Ayvalık Ticaret Odası Başkanı Ali Uçar, Türkiye Gazetesi'ne konuyla ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Uçar ayrıca, "12 bin ton civarında kaliteli yağ üretiyoruz ama iç piyasada satılan Ayvalık zeytinyağı 100 bin tonu da geçiyor, nasıl oluyorsa..." dedi.

İRFAN ÖZFATURA - Brüksel'e göre tarım ürünü, Ankara'ya göre sanayii ürünü. Terimler arasında sıkışan "Zeytinyağı"

Eğer Ankara zeytinyağına "tarım ürünü" derse üretim kolaylaşacak.  Eğer Brüksel zeytinyağına "sanayii ürünü" derse kotalar kalkacak.

Zeytinyağı hem ilâç hem gıda, yaralara sürülür, cildi nemlendirir, saçları besler, lezzettir ayrıca.

Terimler arasında sıkışan 'Zeytinyağı'!


Sabah ekmeğini zeytin yağına bananlar, akşam zeytinyağlı aşa kaşık sallayanlar şanslıdırlar. Kiloları yerindedir, kalp damar, mide bağırsak şikayetlerini az yaşarlar. 

Allaha şükür yurdumuz bu konuda zengin, bilhassa körfez yağları (Ayvalık, Edremit, Gömeç, Burhaniye, Havran...) tadı ve kokusu ile tanınır, ısrarla aranırlar.  

Peki bu zeytinyağcıların hiç mi derdi yok?

Var elbette “Ayvalık Uluslararası Zeytin, Hasat ve Turizm Festivalinde Ticaret Odası Başkanı Ali Uçar'a aynı soruyu sorduk samimiyetle anlattı gazetemiz okurlarına.

Uçar, "Brüksel'e göre tarım ürünü, Ankara'ya göre sanayii ürünü." diyor ve ekliyor "Eğer Ankara zeytinyağına "tarım ürünü" derse üretim kolaylaşacak.  Eğer Brüksel zeytinyağına "sanayii ürünü" derse kotalar kalkacak."

Evet şimdi söz onda:


MARKA MARKA MARKA!

Bir kere bizim dünyada bilinen markalara ihtiyacımız var. Evet AB ve ABD’de ki firmalara dökme yağ veriyoruz ama bir an önce fasonculuktan kurtulmalıyız. Bunun için ambalajlı ürünün desteklenmesi, hedef ülkelerin tespit edilmesi ve üzerinde çalışılması lâzım ısrarla. “Hadi bu sene hep beraber Çin'e yönelelim” gibi mesela. Faaliyet var ama biraz dağınık, biri falan fuarda, biri Japonya’da. Halbuki "bu sene 200 bin ton ihracat yapılacak ve bunun % 40’ı ambalajlı olacak" diyebilmeliyiz rahatlıkla. Geçen yıl İspanya'da ciddi bir ürün sıkıntısı oldu, biz gidip dökme yağ sattık onlara. Koydular kendi ambalajlarına devam ettiler yollarına. Zaten bizden olmasa Tunus ve Fas'tan alacaklar.

Hasılı piyasadaki boşlukları biz doldurmalıydık. Şu an %30’unu ambalajlı satabiliyoruz anca. 
İhracat yasağı konduğunda kapalı kaldık gerçekleşmeyen kontratlar oldu ve itibar kaybettik piyasada.

BEDAVADAN UCUZA

Zeytin sofralıkta 90 yağlıkta 40 liraya mal oluyor. Fiyat yüksek üretici de yağı depoya atıyor, bir ümit bekliyor artık ne umuyorsa. 
Bu yüzden ihracatımız 40-50 bin ton oldu. Yıl sonuna kadar 70 bin tonu buluruz ama kur belimizi büküyor.  

Ayvalık'ta 2 milyon 200 bin ağacımız var. Balıkesir’in ise 12-13 milyon civarında. Malum birinci İzmir, ikinci Manisa, üçüncü Aydın ve biz geliyoruz sonra. Bölgemizde güçlü firmalar var sadece Ayvalık ağaçları bize yetmiyor, Aydın'dan, Çanakkale'den hatta Mut'tan zeytin alıyoruz icabında. 

Geçen sene sezona girerken zeytinyağı %40 ucuzladı, toptan fiyatı 130 liralara kadar düştü, sonra 160 oldu, şimdi 240 lira, yani “iki sene önceki” fiyata. 


İKİ MİSLİNDEN FAZLA

Diyorlar ki İtalya, İspanya zeytinyağını turizmle karıştırıp büyük paralar kazanıyor, biz niye yapamıyoruz acaba? Yapacağız çünkü güzel şeyler oluyor 2000'li yıllarda ağaç sayımız 90 milyondu şu an 200 milyonu aştı. Hem artık modern usullerle üretim yapılıyor, hijyene dikkat ediliyor.

İspanya’nın ağaçları ovada makineli hasat yapabiliyor ama bizimkiler bayırda yamaçta elle tırmıkla sepetle toplanıyor, masrafı fazla.
İtalyanlar menşe kopartmayı iyi biliyor, marka olmayı beceriyor. Biz kolayına kaçıyor dökme satıyoruz, tanıtım emek istiyor zira. 
Bir kere her yarışmaya katılmamız şart bu sene 5 ödül alacağız, seneye 15 alacağız. Birinci ikinci üçüncü, hiç fark etmez Türkiye'nin adını anons ettirmemiz lazım mutlaka. Eğer AB’ye satacaksak kotaları kaldırtmalıyız, 100 ton nedir ki daha ilk gün doluyor.  

Terimler arasında sıkışan 'Zeytinyağı'!


AĞIZ TATLARI BAŞKA

Avrupalı zeytinyağını bilir kullanır, ABD tanımaz, Uzakdoğu'nun aklı ise pirina yağında. Halbuki bizde onun satışı bile yasak, özel izinle ancak. Yani hepsinin ağız tadı başka başka.

AB yağımızı alır ama litresinde 2.7 Euro vergi veriyoruz, fiyatımız yükseliyor. Gümrük birliği anlaşmasının tekrar gözden geçirilmesi gerek. Avrupa'ya sanayii ürünü sokmak kolay verirsin %16-17 KDV o kadar. Eğer zeytinyağını da sanayii ürünü olarak kabul ettirebilirsek önümüz açılır bir anda. 

Bakın şimdi şu komediye. Lisanslı depoculuk ile ilgili yer tahsisine girdik 25 kurumdan 24’ü müspet rapor verdi, ancak Tarım Bakanlığı "zeytinyağı zirai ürün değil bu alana depo yapamazsınız" dedi. Yani Avrupa ile bakış açıları tam ters, Ankara zeytin yağını sanayii ürünü kabul ediyor, Brüksel ise tarım ürünü görüyor. 

Şimdi Ankara’ya gidiyoruz zeytinyağının tarım ürünü olduğunu anlatacağız, sonra Avrupa’ya gidip sanayii ürünü olduğunu savunacağız. Nabza göre şerbet, yılların aksaklığını aşabilirsek ne âlâ. 

Terimler arasında sıkışan 'Zeytinyağı'!


LİSANSLI DEPO NEYE YARAR?

Geçen sene 475 bin ton üretim vardı, 100 bin ton da stok kenarda. Rekolte 600 bin ton civarında. 150 binini yedik 100 bin ihracata gitti, ne kaldı? 350 bin ton ama ortada öyle bir mal yok. Taş çatlasa 200 bin ton çıkar.
Üretici malını Lisanslı depoya koysa hesaplar karışmaz, hem saklama şartları uygundur mamul bozulmaz. 
Şimdi üretici işçi ücretini, mazot borcunu ödemek için ucuz mal satıyor, iki ay sonra rakam yukarı çıkacak mağdur olacak. İşte lisanslı depo sistemi bunları regule eder. Avrupa’da bu işleri kooperatifler yapar. 

Terimler arasında sıkışan 'Zeytinyağı'!


TALEP ÇOK ASLINDA

Başlangıçta dört Oda ile birlikte çıktık yola, sonra 9 olduk, derken 12. Duyan geliyor sayı sürekli artıyor. 1 hisse de alabilirler, 10 hisse de ama bizim derdimiz kamu yararına çalışmak.
Yatırım bedeli 6 milyon dolar, arsayı aldık, öz sermaye ile yaparsak 6 senede kredi ile yaparsak 9 senede parası çıkar. 
TOBB, Marmara Kalkınma Ajansı ve milletvekilleri bizi destekliyor, öncelikle bölge Ticaret Odaları ile yapmak istiyoruz. TOBB Lidaş da bize ortak olacak. 
Depo laboratuvarında hem kimyasal hem duyusal analizleri yapılacak. Hepsi sınıflandırılacak, ayrılacak, fiyatlandırılacak, borsası oluşacak. 


MADENCİ İLE ORTA YOLDA

Gelelim madenlere. O yasada koordinatlar var iki tane termik santralin arkasındaki alanlar. Zaten orman yasası da mevcut, zeytin yasasının yanında. 

Madenci diyor ki ben bu ağaçları alıp taşırım, sonra işim bitince alanı tekrar doldurur, yerlerine koyarım. 
Bir kere taşınan ağacın yarısı ölür, yerine yeni ağaç dikilse 10 sene mahsul alınmaz. Yani arazi sahibinin kaybı söz konusu, bu telafi edilmeli mutlaka.

Her rezervin üstüne bir santral kurulmasına karşıyız ama bunlar yıllar evvel yapılmış. Tesisin ya kapanması lâzım ya da çalışması.
Bizi en fazla zorlayan şey maden değil imar. Mesken, yazlık veya sanayii tesisleri yayılıyor. Fabrikanı her yere yapabilirsin, niye illa zeytinliğin üzerine? Alt tarafı yolun birkaç km uzar o kadar.  


AŞŞA MAALLEDE ÇEŞMENİN YANINDA

Türkiye'deki laboratuvarların çoğu bizim bölgemizde, analizlerini yapıyor 12 bin ton civarında kaliteli yağ üretiyoruz ama iç piyasada satılan Ayvalık zeytinyağı 100 bin tonu da geçiyor. Bilmem artık nasıl oluyorsa?
Düşünün Trabzon Vakfıkebir’den, İstanbul İkitelli’den, Ankara Sitelerden ve Bursa Nilüfer’den Ayvalık yağı getirttik. Bir şahıs 18 ayrı marka kurmuş New Ayvalık, Yeni Ayvalık filan...  
Adrese bakıyorsun: "Ayvalık 8’inci kilometre!" Ama nereden belli değil, kuzeyden mi güneyden mi acaba? Baş etmesi zor, hâlâ 35 dava ortada.

Türk marka patent kurumunun da vebali var, mesela "Ayvalık Ali" diye bir marka dolanıyor. Siz zannediyorsunuz ki Ali Ayvalıklı ve şişenin içinde Ayvalık yağı var. 

Terimler arasında sıkışan 'Zeytinyağı'!


Kurum da diyor ki biz tescil şartının içine "Ayvalık yağı koymak zorundasınız" yazıyoruz. İyi de kim kontrol edecek? Muamma!
Bize "verin seri numarasını kaldıralım" diyorlar, hangisinin seri numarasını vereceksin binlerce ürün geziyor ortada.
Efendim ben tescili veririm sen git iptal ettir. Vakit ayıracak, uğraşacak, avukat tutacak, dava açacaksın, netice yıllar sonra. 
Taklit tağşişin cezası para, canları yanmıyor yaptıkları kâr kalıyor yanlarına. 
Ticaret odaları hemşerilerini koruyor, üstüne gitmiyor. TOBB'a yazıyoruz disipline verin diyor, veriyoruz. Lâkin sürekli yenisi kuruluyor, mantar gibi firma bitiyor. 

Reklâm kuruluna şikâyet ettik ilan veremez hale geldiler sonunda. 


KALİTELİ YAĞ İÇİN 

Öncelikle coğrafi işaretli ürünleri isteyin. Çünkü onlar takibimizde, senede 4 defa numune alıp kontrol ediyoruz. 
Yol boylarından bidonla, pet şişeyle yağ almayın, zaten kanunen de yasak. 
Sosyal medyadan tıklayarak da almayın, bir bakın bakalım telefon açtığınızda muhatabı var mı ortada? 
E- Ticaret yapan alışveriş siteleri rafa sokmasa mesele yok. "Bir dakka kardeşim sen de Ayvalık ismi geçiyor, hani coğrafi işaretin" dese bitti tamam. 

Açıp bize sorsalar, "tamam tanıyoruz arkadaş Ayvalıklıdır" diyeceğiz aslanlar gibi satacak. Aşılmayacak sıkıntılar değil, çalışacağız ısrarla.

Bandırmadaydık. Büyük alışveriş sitelerinden bir yetkili "taklit tağşiş hususunda" konuşmacı. O kürsüde iken açtım telefonu baktım 45 mimli marka dizili sayfa sayfa. Elimi kaldırdım "iyi güzel konuşuyorsunuz da" dedim "bakın sizin sitenizde de var." 
Benim uçağım kalkıyor dedi salonu terk etti kaçarcasına.  

Terimler arasında sıkışan 'Zeytinyağı'!


Terimler arasında sıkışan 'Zeytinyağı'!


Terimler arasında sıkışan 'Zeytinyağı'!


Kaynak: Türkiye Gazetesi

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...