“Kiminin gidecek evi, yiyecek ekmeği dahi yoktu!..”

A -
A +
“Sevgili Feridun Ağabey, MAHKÛMDER (Mahkûmlara ve Muhtaçlara Yardım Derneği) olarak 2019 yıl sonunda bir değerlendirme raporu yayınlamıştık ve basın bültenimiz basınımızda gazeteniz Türkiye başta olmak üzere birçok mecrada yayınlanmıştı. Gönül arzu ederdi ki, Adalet Bakanlığımız görüş ve önerilerimiz hakkında derneğimize bilgi verseydi, eksik veya yanlış bildiklerimiz varsa onlar hakkında veya ileriye dönük planlamalar hakkında bize bilgi verseydi, raporumuz hakkında değerlendirmede bulunsaydı. Bu sene salgın sebebiyle çok sayıda mahkûm tahliye edildi. Değiştirilen denetimli serbestlik ve şartlı salıverilme hükümlerinden faydalananların sayısı 100 bini geçti. Maalesef ne devletimiz ve ne de infaz düzenlemesi ile tahliye edilen mahkûmların çoğu buna hazırlıklı değildi. Bazılarının gidecek evi, yatacak yatağı, yiyecek ekmeği dahi yoktu. Tahliye sonrası memleketine gidecek yol parasını bulamayanlar bile oldu. Ayrıca sigortaları yatmadığı için hastalananlar devlet hastanelerinden faydalanamadılar. Ailesi dağılmış olanlar yardım alabilmek için çalmadık kapı bırakmadılar, birçoğunun eli boş kaldı. Çok çaresiz kalıp, tekrar suç işlemeye yönelenler oldu. İnfaz düzenlemesi yapılırken bunlar hesaba katılmalı idi.
MAHKÛMDER olarak bu sene yeni bir rapor yayınlamayacağız fakat geçen bir yıl içinde yaşananlar önceki raporumuzdaki birçok maddenin ne kadar yerinde olduğunu ortaya çıkardı. Özellikle de şu maddeler:
-Danışma ve barınma merkezleri kurularak tahliye sonrası sosyal hayata dâhil olana kadar mahkûmların yepyeni bir hayata geçişinde barınma, iaşe, iş bulma aşamalarında onlara yardımcı olunmalıdır.
-Tahliye olan mahkûmun sabıkası aynı gün silinmelidir. Kara leke ile etiketli olarak yaşamak ıslah olarak tahliye olanı bile etiketin içerdiği anlamda kişi olmaya yönlendirmektedir. Sabıka kaydı, mahkûmu topluma yeniden kazanmanın önündeki hiç bitmeyen bir infaz zulmüdür.
MAHKÛMDER olarak suç ve suçlu sayısının azalması, suç işleyenlerin ıslahı ve topluma kazanılması çalışmalarında devlet millet iş birliği için üzerimize düşeni yapmaya hazırız. Yeter ki doğru iletişim ve bilgi akışı olsun. Çağrımızı köşenizde yayınlama imkânı olursa seviniriz. Size bilgi olarak geçen sene sonundaki raporumuzu da gönderiyoruz. Saygılar.
       MAHKÛMDER (Mahkûmlara ve Muhtaçlara Yardım Derneği)
 
 
Komplo teorileri mi dediniz?
 
“İnsanlar her yerde maske takacaklar. Hatta özel aracında seyahat ederken, parkta koşarken, bisiklet binerken…
-İnsanlar belli gün ve saatlerde dışarı çıkabilecekler.
-İnsanların ürünlere verilen barkod numaraları gibi kodları olacak, bu kodları olmayana dolaşım izni olmayacak,
-İnsanlar periyodik olarak aşılanacak, aşıları tam olmayana seyahat yok, iş yok, eğitim yok denilecek.
-İnsanlar davranışları ve hareketleriyle sanal olarak puanlanacak, puan kazanamayanların hayatları daha çok kısıtlanacak.
-İnsanlar yaşadıklarına komplo teorileri diyecekler. Alın size komplo teorileri, hayrını görün!
Bir de yorumsuz iki örnek sunuyorum. Sokağa çıkma yasağı! Örnek birinci şahıs için:
-Adınız?
-Ahmet.
-Neden dışarıdasın sen? Yasak! Sana ceza yazıyoruz! Hemen eve dön! Maskeni düzelt!
Örnek yabancı bir şahıs için:
-Adınız?
-John.
-Kusura bakmayın Mr. John. Sizi bir an bu ülkenin vatandaşı sandık. Memleketimizin tadını çıkarabilirsiniz. Buyurun lütfen.
           Serhat Arvas
 
 
Yerli olan nasıl daha pahalı olur anlayan var mı?
 
“Feridun Ağabey, bir zincir markette hem yerli hem de ithal kırmızı mercimek var. İthal olanın fiyatı 9.95 TL iken yerli olanın fiyatı 12.50 TL idi ve aralarında 2.55 TL fark vardı. Ağırlıkları ise eşit her ikisi de 1 kilogram. Yerli olan, ithal olandan nasıl olur da pahalı olur anlamış değilim!.. 
Söz konusu market halka kazık mı atıyor acaba? Diğer kuru bakliyatlar da genellikle yabancı menşeli ürünler. Yani yeşil mercimek, beyaz nohut, barbunya başka ülkelerden gelmiş. Türkiye'de bu ürünler yetişmiyor mu da ithal alınıyor? Oldukça fazla yetiştiğinin istatistikleri zaten mevcut değil mi? Tabii üretim miktarı ihtiyacı karşılamadığı için ithal de alınıyor ona bir şey diyemeyiz ama nedense piyasada yerli ürün bulamıyoruz. Rafları ithaller doldurmuş durumda...
Aynı konu sarımsak için de geçerli. Türkiye'de, yaklaşık 150 bin ton sarımsak üretiliyor ve buna rağmen marketler belki toprakta dahi yetişmeyen Çin sarımsağı ile dolu. Arada bir yerli sarımsak geliyor birkaç ay sonra tekrar Çin. Böyle olmamalı. Yerli ürünler varken ithal satmak çiftçimize hakarettir, eziyettir. Buradan market sahiplerine sesleniyorum:
Marketlerinizi mümkün olduğunca yerli ürünlerle, markalarla doldurun. Türkiye, tarımda çok verimli bir ülke değil mi? Hem yerli olanlar ithal olanlara nazaran çok daha kaliteli. Bu neden böyle oluyor?”
          Ahmet Miraç Kaytan
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.