Ömer Öztürkmen

11.05.2007 tarihinde yazarımıız Ömer Öztürkmen'in gazetemizde yayınlanan yazısını dikkat çekici bulduğumuz için tekrar yayınlıyoruz:

Haliçi'i Karadeniz'e bağlayan büyük bir proje.. Altın Boynuz Golden Horn Boğazı adı verilen bu projenin tıpkı Fransa ile İngiltere'yi birleştiren Manş Tüneli gibi 5 yılda gerçekleştirileceği hesaplanıyor...

Osmanlıca bir kelimedir "İnhitat". Türkçeleşmiş, Arapça kökenli bir sözcük. Büyük imparatorlukların, büyük devletlerin düşüş, eski gücünü yitiriş, cihanşumul yani dünya çapındaki itibarını nüfuzunu kaybediş halini ifade eder.

Alkışlar insanı baştan çıkarır... Yalnız insanı değil toplumları da baştan çıkarır... Hitabet ve selîs konuşma kabiliyeti, insanın güvenini arttıran ve çoğu zaman da gurura kapılmasına sebep olan bir belâdır...

Sayın Prof. Nilüfer Göle'nin dediği gibi laikliği ve çağdaşlığı başörtüsüzlüğe indirgerseniz gülünç olursunuz. Çağdaşlık ne o mayo afişlerindeki çıplaklıkla ilgilidir, ne de teşhircilikle! Laikliği ve çağdaşlığı bu derekeye düşüren bir anlayışın aydın geçinen, "münevver değil" bazı nevzuhur insanların aramızda yaşaması talihsizliktir. Bu zevatın Avrupa Birliği'ne girmek istememeleri de bundandır.

Siz eğer gerçekten anti laik; yani laiklik karşıtı bir insan arıyorsanız gidin Rusya Devlet Başkanı Putin'in yakasına yapışın..

Önümüzdeki 22 Temmuz seçimleri Cumhurbaşkanlığı için Sayın Gül'e oy verenlerle vermeyenler arasında geçecektir.. Ana tema bu olacak.

Türkiye'nin bir "laikliği ayarlama enstitüsü"ne ihtiyacı var. Çünkü bizim devrimci aydınımız evire çevire, büke döke, vura kıra laikliği o hale getirdi ki neyin laik, neyin antilaik olduğunu karıştırmaya başladık.. "Hocam" mı dedi, "Paşam" mı dedi..

Çağdaş düşünürler, bilim adamı ile bilime özenen bilimcileri birbirinden ayırıyorlar. Bilim adamı saf bilimle uğraşır, uygulamalı buluşlarını teknokratlara bırakır. Bilimciler ise kendi ideoloji ve eğilimlerine göre teori üretirler.

Geçen hafta Peygamber efendimizin doğum gününü kutladık. İstanbul'un Taksim, Bakırköy, Kadıköy gibi birçok semtlerinde gül dağıtıldığını öğrendik. Bundan daha güzel haber olamazdı

Şüphe ve şüphelenmenin hem iyi hem de kötü tarafı var.. İyi tarafı, bilimsel araştırmalarda, tecessüsü (scientific intelligence) gerektirir, bilim adamlarını yeni keşiflere, buluşlara yönlendirir..

Olsaydım perişan bir mantıkla başbakan olmuş bir insanın Cumhurbaşkanı olamayacağını iddia eder hale düşerdim.. Hem de hukuki gerekçeler sayarak.. Sayın Erdoğan Cumhurbaşkanı olmuş olmamış beni hiç ilgilendirmez.. Ama bir eski Meclis başkanı, bir eski avukat ve tanınmış bir hukukçu olan Hüsamettin Cindoruk gibi bir zat, Başbakan Erdoğan'ın vaktiyle bir şiir yüzünden mahkum olduğu için Cumhurbaşkanı olamayacağını iddia edince hukukçu olmadığım için şükrettim..

Bir iktidarın yaptığı her işe her zaman karşı çıkarsanız inandırıcı olamazsınız.. Bu denli katı muhalefet zamanla bıktırıcı bir hal alır ve doğru olsa bile sonuç aleyhte tecelli eder.. Sayın Deniz Baykal istisnasız her şeye muhalefetle, kamuoyunda inandırıcılığını aşırı derecede kaybettiğinin farkında değil..

Uzay çağına gireli yıllar oldu.. Uydulara yerleştirilen kameralar önce dünyamızın fotoğrafını çekti. Ve renkli görüntülerle hayalimizi zenginleştirdi.. Uzaydan çekilmiş bir İstanbul'u seyretmenin hazzına doyum olmaz.. Hele o boğazın rengarenk kıvrımlarına bakarken büyülenmemenin imkanı yok..

Amerika'nın işine akıl erdirmek mümkün değil.. Nükleer çalışmalar, kimyevi silahlar var diye Irak'ı işgal etti, ülkeyi parçaladı ve en az 600 bin Iraklının ölümüne, binlercesinin de sakat kalmasına sebep oldu.. Binlerce Amerikalı askerin ölümü de cabası..

Yüce Allah (c.c.) Türkiye'yi korumuş.. Türk parlamentosu 1 Mart tezkeresini kabul etseydi bugün Irak'ta yaşanan iç savaşın ve öldürülen yüz bine yakın Müslüman Arap'ın hesabı Türkiye'den sorulurdu.. Bütün Arap ve İslam ülkeleri "Türkiye yol vermeseydi, Irak böyle bir facia yaşamazdı" diye üstümüze gelirlerdi.. Hatta tek suçlu haline gelirdik.. Yüce Allah (c.c.) Türkiye'yi böyle bir beladan korudu..

Dost deyince, dünya çıkarlarına dayanmayan ve arkadaşlığına güvenilen rahmetli Galip Erdem gelir aklıma.. Galip bir tarihti, bir kültürdü, bir şeyhti, bir güvenilir insandı.. Yüce Allah'ın(c.c.) rahmeti onun üzerinde olsun..

Bir okuyucum soruyor: Kitabınıza neden "Karıncalardan Özür Dilerim" adını verdiniz? Anlatayım:

Aklımı kaybetmekten değil, bulmaktan korkuyorum" diyor Prof. Fred Alan Wolf.. Aşkın (transandantal) aklı bulmaktan korktuğunu kastediyor bu sözleriyle Prof. Wolf.. Tesadüfen bu dünyaya gelmiş değiliz..

Ben Cumhurbaşkanı Sezer'in ve Başbakan Erdoğan'ın yerinde olsam Türkiye'ye ilk Nobel Ödülünü kazandıran Orhan Pamuk'u havaalanında karşılamaya giderim.