NATO uzaya açılıyor(muş)

A -
A +
Geçtiğimiz hafta Brüksel’de yapılan NATO Dışişleri Bakanları toplantısında, İttifak’ın kuruluşundan bu yana görev alanına dair en önemli üçüncü karar alındı. 3-4 Aralık’ta Londra’da yapılacak liderler zirvesinde onaylanacak bu karara göre NATO artık uzayda da faaliyet gösterecek(miş).
Bundan 70 yıl önce 1949’da kurulduğunda NATO’nun görev alanı, müttefik ülkelerin toprakları, yengeç dönencesinin kuzeyinde kalan Atlas Okyanusu sahası ve Akdeniz olarak belirlenmişti. Bu sahanın dışındaki gelişmelerle NATO ilgilenmiyordu. Dolayısıyla, savunma için alınan tedbirlerin tümü söz konusu görev alanını ilgilendiriyordu. 1999’a kadar NATO sadece bir Avrupa-Atlantik paktı olarak kalmaya devam etti.
Varşova Paktı’nın dağılmasından sonra NATO da yoğun bir dönüşüm sürecinden geçti. Bu süreç üç temel alanda yoğunlaştı. Birincisi, NATO’nun genişlemesiydi. Eski hasımlar olan Doğu Avrupa ülkeleri aşamalı olarak İttifak’a üye olarak alındılar. İkincisi, yeni görev tanımlarının yapılmasıydı. Müttefiklerce 1991 ve 1999 zirvelerinde kabul edilen yeni stratejik konsept belgeleriyle, NATO bir savunma teşkilatı olmanın ötesine geçerek, güvenlik alanında da faaliyet göstermeye başladı. Terörizmle mücadeleden, etnik-dinsel çatışmalara, silah kaçakçılığından korsanlıkla mücadeleye kadar yeni görevler sıralandı. Üçüncüsü, yeni görev sahasının tanımlanmasıydı. 1999’daki Kosova operasyonundan sonra toplanan 50. Yıl zirvesinde NATO Balkanları da görev alanına dâhil etti. 11 Eylül 2001’deki terör saldırılarından sonra ise NATO Afganistan’daki ISAF birliklerine komuta ederek klasik görev alanının çok uzağında bayrak gösterdi. Libya operasyonu ve Afrika Boynuzu açıklarına deniz gücü gönderilmesiyle NATO Afrika kıtasında da faaliyet göstermeye başladı.
İsminde “Kuzey Atlantik” ibaresini taşıyan NATO günümüzde, Avrupa, Asya ve Afrika’da yani orijinal görev sahasının epey dışında askerî operasyonlar yapıyor. Dahası, müttefik devletlere yönelik tehditlerin artık küresel nitelik arz ettiği, küresel tehditlere karşı ise aynı nitelikte tedbirlerin alınması gerektiği düşüncesiyle, NATO son 20 yıldır adım adım küresel bir güvenlik örgütüne dönüşmek için çaba gösteriyor. Aralarında, Avustralya, Yeni Zelanda, Kolombiya, Irak, Japonya, Güney Kore, Moğolistan, Pakistan’ın da bulunduğu çok sayıda devletle çeşitli seviyelerde ortaklıklar ve iş birlikleri kuran NATO dünyanın en etkili güvenlik yapısını kurma hedefini benimsedi.
Son yirmi yıldır şahit olduğumuz bu dönüşüm çabası beraberinde ciddi problemler de getirdi. Her şeyden önce; yeni üyelerin adaptasyonu, komuta yapısının yeniden düzenlenmesi, yeni güvenlik anlayışının gerektirdiği modern, çevik ve etkili birlik yapılanması, dünyanın dört bir yanında aynı anda faaliyet gösterme gibi hususlar üye devletlerin mali sorumluluklarını artırdı. İttifak’ın bütçesine en fazla katkı sağlayan ABD’nin, bundan sonra diğer müttefiklerin de “ellerini taşın altına koyması” yönündeki ısrarlı çağrılarına rağmen, günümüzde zaten iç ekonomik sıkıntılarla mücadele eden birçok ülke üyeliğin gerektirdiği mali katkıyı yapmıyor.
Diğer yandan, orijinal görev alanının dışına çıkılması asli varlık sebebi olan üye devletlerin topraklarının tehditlere karşı savunulması gayesini yavaş yavaş gündemin arka sıralarına itiyor. Her ne kadar tüm NATO toplantılarında “Kuzey Atlantik Antlaşması’nın 5. maddesine olan sadakat” vurgulanmaya devam etse de, en bariz şekilde Türkiye’nin güney sınırlarından algıladığı terör tehdidi karşısında müttefiklerin takındığı tutumda görüldüğü gibi, NATO üyeleri arasında olduğu varsayılan o güçlü dayanışmanın yerinde yeller esmeye başladı. Fransa Cumhurbaşkanı Macron’nun Barış Pınarı Harekâtı esnasında Economist dergisine verdiği bir mülakatta “NATO’nun beyin ölümü gerçekleşti” sözlerini sarf etmesi, bazı müttefiklerin 5. Madde sorumluluklarına ne kadar yabancılaşmış olduğunun açık bir delili.
Büyük dönüşüm hamlesinin getirdiği mali problemler ve İttifak’ın varlık sebebine dair yapısal tartışmalar devam ederken, NATO’nun uzayı da kendisine görev alanı olarak tanımlaması şüphesiz yeni problemleri de beraberinde getirecek. NATO Genel Sekreteri Stoltenberg NATO’nun uzaya silah yerleştirmeyeceğini, İttifak’ın uzaya açılmasının müttefiklerin uydularının NATO için kullanılmasıyla sınırlı olduğunu ve her şeyin uluslararası hukuka uygun yürüyeceğini dile getiriyor. Ama geçmişte defalarca örneğini gördüğümüz gibi, uluslararası alanda her adım derhal karşı adımların atılmasını tetikliyor. NATO’nun uzayı da bir operasyon sahası olarak tanımlaması, Rusya, Çin ve Hindistan gibi devletlerin benzer konseptler ve yaklaşımlar geliştirmelerine de yol açacaktır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.