Davut ​ve Câlut

A -
A +

Gerçek şu ki; emperyalist güçlerle ilan edilmemiş post-modern bir savaş hâlindeyiz. Bu savaşta “Haçlı Ordusu” PKK, DEAŞ, DHKP-C, FETÖ’cüler ve onların destek gücü olan Hıristiyan Batı’nın devşirmeleri, yerli ve millî olmayan sözde aydınlardan oluşmaktadır.
Bağdaştırılmış tek bir dünya dini-tek bir başkent ve tek bir para biriminin geçerli olduğu İmparatorluğunu kurmak isteyenler dünyayı dönüştürme savaşını sadece tanklar, toplar, uçaklarla yürütmüyor.

Bu küresel saldırı, dini dönüştürme, tek merkez bankası, bilinçaltı operasyonları, büyük ahlaki çöküntü, asimetrik savaşlar ve genleri ile oynanmış gıdalar ile yürütülüyor.

Batı tarafından son yüzyıl görünürde müttefik muamelesi gören gerçekte ise ölümüne sömürülen doğu medeniyeti, Afrika ve Asya ülkeleri bir daha ayağa kalkamayacak bir yokluğa itiliyor. Her ne kadar gelişmeler küresel simsarların iştahını kabartsa da eğer tarih tekerrürden ibaretse "emperyal devler"i büyük bir hayal kırıklığı bekliyor.

İngiltere doğumlu Kanadalı gazeteci-yazar Malcolm Gladwell tarihte sözü edilen meşhur Davut ve Calut (Golyat) kıssasından hareketle sıradan insanlarla devlerin kadim mücadelesi hakkında bir kitap yazdı.

Gladwell “Dev” ile kastedilenin; ordular, kudretli savaşçılar ve her türden güçlü rakipler olduğunu vurgulayarak “Devler aslında göründükleri kadar heybetli değiller. Onları güçlü gösteren özellikleri aslında zayıflıklarının da kaynağıdır. Öte yandan bu güç dengesizliği devle savaşan ve kaybetmesi beklenen kişiyi değiştirebilir ve onlara yeni kapılar açabilir” demektedir.

Önce Davut ve Câlut hikâyesini hatırlayıp sonra bu devlerin zayıf “Aşil tendonu”na bakalım.

Musa aleyhisselâmdan sonra zaman geçtikçe kavmi dinin hükümlerini değiştirip kendi heva ve hevesleri peşinde azgınlaşınca Allahü teala üzerlerine Mısır’la Şam arasında hüküm süren güçlü Amalika kavmi ve hükümdarları Câlut’u musallat etti.

Câlut onları vatanlarından sürüp evsiz, malsız ve vatansız bıraktı. Perişan olan kavim kendilerine kudretli ve dirayetli bir hükümdar arayışına düştüler sonunda kendilerine hükümdar olan Tâlut memleket işlerini ve orduyu düzene koyup cihat için askeriyle Câlut’un üzerine yürüdü.

Tâlut’un ordusunda er olarak savaşa katılan on sekiz yaşında ismi Dâvud olan bir yiğit vardı. Zamanın harp usulüne gör Câlut karşısında savaşacak bir er diledi. Câlut’un iri vücudu ve heybeti karşısında herkes durunca Davut aleyhisselam belinde sapanı, sırtında torbası ve elindeki asasıyla ortaya çıktı.

Kuvvetli bir rüzgâr ile başındaki tolgası düşen Câlut “Ey hakir, benimle nasıl cenk edersin, savaşmaya kılıcın bile yok, taşına karşı kalkana ne lüzum var” dedi. Davut aleyhisselamın tekbir getirerek attığı sapan taşı alnına isabet eden Calut atından düşerek öldü. Amalika ordusunun mağlup olup dağılması böyle başladı.”

Bu durumda tarihten çıkarılması gereken ders şudur, devletler gelişmiş olsa bile onun sınırlarını zorlamaya sebep olacak bir “dürtü” her zaman bulunur. Bu dürtü muhtemelen kısa vadede başta ABD halkı olmak üzere, topyekûn insanlığın bir uyanış göstermesidir.

Malcolm Gladwell sonuçta bir Kanada vatandaşı masanın öbür tarafından 'Dev’in mağlubiyetini Davut aleyhisselamın kavgada kuralları değiştirdiğini Calut’un fark etmemesine bağlasa da sonunda Davut’un cesaret ve inançtan güç alarak Câlut’u yendiğini itiraf etmek zorunda kalıyor.

Doğrusu da budur.

Kibir ve hantallık Batı’nın zayıf yanıdır. Mağdur ve mazlum Doğu medeniyeti’nin gücü ise tarihî Bağdat katliamında genç Âlim Kadıhan’ın, Hülagu’nun “Söyle bakalım, beni buraya getiren güç nedir?” sorusuna verdiği cevapta saklı:

“Seni buraya bizim amellerimiz getirdi. Nimetin kıymetini bilemedik, esas gayemizi unutup makam, mevki, mal, mülk peşine düşüp zevk ve sefaya daldık. Cenab-ı Hak da verdiği nimeti almak için seni gönderdi... Eğer kısa zamanda toparlanıp benliğimize dönüp, zevk ve sefadan, zulüm ve israftan vazgeçersek sen burada duramazsın...”

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.