Var mısınız yok musunuz?

A -
A +

Geçen hafta sevgili Öcal ağabeyim de yazdı... "Ligden düşme kalksın" diye... Öcal ağabey, bizlerin çoğu yazısına "Altına imzamı atarım" diye hep destek vermiştir... Bu defa eğer müsaade ederse biz de "Düşme kalksın yazısına" imzamızı atalım... Ama bir ilave yaparak... Düşme kalksın ama tazminatlar da ödensin... Nedir bu tazminattan kastettiğimiz? Açalım... Futbol Federasyonu, üstüne basa basa "Şike konusunda takımlar hakkında kararımızı lig sonunda vereceğiz" diyor ısrarla... Burada maksat, zaman kazanmak... Çünkü bu ülkede, kanunlar bile bir gecede değişirken "Futbol Disiplin Talimatının" 55. Maddesinin 2. bendi niye değiştirilmesin ki? Alt tarafı, bu ülkede her şeyi ama her şeyi yaptırdığını zanneden (çoğu zamanda yaptıran) Kulüpler Birliği 18 tane parmak kaldıracak... Sonra da Futbol Federasyonuna "Gereğini yap" emrini(!) verecek... O da "şırak" diye bir topuk selamıyla, "Emriniz başım üstünedir" diyecek... Hepsi bu... Bu kadar kolay yâni... Amma... Tamam kulüpler küme düşmesin, düşmesin de başkalarının hakkını tazmin etsin... Yâni... Küme düşmesi gerekirken düşürülmeyen takım, küme düşmesi halinde şampiyon ilan edilmesi gereken, ya da sezon içinde puanlarını kapan takımlara yüklü birer tazminat ödesin... Federasyondan, yayıncı kuruluşlardan aldığı paraları geri ödesin... Özetle, zarar verdiği tüm takımlara bir bedel ödesin... Eğer böyle adalet sağlanacaksa, hiçbir takım küme düşmesin... Süper Lig'e gelecekken önleri kesilen takımların hakları korunsun... Yani lig 21 takıma çıksın... Var mısınız bunlara? Yoksanız da, sakın depreşmeyin... Bu ülkede kim ne pisliğe bulaşmışsa, sonuna kadar cezasını çeksin... Aksini savunanların "Rabbena, hep bana" diye düşünmeleri son bulsun... Haa, var mısınız, yok musunuz? Düşünün, yoksa açarız kutunuzu... Haksızlık! Alex Ferguson; Arsen Wenger; Lippi; Capello; Quardialo; Mourinho; Fatih Terim... Bunlar bir çırpıda aklımıza gelen Avrupa'nın en önemli ve büyük başarılara imza atmış faal teknik direktörleri... Bir de Tayfur Havutçu... Ama bir farkla... Beşiktaş yönetiminin, Metris'te iken dört gözle yolunu beklediği "Çıkar çıkmaz hocamız" dediği Tayfur Havutçu var bir de... Üstelik Beşiktaş'ın, Avrupa'da ve ligde doludizgin gittiği bir dönemde, üstüne basa basa, başta basın sözcüsü Mete Düren olmak üzere, başkanın toz kondurmadığı bir teknik adam oldu Havutçu... Zannedersiniz ki, bize göre de, bu, efendi, düzgün insan, yukarıda saydığımız teknik adamlarla eşdeğerde... Alt tarafı İ.B.Belediye ile oynanan bir final maçında Türkiye Kupası'nı almış, bir de F.Bahçe'yi yenmiş... Önce "Hocamız Tayfur'dur" de , günlerce bunu konuş; sonra da Genel Direktör yap... Oldu mu şimdi? Bu kadar yolu gözlenen kişiye vefa duygusu göstermek hakikaten bir erdemlik, tamam... Bu kadar muhabbet görüntüleri birilerini mutlu ederken, bazılarını da yaralamıyor mu? Carvalhal gibi yapayalnız, sessiz, insani duyguları mükemmel, teknik adamlığı her maç gelişme kaydeden birisine de yazık değil mi? Birisini göğe çıkarırken, birisini yerin dibine batırmak da neyin nesi? Gönül ve Topuz Son F.Bahçe-Trabzonspor karşılaşmasından akıllarda ne kaldı derseniz, herkesin cevabı aynıdır: Gökhan Gönül... Bordo-mavili futbolcu Aykut'un kendisine yaptığı faule kırmızı kart çıkaran Cüneyt Çakır'ı, "Yapma hocam, faul yok" diyerek adeta yalvaran gözlerle caydırmaya çalışmasıyla, spor hayatında bir futbolcunun alabileceği en büyük övgüyü hak eden kişidir Gökhan Gönül... Üstelik o maçta tek golü atmış olmasına rağmen, Gökhan'ı hakemin yanından ensesinden tutup uzaklaştırmaya çalışan Topuz'un tavrına bakınız; bir de ağlamaklı gözlerle rakip futbolcuyu kurtarmaya çalışan Gökhan'a... Demek ki insanlık hâlâ ölmemiş...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.