Uluslararası kuruluşlar âdet üzere bir sonraki yılın parametrelerini "öncü" beklentiler adı altında paylaşmaya başladı. Her ne kadar bu öngörüler günün şartları altında oluşturdukları için çok fazla revizyona maruz kalsa da, yatırımcılar üzerinde etkili oluyor desem yanlış olmaz.
IMF'nin bu ay açıkladığı rapor da böyleydi ama sanıyorum siyasi gündem sebebiyle gözlerden kaçtı... Lafı çok uzatmadan hemen raporun detayına geçeyim:
IMF 2023 yılı için "kan ve gözyaşı vadediyor" desem yanlış olmaz, ancak bazı parametrelerde beklendiği kadar kötü bir yorum yapmamış gözüküyor. Anlaşıldığı kadarıyla dünya ticaretinde gelecek sene ciddi bir azalış, buna paralel olarak bu yıl yüksek seyreden enflasyonun seneye daha düşük gerçekleşeceği öngörülmüş. Yani ticaret hacmindeki artış bu yıl beklenen %4,3’ten %2,5’e düşecek, bu yıl %9,1 ile enflasyon gerçekleşecek ama gelecek yıl % 5,1 olacak denmiş. Tabii enflasyondaki düşüşü petrol, emtia ve üretim için gerekli ham madde ve yatırım mallarında fiyat gerileme olacağı beklentisi ile öngörmüşler diyebilirim. Eğer bu gerçekleşmez ise, kâbus dolu bir 2023 yaşayacağız demektir.
Raporun ilginç taraflarından biri de satın alma gücü paritesine göre ekonomilerin dünyadan ne kadar pay aldığını gösteren tablo. Mesela Gelişmiş Ülkeler dünya nüfusunun %14'ünü oluştururken toplam gayrisafi yurtiçi hasılanın %42'sini ve ihracatın %61'inden fazlasını yapıyor gözüküyorlar. Bunun karşısında dünya nüfusunun %86'sını oluşturan ülkeler toplam hasılanın %58'ini ve ihracatın da %38'inden fazlasını gerçekleştiriyor. Bu durumu adaletsizlikle açıklamak kestirmecilik olur. Yüksek teknoloji ve bilgi rekabet içinde olan ülkelerin ortaya koyduğu katma değer elbette diğerlerine göre farklı oluyor. Yine de dev şirketlerin gerçekleştirdiği kolonizasyon faaliyetini de azımsamıyorum, adaletsizlik adına bir kenara not ediyorum.
Amerika Birleşik Devletleri, Euro Bölgesi, Birleşik Krallık ve Japonya gelecek yıl için büyüme açısından pek fazla ümit vermiyorlar. Bu yıl işsizlikte gerileme olacağı ama gelecek sene tekrar işsizlik rakamlarının artabileceğini söylüyor IMF. Bundan başka resesyon gerçeği altında enflasyonun da gerileyeceğini öngörürken, Euro Bölgesi’nin cari fazla vereceği, Japonya’nın tekrar dış ticarette güçleneceği ancak, Amerika Birleşik Devletleri ve Birleşik Krallık’ın cari açığında artış olacağı öngörülmüş.
Gelelim Türkiye'ye...
Eğer Türkiye’nin kredi notu C seviyesine indirilirse, demin anlattığım öngörülerde ciddi bir bozulma olabilir. Rusya Ukrayna krizinin daha üst bir aşamaya geçmesi ihtimali ve Amerikan seçimlerinden sonra yaşanacak türbülanstan etkilenecek küresel ekonomi dikkate alındığında bir değil birkaç kere bu tip öngörülerin revize edilebileceğini tahmin etmek zor değil.