İSLÂM DÜŞMANLIĞI NEFRET SUÇU!..

Sesli Dinle
A -
A +

"İslâmofobi" Arapça "İslâm" ve Yunanca "fobos" kelimelerinin terkibiyle yapılmış bir kelimedir. "İslâm korkusu" demektir. İslâm dîniyle bu dînin mensubu Müslümanlara karşı duyulan kin, nefret, düşmanlık ve ötekileştirme anlamındadır. İçinde bulunduğumuz çağda ilk defa 1920’lerde bazı eserlerde görülmüştür. Bu tarihten yarım asır sonra 1970’lerde yine bazı kitaplarda kullanılmıştır. Kelimeye İngilizce metinlerde 1991’de rastlanılır. Devrimizdeki kastıyla ele alınması ise 1997’dir. Kısa adı "İslamophobia" olan bir raporda yazılıdır. Bu metin, The Runnymede Trust düşünce kuruluşunun imzasını taşır…

 

Yakın tarihteki seyri bu olan kelimenin geçmişi, Müslümanların 711’de Tarık bin Ziyad komutasında Endülüs’ü fethine kadar gider. Haçlılar, fetih ordusuna karşı asker toplarken Hıristiyanlığın tehlikede olduğu teziyle bu nefret ve hıncı bilemişlerdi. Zamanla İslâmofobinin üstü örtülmüş gibi olsa da -yukarıda da yazdığımız gibi- I. Dünya Harbinden sonra tekrar kendini göstermeye başlamış ve 2001’deki 9/11 Eylül olayları ile tehlikeli bir şekil almıştır. Samuel P. Huntington, "Medeniyetler Çatışması" adlı makalesinde İslâmiyet’e karşı nefretin âdeta gerekçesini yazmış ve kendince müstakbel tehlikeye işaret etmiştir.

 

Mahiyeti hâlâ meçhul bir 9/11 Eylül İkiz Kuleler Saldırısı ve taassup mahsulü ideolojik bir makale günümüz dünyasında ve bilhassa Avrupa ve Amerika’da İslamiyet’le Müslümanlara düşman muamelesi yapılmasının, onlara nefret duyulmasının kışkırtıcı sebebi olmuştur. Bu netice, Batı mamulü "Orta Çağ karanlığı" fikriyatının yeni dönemlerde hortlamış tezahürüdür. Bazı Batılı teologlar da yaptıkları kalem çalışmalarıyla Huntington’a destek vermişlerdir.

 

Böyle bir tavır, şüphesiz ki dünya barış ve huzuruna kıymak ve İslamiyet’le Müslümanlara karşı haksızlık ve asılsız töhmettir. Irak, Afganistan ve Arap Baharı işgallerinde ideolojik laboratuvarlarda üretilmiş bu korkunun payı yüksektir.

 

1991’de SSCB’nin dağılması ve buna bağlı olarak Soğuk Savaş’ın bitmesi üzerine NATO sorgulanır olmuştu. Bir taraf, teşkilatın varlık hikmeti ortadan kalktığı için Kuzey Atlantik Paktı’nın kendini feshetmesini teklif ediyordu. Diğer tarafsa modern zamanlar haçlı taassubunun eksiksiz temsilcisiydi. "NATO bundan böyle İslamofobiye karşı kullanılmalı!" deme şaşkınlığını gösteriyorlardı. Nice sonra gerçeği fark ettiler. Türkiye’nin adı geçen askerî teşkilatın en büyük iki üyesinden biri olduğu hatırlanınca teklif ortadan kaybedildi.

 

Kökü, tâ 8. Asırdaki İspanya Katolikliğine dayanan bu nefretin yok olması mümkün olamıyor. Şu veya bu sebep yahut vak’a ile hiç beklenmedik bir şekilde yeniden ortaya çıkabiliyor. Nazarî olarak düşünüldüğünde Covid-19 salgınıyla İslâmiyet ve Müslümanlara karşı güdülen kinin anahtar kelimesi "İslâmofobi" arasında hiçbir münasebet yoktur. Yoktur fakat "olamaz" denemeyeceğini yaşanan olaylar göstermektedir. 2020’den itibaren dünyaya diz çöktüren malûm salgın, yerkürede milyonlarca ölüme sebep oldu. Bu dehşetli neticeden ibret almak varken bazı bağnazlar, mutaassıplar, o kapanma döneminde İslâmofobiyi telkin etme yoluyla dînîmize ve Müslümanlara karşı kin, nefret ve düşmanlığı tahrik etmek suretiyle zihinleri bulandırmış, saldırıları besleyerek işlenen suçların aslî mânevî faili yâni suç ortağı olmuşlardır.

 

Türk-Alman Üniversitesi’nden Doç. Dr. Enes Bayraklı ve Georgetown Üniversitesinden Prof. Farid Hafez, "Avrupa İslâmofobi Raporu-2020" adlı bir çalışma yaptılar. Rapor, 2021 sonlarında Avusturya’daki Leopold Weiss Enstitüsü tarafından yayınlandı. Anadolu Ajansı, geniş şekilde haber yaptı. TRT haberi kullandı. Ama; politika, gündemi fazlasıyla meşgul ettiği için raporda yer alan tafsilatlı ve fakat kaygı verici bilgiler, lâyık olduğu karşılığı bulamadı. Rapor, salgın döneminde Avrupa yükselen İslâm düşmanlığıyla bu düşmanlık ve nefretten doğan fiilî tecavüz ve taşkınlıkların istatistiklerini tek tek vermektedir. Görünen o ki nefret, öfke ve saldırılar hemen her Avrupa devletinde İslâmiyet’e, Müslümanlara, câmilere, Müslümanların evlerine, mahallelerine kadar katbekat artmıştır. Bu artış çok yüksek çaptadır. Yalnızca Finlandiya’da bir düşüş gözlenmekte.

 

Bahsettiğimiz akademik raporda İslâm düşmanlığının başlı başına nefret suçu sayılması teklif edilmektedir. Bu teklifi aynen destekliyoruz. İslâmiyet’e karşı güdülen nefret suçu, insanlığa karşı işlenmektedir. Bu mes’eleye dair Türkiye üniversiteleri, yazarları, fikir adamları ve kurumlarımız esaslı meşru müdafaa ve hakîkati tebliğ çalışmaları yapmalıdır. Bu çalışma her birimizin mükellefiyetidir. TRT World’un 9 Aralık 2022’de İstanbul’da icra ettiği "TRT World Forum"da bir İslâmofobi başlığı açması tebriğe layıktır.

 

İslâmofobi adlı nefret virüsü bitti zannettirilip günü geldiğinde bir psikolojik saldırı silahı olarak namluya sürülmektedir.

 

Öç ve intikam maksatlı bu haçlı nefret saldırısına karşı müstahkem mevkiler kurulmalıdır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.