Abarttığımı zannetmeyin!..

A -
A +
“En büyük ablamın ikinci kocası olan eniştemin soyundan gelenlerin sayısının üç yüzü aştığını söylediler...”
 
Daha 11 yaşlarında iken ayrılmışım Antalya’dan. Tam 35 sene sonra, 1980 yıllarında geri döndüm… Bunun 15 yılını da İsveç'te yaşamıştım.
“Gurbet ne kadar farklı olursa olsun insanın memleketi gibisi var mı?” dedik.
Bu duygularla Antalya'ya döndüm. Lakin aradan geçen onca zaman sonrası kentteki pek çok insanı bırakın yakın akrabalarımla hatta yeğenlerimle bile iletişim kurmakta hayli zorlandım.
Türkiye'ye döndükten sonra, en yakın akrabalarımdan bazılarını tanımakta bile zorlandığım günler olmuştur. Bu arada ablamın ikinci evliliğinden olan yeğenlerimi ve onların çocuklarını tanımam daha da zor olmuştur.
Okuyucularımız, benim olayları abarttığımı düşünebilir. Fakat biz yedi kardeşiz. Bunların yirmiye yakın çocuğu var. Bu yirmiye yakın çocuğun bir kısmının da çocukları oldu. Şimdi sayı yüz dolayına çıktı. Ablamın ikinci evliliğinden on altı tane de üvey çocuğu, bunların da sanırım yetmiş dolayında çocuğu ve onların da pek çok torunları olduğunu düşünürsek, söylediklerimde bir abartı olmadığı kolaylıkla anlaşılır.
Geçenlerde, en büyük ablamın ikinci kocası olan eniştemin soyundan gelenlerin sayısının üç yüzü aştığını söylediler.
Her ne kadar birinci kuşağı iyi derecede, ikinci kuşağı biraz az biliyorsam da, üçüncü kuşağı ve ondan sonra gelen kuşakları iyi tanımam ve bilmem mümkün olamamıştır. Bu söylediklerim bugün de geçerlidir.
Asıl konuyu anlatmadan önce, o yıllarda, yaşadığım ilginç bir olayı anlatmak istiyorum.
Hep bildiğimiz gibi, eskiden, gerekli gereksiz yerlerde insanlardan "iyi hâl kâğıdı" istenirdi. İnsanlar da bu iyi hâl kâğıdını almak zorundaydı.
İyi hâl kâğıtlarını, normal şartlarda, olsa olsa savcılığın vermesi gerekir diye düşünürüz. Nitekim şimdi iyi hâl kâğıdının yerini alan “sabıka kaydı"nı vermekteler.
Ama o zamanlar bunu, burada ismini yazmak istemediğim ve bana göre, ilgisiz bir devlet dairesi veriyordu. O devlet kurumu da “iyi hâl kâğıdı” vermek için, dairede kâğıt, şeker, çay, odun, dosya vb. kalmadığı gerekçesiyle vatandaşlardan aynî ya da nakdî "bağış" topluyordu.
Dairenin birisinde de, iplikleri sökülmüş bir evrak çantasını göstererek tamir ettirmek bahanesiyle nakdî yardım rica ediyorlardı.
Bir gün, ilgili memur, kenarları sökülmüş olan evrak çantasını diktirmek(!) için, vatandaşın birisinden yardım adına para istemiş. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.